www.soL.org.tr
TKP'den açıklama
28 Nisan 2007, Cumartesi

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Komitesi, Genelkurmay Başkanlığı'nın dün gece yayımladığı açıklama ile ilgili bir değerlendirme yaptı. TKP'den yapılan açıklamanın tam metnini yayınlıyoruz.

resim

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ’NİN GENELKURMAY BAŞKANLIĞI TARAFINDAN 27 NİSAN GECESİ YAPILAN AÇIKLAMAYA DAİR DEĞERLENDİRMESİDİR...

Genelkurmay Başkanlığı’nın dün gece yapmış olduğu açıklamayı “meşruiyet” açısından değerlendirmek, konuyu asker-sivil ya da seçilmişler-atanmışlar ikilemi içerisine hapsetmek yanlıştır. Türkiye’de bugün sistemin hiçbir aktörü, yine sistem tarafından konan kurallara uymamakta, deyim yerindeyse kural tanımamaktadır.

Türkiye’de bugün kurallara uymaya zorlanan, kuralların işletildiği tek kesim tankı tüfeği ve daha önemlisi parası olmayan yoksul emekçi sınıflardır.

Bu nedenle konu, TSK’nın seçimle işbaşına gelmiş bir hükümete ve parlamentoya müdahalesi ekseninde ele alınmamalıdır. Bugünkü hükümetin ve parlamentonun, demokratik bir anlayışı temsil yeteneği de, niyeti de bulunmamaktadır.

Ayrıca Genelkurmay Başkanlığı, klişe kimi kavramlar kullanmak ve ortaya çıkan tehdidin kaynakları konusunda herhangi bir değerlendirme yapmamakla birlikte, hayali bir olguyla uğraşmamaktadır. Türkiye’de gericilik gerçek bir tehdittir. Amerikan gülü olarak adlandırdığımız bir gericinin cumhurbaşkanlığına adaylığını koyması bu tehdidin boyutlarını göstermesi açısından önemsenmelidir.

Türkiye Komünist Partisi Türkiye’de dinci gericiliğin gerçek bir tehdit olduğunu vurgulamaya ve bu tehdide karşı mücadeleye devam edecektir. Bu mücadele halkımızın dini inançlarına, ibadet özgürlüğüne karşı değil, toplumsal ve siyasal yaşantının dincileştirilmesine karşıdır.

Bu anlamda TKP, Türkiye Cumhuriyeti döneminde elde edilen toplumsal kazanımları reddeden ya da küçümseyen bir solculuk anlayışını tamamen dışlamaktadır.

Bununla birlikte, Türkiye’de gericiliğin kaynakları doğru teşhis edilmeli, ayrıca gericilik bahsi, Türkiye’ye ilişkin bütüncül bir değerlendirme yapmamızın önüne geçmemelidir.

Gericiliğin siyasal iddialar taşıması ve bu açıdan önemli mevziler elde etmesi, dinci gericiliğe Amerikan emperyalizmi ve devlet tarafından önemli misyonlar yüklenmesinin sonucudur. Sermaye sınıfının emekçi sınıfların uyanışı korkusuyla birleşen bu misyonlar sonucunda dinci gericilik Türkiye’deki işçi hareketine, ilerici gençliğe, yurtsever ve komünist güçlere karşı açık bir devlet desteğiyle beslenmiş, güçlendirilmiştir.

Bugün gericilikten şikayet etmekte olan TSK’nin 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, dinci gericiliğe dönük devlet desteğinin en fazla arttığı dönemlerdir. Ordu, devletin belli alanlarını “koruma” altına aldığı sürece dinci gericilikten şikayetçi olmak bir yana, onu halka karşı kullanmak için her tür fırsatı değerlendirmiştir.

Söz konusu yaklaşımın bütün faturası 12 Eylül’ün faşist generali Kenan Evren’e çıkartılamaz. TSK’nın ilerici harekete, emekçi sınıflara dönük tavrında gericilik her zaman önemli bir koz olmuştur.

Asıl sorun TSK’nın ve diğer devlet kurumlarının Amerikancılığında, emekçi düşmanlığında aranmalıdır.

Türkiye Komünist Partisi’nin “asker düşmanı” olmadığı, orduda küçümsenmeyecek bir yurtsever ve aydınlanmacı birikimin bulunduğunu düşündüğü açıktır. Bununla birlikte, bir kurum olarak TSK’nın piyasa ekonomisini savunmanın ötesinde, doğrudan ya da dolaylı araçlarla piyasanın bir parçası durumuna geldiği, dolayısıyla Türkiye’deki sınıfsal ayrışmadaki yerini pekiştirdiği de açıktır.

Nitekim yukarıda andığımız müdahaleler sırasında yalnızca gericiliğin önü açılmamış, Türkiye’de emekten yana güçlere ve sola dönük acımasız bir müdahalede bulunulmuştur.

Bugün Türkiye’de gericiliğin önünün açılmasının temel nedenlerinden birisi de budur: Türkiye soldan arındırılmak istenmiştir.

Bunun baş sorumlularından ve planlayıcılarından birisi TSK’dır. TSK’nın bugünkü komuta kademesinin “farklı” olduğuna ilişkin değerlendirmelerin TKP açısından hiçbir geçerliliği yoktur.

TSK Türkiye’nin NATO üyeliğinden hoşnuttur, NATO’da daha önemli pozisyonlar tutmak için uğraşmaktadır. TSK ABD ve İsrail’le yakın işbirliğini geliştirmek konusunda her tür fırsatı değerlendirmektedir. TSK’nın piyasa ekonomisinin, yani bugünkü kapitalist düzenin savunucusu olduğu da açıktır.

Gericilikle mücadele açısından bakıldığında bu özellikler nedeniyle tutarlı bir duruş olanaksızdır. Amerikancılık gericiliktir, gericilik Amerikancılıktır! Liberal ekonomi taraftarlığı gericiliktir, gericilik piyasacılıktır.

Kaldı ki, Türkiye’nin tek sorunu gericilik değildir. Türkiye’nin en az bunun kadar önemli bir diğer sorunu, bugün gericiliği kendi bölgesel planları için bir araç olarak kullanan ABD emperyalizmidir. TKP AKP’nin Amerikancılığının CHP ya da MHP’nin Amerikancılığından daha az ya da daha çok tehlikeli olduğu tartışmasının yararsız olduğunu düşünmektedir.

Halkımız bu tür tercihlere layık değildir.

Halkımız gerçek tehlikeye karşı harekete geçmelidir.

Halkımız emperyalizme, Amerikancılığa, Avrupa Birlikçiliğe, gericiliğe, liberal mandacılığa karşı harekete geçmelidir.

Şimdi, Türkiye hızla bir seçim sürecine girecektir. Yapılması gereken, ülkemizin bugünkü noktaya varmasında eşit ölçüde sorumluluk taşıyan düzen güçlerinin karşısına, emekçi halkımızın iradesinin çıkarılmasıdır. Türkiye’nin kurtuluşu buradadır. TKP önümüzdeki seçim sürecinde, bu kurtuluş doğrultusunda büyük bir enerjinin yaratılması için her tür olanağı değerlendirecektir.

Yaşanan krizin kontrolden çıkması ve doğrudan bir askeri müdahalenin gündeme gelmesi durumunda Türkiye’nin bir kez daha mutlak karanlığa gömülmemesi için sarsılmaz bir tavır alacağımız açıktır.

Bu vesileyle, Türkiye’nin işçi sınıfının örgütlü gücüne ve mücadelesine her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyduğu bugün, tüm emekçileri ve aydınları 1 Mayıs’a, 1 Mayıs’ı İstanbul’da 1 Mayıs Alanı’nda kutlamaya çağırıyoruz

KAHROLSUN GERİCİLİK!

KAHROLSUN EMPERYALİZM!

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ

MERKEZ KOMİTE

28 NİSAN 2007

yazici   mail