www.soL.org.tr
Maraş Katliamı’nın 28’inci yılı
25 Aralık 2006, Pazartesi
resim

soL Faşistlerin ve gericilerin provokasyonu ile 23-24 Aralık 1978 tarihlerinde gerçekleştirilen ve resmi rakamlara göre 111 kişinin ölümüyle sonuçlanan Maraş Katliamı, 28’inci yıldönümünde de unutulmadı. Katliam, faşistlerin ne tür insanlık dışı uygulamalara başvurabileceklerini gösterirken, temel amaç o dönem yaşanan birçok örnekte olduğu gibi yükselen devrimci mücadelenin önünü mezhep ayrılıklarıyla kesmekti.

Sovyet karşıtı filmin gösterildiği sinema bombalandı
Bundan tam 28 yıl önce gerçekleşen olay tam anlamıyla bir provokasyon ürünüydü. Kahramanmaraş Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Şubesi Başkanı ile İkinci Başkanı, kentte yaşayan Sünnileri Alevilere karşı kışkırtacak planı Ökkeş Kenger’e anlattılar. Buna göre, Kenger, Sovyet karşıtı “Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli filmin gösterildiği Çiçek Sineması’na dinamit atacak ve bunu solcuların yaptığı görüntüsü uyandırılacaktı. Talimatı verenler kentten ayrılırken, Kenger’in dinamiti sinemanın önüne atmasıyla birlikte, yine daha önceden yapılan plana uygun olarak filmi seyreden 20-25 kişilik bir grup “Kanımız aksa da zafer İslamın”, “Müslüman Türkiye” gibi sloganlar atarak salondan çıktı ve CHP İl Merkezi’ni tahrip etti, PTT binasını taşladı. Bu olayın yaşandığı tarih 19 Aralık’tı. Ertesi gün Alevilerin işlettiği bir kahve bombalandı (Ökkeş Kenger, yıllar sonra soyadını Şendiller olarak değiştirerek ANAP-BBP ittifakıyla milletvekili seçilmişti).

Yıkılmayacak dükkanların camlarına Türk Bayrağı resimleri çizildi
21 Aralık günü ise Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi iki solcu öğretmen vurularak öldürüldü. Ertesi dün ise faşistlerin önayak olduğu bir grup yapılan cenaze törenine saldırdı. Kalabalığı dağıtan grup cenazelerin de ortada kalmasına neden olduktan sonra, kent içerisine doğru yürüyüşe geçerek, CHP’li ve Alevilere ait işyerlerini tahrip etti ve iki polis arabasını yaktı. Bu olaylarda 3 kişi öldü ve çok sayıda kişi de yaralandı. Olayların giderek tırmandığı bu ana kadar hükümet ise hiçbir önlem almamıştı. Tahrip edilmeyecek olan dükkanların camlarına Türk Bayrağı resimlerinin çizilmesi ve saldırılacak evlerin kırmızı çarpı işaretleriyle belli edilmesi olayların ne kadar örgütlü olduğunun bir göstergesiydi.

“Bir Alevi öldüren beş sefer Hacca gitmiş gibi sevap kazanır”
Öte yandan 22 Aralık günü, Bağlarbaşı imamı öğle namazında “Oruç ve namazla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş sefer Hacca gitmiş gibi sevap kazanır” diyerek sonraki iki gün yaşanacak olan saldırılara ilişkin halkı kışkırtmaya çalışmıştı.

Belediye ve cami hoparlörlerinden anti-komünist anonslar
23 ve 24 Aralık günlerinde ise saldırılar daha yoğunlaştı. 23 Aralık günü belediye hoparlörlerinden ve Ulu Cami’nin minarelerinden “Aleviler Yörükselim’de din kardeşlerimizi katlediyor, Allahını seven Müslümanlar hazır olsun”, “Alevi komünistler suya zehir kattı” gibi anonslar duyulmuştu.

Faşistler ve gericiler ellerinde silah, sopa ve baltalarda CHP’lilerin ve Alevilerin ev ve işyerlerine saldırmanın yanı sıra ellerine geçirdiklerini kadın ve çocuk demeden öldürüyorlardı. Özellikle Alevilerin yoğun yaşadığı yerlerde evleri uzun namlulu silahlarla kurşun yağmuruna tuttular. Gözü dönmüş faşistler hastane çevresini de sararak getirilen yaralılar ve ambulans şoförlerine de ateş ediyorlardı. Faşist ve gerici güruh evleri ateşe de vermişti. 24 Aralık günü de saldırılar tüm şiddetiyle devam etmiş ve CHP, TİP, TİKP, POL-DER, TÖB-DER binaları yakılıp yıkılmıştı.

Bilanço korkunçtu: 111 ölü, onlarca tecavüz ve zorunlu göç
O dönemde bile bir daha benzerine rastlanmayan katliamın bilançosu ise çok ağır olmuştu. Resmi rakamlar göre 111 ölü, bin civarı yaralı ve sakat, tecavüze uğrayan onlarca kadın, karınları deşilen hamileler, gözleri oyulan nineler, yakılıp yıkılan 210 ev, 70 işyeri ve kenti ayrılıp göç etmek zorunda bırakılan Aleviler (kentte yaşayanların yüzde 70’i)… Böylelikle olan olayları katliam sözcüğüyle anlatmak bile olanaksızlaşıyordu. Ardından ise kentte sıkıyönetim ilan edildi. Dava 1991’e kadar sürdü. Mahkum olmuş olanlar, indirimden yararlanarak serbest bırakıldı ve dava kapandı.

Dünya Bankası yetkilisinin darbe özlemi
Aynı günlerde “ne tesadüftür ki” Türkiye’ye gelen Dünya Bankası yetkilisi Charney “”Bugünkü Türk hükümeti, ekonomik darboğazı geçiştirecek önlemleri alamıyor. Askeri yönetim gelirse, bu güçlükleri önleyebilir” diyordu. Öte yandan söz konusu dönemde Anadolu’da benzerleri birçok kez yaşanan bu olay da, bu tür provokasyonlarda yabancı gizli servislerin ve CIA’nın parmağı olduğu konusunda soru işaretleri barındırıyor.

Katliam etkinliklerle anıldı
Maraş Katliamı anısına 78’liler Girişimi tarafından dün Beyoğlu’ndaki Makine Mühendisleri Odası lokalinde bir panel düzenlendi. “Maraş Katliamı Dosyası Açılsın” başlıklı panelin konuşmacıları arasında katliamın tanıklarından, harita mühendisi Celal Beşiktepe, avukat Fikret Babaoğlu ve Hamit Kapan bulunuyordu. Zeki Coşkun’un yönettiği panele katılan bir diğer isim de katliamın ardından gittiği bölgedeki izlenimlerini romanlaştıran, “Kıran Resimleri” adlı kitabın yazarı İnci Aral’dı.

Ayrıca, Ankara Kızılay'da dün toplanan ''Darbe Karşıtı Platform'' üyeleri, yaptıkları basın açıklamasıyla Kahramanmaraş olaylarını protesto ettiler.

yazici   mail