Gönül, troyka toplantısının, Almanya'nın dönem başkanlığındaki ilk toplantı olduğunu belirterek, AB savunma bakanları toplantısının sonuçlarının öğrenilmesi ve kendilerinin de konuşulan konular hakkında fikir beyan etmeleri açısından iyi bir fırsat olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin NATO üyesi ve AB adayı bir ülke olarak bu toplantıya katıldığını belirten Gönül, Türkiye'nin şu anda Bosna-Hersek'te 450, Kosova'da da 500 civarında askerinin bulunduğunu hatırlattı. Türkiye'nin Balkanlardaki askeri güce katılımda altıncı, AB üyesi olmayan bir NATO ülkesi olarak da birinci ülke olduğunu ifade eden Gönül, Kosova'da sivil-polis misyonu şeklinde yeni bir durumun ortaya çıktığını, Türkiye'nin, Kosova'daki mevcut askeri gücünü sivilleştirerek görev almak istediğini söyledi.

Gönül, Bosna-Hersek'te asker sayısının azaltılmakta olduğunu, AB'nin de birlik olarak Afganistan'a gitmek istediğini belirterek, şunları kaydetti:

“Orada Türkiye'nin rolü ne olacak? Nisan ayından itibaren merkez komutanlığının komutasını Türkiye üstlenecek ve asker sayısı 750'lerden bin civarına çıkacaktır. Toplantıda bunlar görüşüldü.”

Troyka'da en uzun görüşmeyi kendilerinin yaptığını ifade eden Gönül, ''Esasen Türkiye'nin ağırlığı da, böyle bir görüşmenin yapılmasına müsaittir. Hem ağırlığı, hem de katkısı itibariyle'' şeklinde konuştu. NATO'nun bir değişim süreci içine girdiğini belirten Gönül, bunun en güzel işaretinin, komuta yapısının büyük ölçüde değişmesi olduğunu ve bunun Türkiye'ye de yansıdığını kaydetti. Gönül, Avrupa-Atlantik ilişkisi şeklindeki NATO'nun, Afganistan'da görev alacak kadar görev anlayışı ve sahasını değiştirdiğini, en eski bir NATO üyesi olan Türkiye'nin de bu görevler içinde yer aldığını belirtti.

Gönül, şunları söyledi: “Barış için ortaklık merkezi, terörle mücadele merkezi, İzmir'deki NATO teşkilatımız, bunların hepsi Türkiye'nin en aktif bir NATO ülkesi ve en fazla katkıda bulunan bir NATO üyesi olarak ağırlığını göstermektedir. Türkiye'nin şimdi NATO üyesi ülke olarak değil de, aynı zamanda AB'ye aday bir ülke olarak AB'yle stratejik işbirliğini NATO'nun da dışında geliştirebilmesi şansını bulması lazım. Öyle görünüyor ki, Avrupa savunma konsepti esasen muharebe guruplarıyla 2010 yılındaki asıl muharebe gücüyle kendini gösteren Avrupa projesinde Türkiye'nin muharebe guruplarında İtalya ve Romanya'yla birlikte bir muharebe gurubunu teşkil etmesi ve ayrıca 'Headline Gold 2010'da da bir zırhlı tugayla bu işin içinde olması, esasen bu stratejik ortaklığın belli bir mesafe aldığını gösteriyor, onun da gereğini yapıyoruz.”