www.soL.org.tr
Su kesintilerine oda ve sendikalardan tepkiler
11 Ağustos 2007, Cumartesi

Başkent'te yaşanan su problemi devam ederken çeşitli mühendis odaları ve sendikalar açıklamalar yapıyor. Yapılan tüm bu açıklamaların ortak noktası ise plansızlık ve İ. Melih Gökçek'in icraatları.

resim

HABER MERKEZİ Su kesintilerinin başlamasının ardından patlayan ana borular kesintilerin oldukça uzamasına neden olurken konu hakkında çalışmalar yapan uzmanlar da konuya açıklık getiriyor.

Şehir Plancıları Odası yaptığı açıklamada sorunun gerisinde plansız gelişme ve günü kurtarma stratejileri yattığını bildirirken gün kurtarılamadığında ise işin Allah'a havale edildiğini belirtti.

‘Yüzey ve yeraltı sularının korunması, Mevcut su kaynaklarının kirliliğinin önlenmesi ve kalitesinin yükseltilmesi, Su havzaları temelli bütünleştirilmiş su yönetimi yaklaşımı, Su kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı ve Erişilebilirlik ve adil fiyatlandırma' başlıkları üzerinden yapılan değerlendirmede; ‘büyük kentlerin etrafındaki su havzaları sorumlu belediyelerce yapılaşmaya açılmış, bu havzaların hızla kirlenmesine yol açılmıştır. İstanbul örneğinde, Ömerli ve diğer su havzalarına ilişkin bilirkişi raporları ve yargı kararlarına rağmen, yapılaşma devam etmiştir. Mevcut su kaynaklarının kirliliğinin önlenmesi ve kalitesinin yükseltilmesi açısından bakıldığında, en çarpıcı örnek Ankara Kenti'nin kurtuluşu olarak gösterilen Kızılırmak suyunun kirlenme düzeyinin ulaştığı boyuttur. Kabul edilebilir sınırların çok üzerinde nitrat ve sülfat oranları bu denli önemli bir kaynağın, gerek tarımsal gerekse endüstriyel üretim sürecinde nasıl kullanılamaz hale getirildiğinin çarpıcı göstergesidir. Bu tür bir kirlenme düzeyi sadece Kızılırmak'la sınırlı değildir. Örneğin, Yeşilırmak havzası da aynı sorunlarla karşı karşıyadır. Su kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı konusunda en önemli sorunlardan biri kentlerdeki su dağıtım sistemlerinin sağlıksızlığı ve yüzde 30'ların üzerinde olduğu belirtilen kaçaklardır. Kentlerde yatırım önceliklerini göstermelik yol, kavşak, üst geçit, bahçe düzenlemesi gibi yatırımlara harcayan belediyeler, bu türden zahmetli ve oy getirmediği düşünülen, ancak kentlerin sağlıklılığı kadar, kıt su kaynaklarının etkin ve verimli kullanımını da sağlayan yatırımlardan kaçınmışlardır. Erişilebilirlik ve adil fiyatlandırma konusunda dikkat çeken en önemli olumsuzluk, lüks nitelikteki, golf sahalarının, otellerin ve belediyelerin kentlerde plansız peyzaj uygulamalarının yol açtığı aşırı su kullanımıdır' denildi.

Planlı gelişme düşmanı AKP
Yapılan açıklamada ‘Tüm bu ana politika alanlarında, yapılması gerekenin tam tersini yapan anlayış, gerek merkezi, gerek yerel yönetimler düzeyinde, bugün ortaya çıkan durumun gerçek sorumlusudur. Bu duruma gelinmesinin geri planında ise, son otuz yılda giderek artan biçimde pompalanan ve AKP iktidarı döneminde en üst düzeye ulaşan planlı gelişme düşmanlığı, kısa vadeli girişimci işbitiricilik anlayışı vardır. Başta AKP'li belediyeler olmak üzere, belediyelerin önemli bir bölümü, planlı gelişmeyi içselleştirmekten uzak, piyasacı ve anlık çözüm anlayışları ile sorunlara yaklaşmakta ve kentlerimizi büyük felaketlere sürüklemektedir. Bu felaketler ve krizler kendisini en çarpıcı biçimde Ankara, İstanbul gibi kentlerde göstermektedir. Milyonların yaşadığı bu kentlerin rant anlayışına teslim edilerek, plansızlığı ilke olarak benimsemiş çağ dışı yaklaşımlarla yönetilemeyeceği artık göz ardı edilecek boyutlarda değildir. Susuzluğun ortasında, patlayan borular bir belediyecilik anlayışının iflasını simgelemektedir. Kentlerin bilimsel akılcılık ve planlama olmadan yönetilemeyeceği açık hale gelmiştir. Bu anlayışı taşımayanların, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın yaptığı gibi, dört milyon insanın sağlığını Allah'a havale etmekten başka çaresi yoktur' denildi. Açıklamada kısa, orta ve uzun vadede çözüm önerileri de belirtilirken ‘insanların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaşan sorun karşısında, yetkili kurumları uyarıyor ve sorun içinden tümüyle çıkılamaz hale gelmeden sağduyulu önlemler almaya davet ediyoruz' denildi.

Tüm-Bel-Sen'den yapılan açıklamada ise ‘Bugün Ankara da yaşanan su sıkıntısı ve arızalar 14 yıllık belediyecilik anlayışının gün yüzüne çıkışı ve patlama noktasıdır. 1994'ten bu yana belediye hizmetleri dışında her konuda ' en büyük'  düşünen belediye yönetimi en büyük uçak maketi, en büyük fıskiye, en şatafatlı Kızılay konserleri derken en büyük metropollerden birisinin, yani Başkentin yerel hizmetlerinden sorumlu olduğunu unutmuş gözükmektedir. Belediyenin asli görevleri olan su, kanal, alt yapı, doğalgaz şehir içi asfalt ve ulaşım gibi hizmetler ya tamamen unutulmuş yada göstermelik işlerle Başkent halkının ve tüm kamuoyunun gözü boyanmıştır. barajlarda su olmadığı, 60 günlük su kaldığı gibi iddialar tümüyle asılsızdır. Ankara'nın 200 günlük suyu vardır. Dolayısıyla şu anda su kesintisini gerektiren bir durum yoktur. 9 Ağustos Çarşamba günü itibariyle; toplam 253 milyon 615 bin metre küp kullanılabilir su vardır. Bu suyun 80 milyon 460 bin metre küpü cazibe sudur. Yani halen barajlarda kendiliğinden akan sudur. Kalan ve ölü hacim olarak adlandırılan su miktarı ise 173 milyon155 bin metre küptür. Ölü hacim olarak adlandırılan su da kullanılabilir sudur. Dolayısıyla her iki suyun (cazibe ve ölü hacim) toplam miktarı Ankara halkı için 200 günlük su demektir. Günlük ortalama kullanılan su 1 milyon metreküptür. Buradan baktığımızda, önümüzdeki 200 gün içerisinde, hiç yağmur yağmasa ve yeni su birikmesi sağlanamasa bile 6.5 aylık su vardır.' denildi.

Özelleştirmeye gerekçe
Açıklamanın devamında ‘Bu kesintiler suyun özelleştirilmesinin bir gerekçesi haline mi getirilmek isteniyor. Bu kaygımızda haksız değiliz. Çünkü, hükümet bu krizden özelleştirmeyi öne çıkararak çıkmak niyetinde. Artık satılacak, talan edilecek, sermayeye kar ve rant alanı olarak açılacak akarsularımız kaldı. Akarsuların, içme sularının özelleştirilmesi gündemleştirilmek isteniyor. Bir süredir ASKİ'nin neredeyse özele devredilmedik işi kalmamıştır. Okuma, Arıtma, Sayaç Sökme ve Takma, Araçlar, Kanal Bakımı, Su Şebeke, Taşıma, Vezneler, Fatura Dağıtımı ve bazı projelerin çizimi taşeron firmalara yaptırılmaktadır. Görüldüğü üzere, ASKİ asli işlerini özelleştirmiş, taşeronlara devretmiştir. Şimdi kalan işler de elden çıkarılmak,  özelleştirilmek istenmektedir. ASKİ esas işi olan kanal, içme suyu ve yağmur suyu işlerini yapmamakta, belediyenin her türden başka işlerini yapmaktadır. Yine ASKİ kaynakları belediye tarafından başka alanlarda kullanılmakta ve ASKİ bankalardan faizle para kullanmaktadır. Örneğin, ASKİ'nin 200 milyon doları EGO, 400 milyon doları ise Büyükşehir belediyesi tarafından kullanılmaktadır' sözlerine yer verildi.

 

 

 

yazici   mail