www.soL.org.tr
Fidel Castro: Cennetteki Bush (II)
28 Mart 2008, Cuma

Küba Devrimi'nin tarihi lideri Fidel Castro, "Cennetteki Bush" başlıklı yazısının ikinci bölümünde Küba'daki sosyalist iktidar ile ABD emperyalizminin yöntemleri arasındaki farka dikkat çekerek, Bush'un dini militarist söylemlerine alet etmesini teşhir etti.

resim

Havana, 28 Mart (Prensa Latina) Fidel Castro, ABD Başkanı George W. Bush'un "Kıyamet ve Mahşer Günü'nü yakınlaştırdığı için Tanrı'nın kendisini ödüllendireceğini ve şeref köşesi olan sağ yanına oturtacağını düşünüyor olabileceğini" söyledi.

Küba Devrimi'nin tarihi liderinin "Cennetteki Bush" adlı makalesinin birinci bölümünü önceki gün yayımlamıştık.

Fidel Castro makalesinde Bush hakkında "Belki o zaman teröre karşı savaşta katlettiği; çoğunluğu çocuk, genç, kadın ve yaşlı olan masumlarla aynı çatı altında yaşamak için, konuşmalarında kullandığı o iğrenç jestlerine son verir" ifadesini kullandı.

Prensa Latina, Fidel Castro'nun değerlendirmelerinin tam metnini yayımlıyor.

Fidel Yoldaşın görüşleri: Cennetteki Bush (İkinci bölüm)
18 Mart Salı günü yetmiş küsur vatan haininin tutuklanmasının yıldönümü. Bunlar Küba'da emperyalizm için beşinci kol görevini üstlenen çetenin liderleriydi. ABD hükümetince finanse ediliyor ve bu toprakların yasalarını ihlal ediyorlardı. Aynı zamanda koruyucularıyla, "dünyanın bu karanlık köşesinin haritalardan silinmesi gereği" fikrini paylaşıyorlardı. O tarihte ABD Dışişleri sözcüsü, gelişmeleri "Kara Bahar" diye -ırkçı bir ima taşıyan bir ifade ile- adlandırmıştı.

Biz de bunu "Ak Bahar" diye adlandırabilirdik. Karanlık uzayda değil, ancak zihinlerde mevcuttur.

Ve ABD hükümetinin yöntemleriyle Küba'nınkiler birbirine ne kadar da zıt! Bahis konusu paralı askerlerin biri dahi Küba'da işkence görmedi, avukattan veya yargılamadan mahrum bırakılmadı -saldırı ihtimali durumunda yasal olarak mümkün olan hızlandırılmış davalarda bile. Bu tutuklular ziyaretçi kabul edebiliyorlar, aileleriyle görüşebiliyorlar, diğer mahkumlarla aynı haklara sahipler. Dahası, sağlık koşulları salınmalarını gerektiriyorsa, emperyalizmin ve müttefiklerinin taleplerinden tamamen bağımsız olarak, serbest de bırakılabilirler.

Dileriz ki bir gün ABD de kendi mahkumlarını bizim burada, Küba'da yaptığımız gibi ağırlar! Devrimimiz af beklemiyor, ülke egemenliğine saygı bekliyor.

19 Mart Çarşamba günü ise Irak'ta başlatılan akılsız savaşın beşinci yıldönümü. Bush eline geçen her Bin Ladin açıklamasının üzerine atlıyor, ister kurgu olsun ister gerçek, ki gerçek olduğu hallerde bile ne zaman hazırlandığını bilemiyoruz, ne de kayıttaki sesin ona ait olduğundan emin olabiliyoruz.

Araştıracaklar, öyle diyorlar. Şimdiye kadar kimse ABD yurttaşlarının fikirlerini ve benzer kültür ve inançlara sahip başka ülkelerin vatandaşlarının fikirlerini belirlemek için bu tarz malzemelerden bu denli yararlanmaya çalışmamıştı. Bütün amaçları da emperyalizmin ihtiyaç duyduğu o insanlık dışı, o soykırımcı savaşları haklı çıkarmak.

Hiç durmadan, belli birkaç kelimeyi ve ifadeyi tekrarlayıp duruyor. Değindiği tüm kişi ve kurumlar, istisnasız, baştaki ifade doğru olsun yanlış olsun, kendilerini yanıt verme mecburiyetinde hissediyorlar. Bush'un sırf 11 Eylül'ü, o günden başlayıp yıllar boyu nasıl "sağdığını" bir düşünün.

Bush NATO'nun Bükreş Konferansı'ndan Hırvatistan'a geçecek. Hatırlarsanız beriki ülkenin Sırbistan ile sorunları var; yine hatırlanırsa Sırbistan'ın devlet başkanı Kosova sorunu nedeniyle Uluslararası Adalet Divanı'nın karşısına çıkarılıp mahkum edilmişti. Acaba hapishanedeki ölümü gerçekten doğal bir ölüm müydü? Böyle garip oyunlar sonucunda nasıl bir barış temin edilecek acaba?

Vaktiyle Irak'ta görev yapan BM müfettişlerinin başı olan ve tüm gayretiyle kitle imha silahları arayan İsveçli Hans Blix -ki kendisi imparatorluğun art niyetli yaşam felsefesinin ürünü olan pek çok düşünceyi ve gerçekdışı iddiayı paylaşan bir şahıstır- işgalin beşinci yıldönümü vesilesiyle şu satırları yazdı: "Irak'ın işgali bir trajediydi - Irak için, ABD için, BM için, hakikat ve insanlık onuru için."

Kitle imha silahlarını yok edemediler, çünkü o silahlar zaten Irak'ta değildi. Ne de El-Kaide militanlarını ortadan kaldırma hedeflerini gerçekleştirebildiler, zira onlar da Irak'ta değildi. Onlar sonradan, işgalcilerin cazibesine kapılıp Irak'a geldiler.

Irak'taki en yüksek Sünni otorite olan İslam Ulema Birliği de beşinci yıldönümü vesilesiyle aşağıdaki açıklamayı yaptı: "İşgalci topraklarımıza cebir yoluyla girmiştir ve biz de cebir kullanmadığımız müddetçe çıkmayacaktır.

"İşgale çoktan razı olmuş siyasetçilerce, işgal şemsiyesi altında çalışmak yönündeki her çağrı, boyun eğip teslim olmaya davet olarak görülmelidir. İşgal güçleri Irak'ı dünyanın en tehlikeli bölgesine dönüştürdüler. İşgal dönemi yakında sona erecek."

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Afganistan'da Karzai ile yorucu görüşmesinin ardından hiç soluklanmadan, dün yani Cuma günü, ve bugün yani Cumartesi günü de Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile görüşerek, onun ve OPEC'in petrol konusunda desteğini almaya ve ödemelerini değerini yitiren dolar ile yapmaya ikna etmeye çalıştı. Doğrusu, petrol olmadan savaş, savaş olmadan da petrol olmuyor.

Latin Amerika'da ise, Ekvador Genelkurmayı, Raul Reyes'in kampına atılan bombaların 200 kilo ağırlığında ve güdüm mekanizması ileri teknoloji içeren GBU-2/B Paveway tipi bombalar olduğunu açıkladı. 10 adet böyle bomba kullanıldığını ve 2,8 metre çapında ve 1,8 metre genişliğinde kraterler açtıklarını belirtti.

Batı Avrupa'da ise, Fransız seçmen ile balayı geçtiğimiz günlerde sona eren Sarkozy, McCain ve İsrail yandaşı Cumhuriyetçi maiyetini karşılamak üzere sabırsızlanıyordu. McCain onu NATO mekanizmalarına katılmaya teşvik etti, Irak Savaşı'nı savundu ve Çin'e ağır biçimde yüklendi.

Öte yandan Hillary ve Obama hem sağdan, hem soldan hem de ortadan gelen hücumlarla kan kaybediyorlar. İşte size tam bir tımarhane. ABD Başkan adayları mutlak savaş ile muhtemel savaşı tartışıyorlar.

Bugün, Paskalya'da Bush'un radyo mesajını da dinledik. Ne düşünüyor? Kısa olduğundan, özünü anlamak için birkaç ifadesini aktarmak yeterli olacak.

"Bu Hıristiyan inancının en önemli bayramıdır. Her yıl bu özel ve kutsal zamanda milyonlarca Amerikalı mezara üstün gelen ve dünyayı kurtaran bir fedakarlığı hatırlamak için mola verir."

"Paskalya bizi eve çağırır. Bu [...] yaşamdaki en önemli şeyleri düşünmek için bir fırsattır: Aile sevgisi, dostların gülüşü ve eviniz bildiğiniz yerde olmaktan gelen huzur..."

"Amerika, sorumluluklarını yerine getiren adam ve kadınlardan oluşan, dünyanın en büyük ordusuyla kutsanmıştır..."

"Paskalya'da özelikle hürriyet davası için canını verenleri hatırlıyoruz. Onlar [...] İncil'in öğretilerine uydular: ‘Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur'."

"Her yıl milyonlarca Amerikalı açları doyurmak, ihtiyacı olanları giydirmek, dullara ve yetimlere kol kanat germek için kolları sıvıyor... dünyanın dört bir yanında milyonlar kendilerini ölümün dikeninden kurtaran ve ebedi yaşamın kapısını açan Tanrı vergisini hatırlıyor."

Bush Kıyamet ve Mahşer Günü'nü yakınlaştırdığı için Tanrı'nın kendisini ödüllendireceğini ve şeref köşesi olan sağ yanına oturtacağını düşünüyor olabilir.

Belki o zaman teröre karşı savaşta katlettiği; çoğunluğu çocuk, genç, kadın ve yaşlı olan masumlarla aynı çatı altında yaşamak için, konuşmalarında kullandığı o iğrenç jestlerine son verir.

Eski Ahit hırsları nedeniyle Tanrı'nın düşmanı haline gelen ve Cehennem'e gönderilen başmeleklerden bahseder. Bush'un kafasında da bu başmeleklerden bazılarının genlerinin saklandığını düşünmemek elde değil.

Bugün Pazar. Siyasi haber bakımından sakin bir gün. Gazeteciler dinleniyor.

Fidel Castro Ruz

22 Mart 2008, 17:19

yazici   mail