www.soL.org.tr
Alman’a çoğunluk olmadı, Amerikan’a azınlık verelim
26 Eylül 2006, Salı

Akbank, Türkiye'nin en güvenilir ve en büyük bankası sıfatıyla 10 yıldır görücüye çıkıyor. Bankanın dünyanın büyük bankacılık tekelleri karşısındaki hali, Türkiye'nin aczini sergiliyor.

soL Akbank'ın satışı ile ilgili spekülasyonlar giderek yoğunlaşıyor. Son olarak azınlık hissesi satılacağı için fiyatın önemli olmadığı, önemli olanın dünyanın önde gelen bir bankasıyla stratejik işbirliği olduğu fikri öne çıkıyor.

Şube sayısında olmasa da kredi hacminde Türkiye'nin en büyük bankası, Sabancı Holding'in Akbank'ı. Hantal bir yönetim yapısı ve kamu kurumlarına benzer atmosferiyle bilinen banka, 2001 krizi sonrasında ciddi bir atağa geçerek, bankacılık sektörünün ekmek kapısı haline gelen tüketici kredilerinden aslan payını kaptı. Banka, böylece kârlılıkta birinci sıraya oturarak dikkatleri üzerine çekti.

Böyle bir bankanın bile Batı sermayesinin banka tekelleriyle karşılaştırıldığında bu kadar küçük kalması hayret uyandırıyor. Çeşitli parametrelere göre Türkiye bankacılığının yüzde 12 ilâ 25'i sayılabilecek Akbank, ortalama bir Alman bankasının onda biri kadar bir aktif büyüklüğe sahip bulunuyor.

Akbank deyince akla yıllardır süren ve hep "fiyatta anlaşamadılar" haberleriyle ara veren Avrupa'nın en büyük yatırım bankası Alman Deutsche Bank ile hisse satış görüşmeleri geliyor. Geçtiğimiz hafta ise, Akbank'ın yüzde 50 ya da çoğunluk hissesini satmaktan vazgeçtiği, azınlık hisseleri için dünyanın en büyük bankalarından biri olan ABD sermayeli Citibank ile anlaşmak üzere olduğu haberleri geldi. Holding ve banka bu haberi yalanlasa da, herkes bunun "fiyat pazarlıkları sürüyor, henüz açıklamak için erken" demek olduğunu biliyor. Yüzde 20'lik bir hisse için sürdürülen pazarlıklar, açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla bölgesel bir stratejik ortaklığı da içeriyor. Holding, bu kararla ilk bakışta AB'ye yem olmak yerine ABD'ye stratejik ortak olmayı tercih etmiş görünüyor.

Büyük holdingin büyük bankası
Türkiye bankacılığının en önemli markası sayılan Akbank, yaklaşık on yıldır Sabancı ailesinin yabancı tekellerle oturmuş bulunduğu pazarlık masasında bulunuyor. Bu banka, Aksigorta ve yan kuruluşlarla birlikte Sabancı Holding'in mali iştiraklerini oluşturuyor. Bu büyüklük, aslında holdingin tüm gelirinin yüzde 85'ini sağlıyor.

Yani kalan onlarca sanayi şirketi, holdingin toplam kârının sadece yüzde 15'ine karşılık gelen bir kaynak yaratabiliyor. Toyota, Dupont, Danone gibi birçok şirketle iş yapan holding, finans dışında istediği büyüme temposunu yakalayamadı ve bunlarla yollarını kısmen ya da tamamen ayırdı. Finans dışındaki iki istisnadan biri çimento sektörü, diğeri de hipermarketçi Carrefour ile büyüyen ortaklığı.

Değeri kendisinden hızlı büyüyor
Bankanın piyasa değerini gösteren hisse fiyatı, 1998 ve 2001 krizlerinden sonra düştüğü seviyeye oranla bu yılın ilk yarısında, YTL bazında tam 17 katına çıktı. Bu fiyat yükselişi, 1998 krizi öncesinden itibaren dolar bazlı kıyaslandığında 65 katına varıyor. Yani, 10 yıl gibi bir sürede bankanın değerinin 65 kat gibi astronomik bir oranda arttığı anlaşılıyor.

Akbank, bu yılın ilk yarısında net 1 milyar YTL (yaklaşık 650 milyon dolar) kâr etti. 10 yıl önce altı aylık bir dönemde 250 milyon dolar civarında net kâr elde edebilen şirketin 650 milyon dolar kâr ettiği halde piyasa değerinin bu kadar astronomik artması, kârlılığı veya mevduat büyüklüğü ile açıklanamıyor. Bu değer yükselişinde bankanın devletle özel ilişkileri, ABD şirketleri ile stratejik ortaklıkları, Irak işgal rejiminin finansmanı gibi noktalar devreye giriyor.

Sayılarla Akbank
Türkiye'deki 6.500'e yakın banka şubesinden 675 tanesi Akbank'a ait. Banka, bu konuda Ziraat ve İş Bankası'ndan sonra üçüncü sırada geliyor.

Sermayesi 1,5 milyar dolar civarında olan banka, mevduat hacminde yüzde 12'lik bir paya sahip. Diğer bir deyişle Türkiye'de her sekiz YTL'lik mevduatın 1 YTL'si Akbank'ta bulunuyor. Son bir yıl içinde yüzde 25 oranında artan kredilerinin yüzde 70'i bireysel ve KOBİ kredisi. Yani en "sağlam" banka, konjonktürden büyük kâr ettiğini söylüyor. Tüketici kredilerinde ilk sırada yer alan bankanın yüzde 17'lik bir pazar payı bulunuyor. Özel bankalardan verilen tüketici kredilerinin yaklaşık dörtte birini Akbank sağlıyor.

İşgal rejiminin finansörü
Sabancı grubunun büyüme planlarını çimento ve enerji üzerine yapması, bu sektörlerin ABD ortaklığı sayesinde Ortadoğu kaynaklı olarak büyümeye elverişli olduğu varsayımına dayanıyor. Böylece Sabancı Grubu'nun da tıpkı Enka ve Zorlu gibi geçimini Büyük Ortadoğu Projesi'nden sağlamayı kafasına koymuş olduğu anlaşılıyor.

Bankanın web sitesinde şöyle bir açıklama bulunuyor: "Irak'ın yeniden inşasına finansal destek sağlamak amacıyla kurulan The Trade Bank of Iraq'ın (Irak Ticaret Bankası) faaliyetlerini yürüten J.P.Morgan Chase & Co liderliğindeki uluslararası konsorsiyumda tek Türk bankası olarak yer alan Akbank, bu kapsamda yapılacak 20 milyar dolar tutarındaki ihracatın yüzde 5'inin Türk firmaları tarafından gerçekleştirilmesi için köprü oldu."

Irak Ticaret Bankası'nı oluşturan konsorsiyumda, liderliği dev ABD kurumsal bankası JP Morgan Chase ve İngiliz Standard Chartered yapıyorlar. Kuveyt, Polonya, Avustralya, Japonya, İtalya, Kanada, Güney Afrika, Portekiz ve İspanya'nın birer banka ile yer aldığı konsorsiyumda, Akbank'ın özel bir rolü var. Bilindiği gibi Sabancı Holding, Erbil'de büyük bir bölge ofisi binası inşa etmiş durumda ve çeşitli çimento fabrikalarından büyük hacimde çimento sevkiyatı gerçekleştiriyor. Akbank'ın bölgedeki faaliyetinin sigorta aracılığından, kredi finansmanı, ithalat-ihracat aracılığı ve danışmanlığa kadar çok boyutlu olduğu biliniyor.

yazici   mail