www.soL.org.tr
Uluslararası kaynak aktarımları
Korkut Boratav 25 Mayıs 2008, Pazar

Emperyalist sistemin metropolü ile çevresi arasındaki ilişkilerin bir bölümü, ana bloklar arasındaki net kaynak aktarımlarından oluşur. Kaynak aktarımları hangi doğrultuda, hangi boyutlarda  gerçekleşmektedir?

Sistemin kutupları arasındaki kaynak akımlarının tek yönlü olduğu; yani, sürekli ve sistematik olarak çevrenin metropollere kaynak transfer ettiği düşüncesi yanlıştır. Sömürüyü gerçekleştirmenin ve sürekli kılmanın ön-koşulunun kapitalistin sermaye birikimini gerçekleştirmesi ve istihdam yaratması olduğunu hatırlayalım. Kapitalizmin bu genel özelliği, emperyalist sistemin tümü için de geçerlidir. Sistemin metropolü, çevredeki ekonomileri borçlandırır;  doğrudan yatırım yapar; zaman zaman çevrenin dış ticaret (ve cari işlem) açıklarının finansmanını üstlenir. Kaynak aktarımı da metropolden çevreye doğru gerçekleşir. Bu dönemler, sistemin kutupları arasında yeni bağımlılık ilişkilerinin oluştuğu; eskilerinin yoğunlaştığı zaman aralıklarını da oluşturur.

Kaynak akımları belli bir doyum noktasına oluştuktan sonra, çevre ekonomisinde gerçekleştirilen artık öğelerinin (faiz, kâr, çeşitli "rantlar"ın) metropole aktarılan boyutu, aksi yöndeki kaynak girişlerini  aşar; bazen artık aktarımının finansmanı için cari işlem fazlaları gerekebilir. Bu dönemlerde de net kaynak aktarımı çevreden metropollere yönelir.

Kapitalist dünya sisteminin ana öğeleri arasındaki net kaynak aktarımları böylece bir rakkas salınımı içinde yön değiştirir. Emperyalizmin tarihi bu salınımların da tarihidir. Ancak vurgulayalım: Kaynak aktarımı sömürü ile eş-anlamlı değildir. Sömürü, ülkelerden önce sınıflar-arası bir olgudur. Emperyalist sistemin çevresinde yer alan bir ekonomide, metropol sermayesi kâr ve faiz elde ediyorsa; bu "artık" öğelerinin (yerli ortaklarla paylaşım, yeniden yatırım, rüşvet, ülke içinde tüketim gibi etkenlerle) dışarıya aktarılmaması, sömürünün ortadan kalktığı anlamına gelmez.

Yukarıda sözünü ettiğim salınım olgusu tek bir ekonomi için, süper-emperyalist konumdaki ABD için geçersizdir. Amerika'nın ayrıcalıklı konumu, dünya ekonomisinin çeşitli bloklarından bu ülkeye sürekli ve tek yönlü net kaynak aktarımı gerçekleşmesine imkân vermiştir; vermektedir.

***

Metropol-Çevre Arasında Kaynak Aktarımları: Milli Gelirde Oranlar (%)

1993

1997

2003

2007

METROPOL

-0.3

-0.2

1.3

1.9

ABD

1.6

1.9

5.2

5.9

Japonya

-2.1

-0.9

-1.5

-1.7

Diğer Metropol

-0.9

-1.6

-1.1

-0.2

ÇEVRE

1.1

-2.2

-4.2

-5.7

Çin

1.9

-3.9

-2.8

-11.1

Petrolcüler

3.1

-1.7

-1.0

-14.2

Diğer Çevre

0.7

0.7

-3.3

-1.6

Yukarıdaki tablo, son onbeş yıl içinde dünya ekonomisinin metropolü, çevresi ve bu iki blokun ana öğeleri arasındaki kaynak aktarımlarının hacmini ve doğrultusunu (ilgili ülkelerin, grupların milli gelirlerine oranlayarak)  gösteriyor. (Bulgular, henüz tamamlamadığım bir araştırmadan alındı.) Kapsanan ülkeler, ülke grupları veya bloklardan birinden dış dünyaya net kaynak aktarımı "eksi"; herhangi bir grubun lehine gerçekleşen akım ise "artı" işaretle gösteriliyor.

ABD'nin ayrıcalıklı konumu incelenen her dönemde bu ekonomi lehine net kaynak girişi biçiminde ortaya çıkmaktadır. Bu ekonomi, 1993'te millî gelirin yüzde 1.6'sı, 1997'de yüzde 1.9'u oranlarında net kaynak girişinden yararlanmıştır. Bu yıllarda çevre ekonomilerinin de tümüne veya bir bölümüne net kaynak girişleri vardır. Bu koşullar  dünya ekonomisine henüz aşırı gerginlikler taşıyacak boyutlara ulaşmamıştır. Başta Japonya, "diğer metropol" ekonomileri ve petrol ihracatçıları ABD'nin ve "diğer çevre" ekonomilerinin kaynak akımlarını gerçekleştirecek tasarruf fazlalarını sağlayabilmektedir.

Asya krizini izleyen 1998-2007 çevrimi içinde durum değişmiş; istikrarsız bir çarpıklığa dönüşmüştür. 2000'li yıllarda dünya sisteminin ana blokları içinde sadece Amerika'ya net kaynak pompalanmaktadır. Merkezde veya çevrede, tüm diğer ülke gruplarının tek işlevi Amerikan ekonomisinin ürettiğinden fazla tüketmesini, kaynak kullanmasını sağlamak olmuştur. Japonya'nın, diğer metropol ülkelerin ve giderek artan  boyutlarda Çin ve petrol ihracatçılarının aktarımları, 2006-2007'de ABD milli gelirinin yüzde 6'sına ulaşmaktadır.

ABD'nin azgın emperyalist saldırganlığını bu ayrıcalık mümkün kılmakta; tasarruf etme alışkanlıklarını külliyen unutmuş Amerikalılar israfçı, tahripkâr tüketim tutkularını bu sayede sürdürebilmekte; dünyanın bu en zengin ülkesinin tasarruf oranı en yoksul Üçüncü Dünya ülkeleri düzeyine düşmüş bulunmaktadır.

Bu sapkın durumun sürdürülmesi giderek güçleşmektedir. 2007 sonunda finansal kriz bu nedenle çevre ekonomilerinde, Avrupa'da, Japonya'da değil Amerika'da patlak vermiştir. Eksik olan, Amerika'yı beslemeyi şimdiye kadar üstlenmiş coğrafyalardan kaynaklanan siyasî bir mesajdır: "Artık yeter..."

yazici   mail