www.soL.org.tr
Teröristler, paralı askerler ve toprak ilhakçıları
Ernesto Gomez Abascal 31 Mayıs 2008, Cumartesi

XIX. yüzyılın ikinci yarısında, Küba’nın İspanya’ya karşı verdiği bağımsızlık savaşı süresince, Adanın “kuzeydeki büyük ülkeye” ilhakını kayıran, Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen zayıf bir politika anlayışı gelişti. “Coğrafi kadercilik” kavramına (kıyılarına 150 km yakınlık) dayandırılarak, bu fikirler, daha sonra, Washington’dan Küba’nın Amerikan Birliğine, yeni bir eyalet olarak dahil olmasının, kaçınılmaz olduğunu ilan eden, “aşikar kader” veya “olgun meyve” olarak bilinen diğer kavramlarla tamamlandı. 1823’de Başkan James Monroe tarafından dile getirilen “Monroe Doktrini”, “(Latin) Amerika, Amerikalılar (Amerika Birleşik Devletleri) içindir” prensibine dayanan kavramları esas almaktadır”.

Buna karşın, Küba’da, XIX. Yüzyılda, 1868 yılı itibariyle, 30 yılın akabinde İspanya’nın hemen hemen mağlup edileceği bir anda, adayı en kısa ve en kolay yoldan ele geçirmek için Amerik Birleşik Devletleri'nin durumdan faydalandığı ve 1898’de sona eren kanlı bir savaşla birlikte oluşan güçlü bir bağımsızlık bilinci gelişmişti. Amerikan Hükümeti, o zamana değin, Kübalı vatanseverlerin zaferini engelleyerek ve pratikte İspanya’nın çıkarını sağlayarak Küba’daki çatışmaya dair tarafsız tavır bir sergilemekteydi.

ABD’nin askeri güçleri, 4 yıl boyunca Küba’da kaldılar ve 20 Mayıs 1902’de sömürge valisi, bir Amerikan vatandaşı olan “Kübalı” bir Başkana görevi devretti ve ilk kez resmen bir “bağımsızlık” simgesi olarak Küba bayrağı göndere çekildi.

Aslında böyle bir şey olmadı. O tarihlerde, Kuzeydeki büyük komşumuz, ülkenin belli başlı tüm ekonomik kaynaklarına sahipti, ticarete ve maliyeye hakimdi, İspanya’ya karşı mücadele eden isyankar orduyu dağıtmış ve kendi çıkarlarına uygun bir silahlı kuvvetler oluşturmuştu, ayrıca gerçek bağımsızlığa ulaşılmasını engellemek üzere siyasi sistemin içini boşaltmıştı. Askeri güçlerini geri çekmek şartıyla gerekli gördükleri takdirde her seferinde ülkeye müdahele hakkını veren bir kanunun Anayasa çerçevesinde yer almasını kabul ettirmişlerdi. Diğer koşul ise; bugün bir işkence ve toplama kampına dönüşen, ne yazık ki tüm dünyaca tanınan Guantanamo Deniz Üssü'nün de varlık sebebini açıklayan, askeri üslerin tesis edilmesiydi.

Peki neden Küba’da daimi kalmadılar ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bir Eyaleti yapamadılar?

Kübalılar, bağımsızlıkları için uzun yıllar boyunca savaşmışlardı ve pek de kolay boyun eğdirilemeyecek ulusal bir bilince sahiptiler. Bunu lütuflandıran ilhakçı zayıf siyasi akım, bozguna uğramıştı ve Washington’un planlarını yaşatamıyordu. Buna karşın, Küba’nın ilhakı fikri, ortadan kalkmamış, sadece ertelenmişti.

Birkaç gün önce, geçen 21 Mayıs günü, İmparatorluğun Başkanı, Bay George W. Bush, Küba’ya sözde bağımsızlığının verilişinin 106. yıldönümünü anmak üzere bir konuşma yaptı ve çok değerli vaktinden 19 dakikayı ülkemizden bahsetmeye ayırdı. Dinleyiciler arasında, XIX. yüzyılda özendirilmeye çalışan ilhakçı akımın mirasçıları, Batista diktatörlüğü zamanından yolsuz siyasilerin ve katillerin çocukları, paralı askerler ve teröristlerin oluşturduğu bir grup bulunuyordu.

Bu medyatik şov, – son 50 yıldır saldırgan politikasının devamı olarak – hükümetinin Küba Devrimini yıkmak üzere yoğunlaştırdığı bir plan içerisinde yer almaktaydı. Özellikle, oğul Bush, Florida Eyaletinde hileyle seçimleri kazanması için kendisine yardım eden, terörist ve Küba karşıtı mafyaya bazı sözler vermiştir ve onlara karşı iyi olmak durumundadır. Baba Bush, Amerikan Merkezi Haberalma Ajansı Başkanlığı yaptığı dönemden itibaren, Küba’da ve Latin Amerika’da uzun yıllar boyunca birçok suç işleyen, terörist grupların koruyucusu olmuştur. Şimdi ise acele etmektedirler çünkü zamanları tükenmekte ve Beyaz Saray’da sadece birkaç ayları kaldı.

Oğul Bush’un konuşmasından tam da birkaç gün önce, Küba Hükümeti; Washington’un bozgun girişimlerindeki bir atağı duyurmuş bulunmaktadır ve Havana’daki Çıkarlar Ofisi diplomatları, Miami’deki terörist örgütlerin ve Küba’da kendileri için çalışan paralı askerlerin arasındaki bağlarının yaralayıcı kanıtlarını sunmuştur. Washington menşeili bir zincirde akan paranın, Miami’deki teröristlere ulaştığını, Havana’daki A.B.D. Çıkarlar Ofisinden geçtiğini ve Küba’da - faydasızca – siyasi muhalefete dönüştürmeye çalıştıkları paralı askerlerin ellerinde son bulduğunu – bir kez daha – kanıtlamıştır.

Ama XIX. Yüzyılda Amerika’ya ilhakı sağlayamadıkları gibi XX. Yüzyılda da beceremediler, XXI. Yüzyılda da sağlayamayacaklardır.

Oğul Bush, son konuşmasında, José Marti’den de bahsetmiş ve Küba’nın özgürlüğü hakkında konuşurken ismini kullanmaya çalışmıştır. Yüzsüzlüğün ta kendisidir! XIX. Yüzyılda antiemperyalist ve bağımsızlıkçı fikirleriyle, ilhakın yolunu kapamış kişi, José Marti’dir. Marti’nin fikirleri, o zamandan bugüne, Küba Devriminin de üzerine inşa edildiği, temeli oluşturmaktadır.

Sadece Beyaz Sarayı ve ilhakçı, paralı asker ve teröristlerden oluşan küçük şakşakcı grubunu kendine getirmek için 19 Mayıs 1895’de bir çatışmada hayatını kaybetmeden kısa bir süre önce José Marti’nin yazdığı bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyoruz:

“... Ülkem ve vazifem uğruna ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Antillere (Karayip Adalarına) yayılmasını ve Amerika’daki topraklarımıza daha büyük bir güçle gelmesini Küba’nın bağımsızlığıyla zamanında önlemek üzere her gün hayatımı verme tehlikesiyle karşı karşıyayım. Bugüne kadar tüm yaptıklarım ve yapacaklarım, hep bunun içindir. Dolayı yollardan ve sessiz olması gerekiyordu, çünkü başarıya ulaşılmak için gizlice yürütülmesi ve neler olduğu duyurulduğunda bu hedeflerinde sona ulaşmak için fazlaca çetin zorlukların ortaya çıkaracağı bazı hususlar mevcuttur”

Ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşadığı süre içinse şöyle demiştir:

“BEN CANAVARIN BAĞRINDA YAŞADIM VE ONUN İÇİNİ BİLİRİM, BENİM DERİNLİĞİMDE DAVID YATAR”.

Bu da; Küba halkının 50 yıldır sıkı sıkıya bağlandığı aynı derinliktir.

 

yazici   mail
Saldırı var!
Burak Gürbüz
Teröristler, paralı askerler ve toprak ilhakçıları
Ernesto Gomez Abascal
'Yalnız ve güzel'
Metin Çulhaoğlu