www.soL.org.tr
Sermayenin türban oyunu
Özgür Müftüoğlu 5 Şubat 2008, Salı

AKP ve MHP'nin üniversitede türbanı serbestleştirme atağı ciddileşince bir tarafını laiklik savunucularının diğer tarafını siyasal İslamcıların ve onlara çeşitli gerekçelerle (özellikle de demokrasi gerekçesiyle) yandaş olanların arasındaki gerilim yükseldi. Aslında bu tür gerilimlere özellikle geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanlığı seçimi, e-muhtıra, Anayasa Mahkemesi kararları ve genel seçimler derken epeyce alıştık. Ancak bu gerilimlerin gerçek nedeni sadece bir kesimin türban takmayı isterken diğer bir kesimin onları engelleme girişimi değildir. Gerçek nedene ulaşmak için tarafların durumuna biraz daha yakından bakmak gerekir.

Temmuz 2007 seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki başarısı ile ABD ve AB'den de aldığı destekle Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana "güvence olarak görülen kurumları" da etkisizleştiren hükümetin devlete bütünüyle hükmetme konusunda cesareti iyiden iyiye artmıştır. Bu cesaret sayesinde de seçmenine karşı iktidarının gücünü kanıtlama yolunda sağlam adımlar atmaya başlamıştır.

Seçimlere AKP karşısında laik Cumhuriyeti savunuyor görüntüsüyle giren ve bu yolla CHP'den de oy çalan MHP, ABD ve AB destekli AKP'nin muhafazakar ataklarına ortak olup oradan da nemalanma hesapları içerisine girdi. Böylece AKP, liberal sağ ve liberal soldan sonra milliyetçileri de yanına almayı başarmış oldu.

Liberal sağ ve liberal solun AKP'ye desteği, AKP'nin yeni liberal politikaları yerine getirmedeki kararlılığı anlaşıldığından bu yana geçerliydi zaten. Aslında, AB'yi kendilerine "kıble" olarak gören liberal sağ ve liberal solun AKP destekçiliğinde belirleyici olan AB'den gelen mesajlardır. Bu bağlamda, AB yetkililerinin türban konusundaki olumlu görüşü, bu kesimlerin önemli kısmı tarafından içselleştirilmemiş de olsa "emir" telakki edilerek savunulmaktadır.

Aslında türban savunuculuğu son derece ilginç bir ittifakın ortaya çıkmasına da vesile olmuştur. Bu ittifakta siyasal İslamcı, liberal sağcı, liberal solcu ve aşırı milliyetçi kesim birlikte yer almıştır. Bu ittifak, sadece türban için bir araya gelmiş yeni bir yapı da değildir. Çoğu zaman bir arada görünmese ve hatta pek çok zaman karşıtmış gibi bir izlenim yaratsa da bu ittifakın tarafları konu sermayenin çıkarları olduğu zaman hemen bir araya gelip açık ya da gizli işbirlikleri içine girebilmektedir. Böylece sermayenin çıkarları hem İslamcı hem milliyetçi hem de liberal sağ ve liberal sol kesimlerce meşrulaştırılmaktadır. Örneğin, emekçilerin en temel haklarını ortadan kaldıran sosyal güvenlik ve sağlık reformu, kamu personel reformu veya özelleştirmeler gibi yeni liberalizmin gereği olan ve sermayenin isteklerine cevap veren düzenlemeler, bu kesimlerce ya açıkça ya da sessiz kalınarak desteklenmektedir.

Türban ittifakında olanlar sermaye destekçisidir de laiklik adına, Cumhuriyet adına türbana karşı çıkanlar daha mı farklıdır? 2007'nin ilkbahar aylarında meydanlara çıkan, türban tartışmaları için ellerinde bayraklarla sokaklara dökülenler de farklı değildir. Onlara göre Türkiye'nin sokaklara dökülmeyi hak eden tek problemi laikliktir. Onları sokaklara dökenler de konu sermayenin çıkarları olunca türbancılardan önde koşup destek vermektedir. Laiklik için sokaklara dökülen bu milyonlar da diğerleri gibi konu sermayenin çıkarları için emekçinin hakları ortadan kaldırılırken seslerini çıkartmazlar. 

Oysa, laiklik adına sokağa çıkanların çoğunluğu da onların anti laik olarak tanımladıkları siyasi oluşumların tabanındakiler de emekçi sınıfın mensubudur. ABD'nin AB'nin, yerli ve yabancı sermayenin çıkarları için getirilen düzenlemelerle onların hakları ortadan kalkacak, onlar açlığa yoksulluğa, işsizliğe itilecektir. Zaten, bugün ortada olan türban sorunu ya da daha genel anlatımı ile gericilik, sermaye politikalarının sonucu olan toplumsal çöküntünün eseri değil midir?

Yüzyılların mücadeleleri ile kazanılmış olan haklara sahip çıkılmadan, dahası bu hakların ortadan kaldırılmasını, yoksulluğu, açlığı, işsizliği meşrulaştıran oluşumların peşinde din, milliyetçilik ya da laiklik adına gidilerek Türkiye'de hiçbir sorun çözülemeyecektir. Emekçiler arasında suni kutuplaşmalardan çıkar sağlayan sadece sermaye ve onun varlık nedeni olan kapitalizmdir.

Bu ülkede emekçi sınıfların bilinçlenmesini engellemek için gerçekleştirilen (doğrudan ve dolaylı) birçok darbe yapılmış, birçok cinayet işlenmiş, birçok aydın sürgün edilmiştir. İşte bugün, geniş toplum kesimlerinin gericiliği besleyen, toplumsal çöküntüyü yaratan güce karşı sınıfsal benliğini kaybetmiş biçimde o yana bu yana savrulmasının nedeni budur.

Çözüm, sınıfsal benliğin ve içinde yaşadığımız dünyaya sınıfsal bilinçle bakabilme yetisinin yeniden kazanılmasıdır.

yazici   mail
Yarım iş, artık tutmaz
Aydemir Güler
Gölgede kalan...
Orhan Aydın
Sermayenin türban oyunu
Özgür Müftüoğlu