www.soL.org.tr
Üniversitenin işlevleri üzerine...
Özgür Müftüoğlu 2 Ekim 2007, Salı

Anayasa’nın sivilleşmesi, mahallelinin tepkisi, Malezya’ya benzetilme gibi tartışmaların olduğu bir ortamda üniversiteler yeni akademik yıla başlıyorlar. Tüm bu tartışmalar içerisinde üniversiteler biraz “dış kapının mandalı” biçiminde kalıyor. Anayasa tartışmaları üzerine tepki sadece üniversitelerin tepesine çökmüş olan YÖK’ten geliyor. O da ne bir bilimsel temele dayanıyor ne de üniversiteleri temsil ediyor. Zaten YÖK’ün bu tepkisinin ardından Başbakan uyarıyor, elinizin hamuruyla erkek işine karışmayın der gibi “siz kendi işinize bakın” diyor. YÖK de uyarıya kulak veriyor ve susuyor.

Başbakanın YÖK’e uyarısından sonra doğal olarak akla “YÖK üyelerinin, rektörlerin ve üniversitenin esas işi nedir?” sorusu geliyor. Gerçekten YÖK, rektörler ve üniversiteler ne iş yaparlar, nedir esas işleri?

YÖK’ü ve rektörleri şimdilik bir kenara bırakırsak, üniversitelerin evrensel olarak iki temel işi vardır. Birincisi, geniş anlamda tüm insanlığın, daha dar anlamda ise içinde bulunduğu toplumun refahı, aydınlığı için bilgi üretmesidir. İkincisi ise yine toplumun refahı ve aydınlanmasını sağlamak amacıyla özgürce düşünebilen, aydın insanlar yetiştirmektir. Üniversitenin bu iki temel işlevi yerine getirebilmesi için her şeyden önce devletten, dinden ve sermayeden bağımsız, düşüncenin özgürce ifade edilebildiği bir ortamda bulunması gerekir. Eğer bu sağlanamazsa üniversite, insanlığın ve toplumun aydınlanması için ne bilgi üretebilir ne de bu amaca uygun insanlar yetiştirebilir. Peki ne olur?

Bunlar sağlanamadığı takdirde üniversite, bağımlı olduğu gücün çıkarları doğrultusunda hareket eder ve bilim üretmek yerine egemen gücün kendini yeniden üretmesini sağlayan ve onu meşrulaştıran bir konuma düşer. Öte yandan böyle bir üniversitenin yetiştirdiği insanlar da olsa olsa bu egemen gücü sorgulamayan ve yine onun kendini yeniden üretmesine hizmet edecek insanlar olur.

İşte, 12 Eylül ve YÖK düzeni içerisinde üniversitenin aldığı biçim budur. Yani, bugünün üniversiteleri hem devletin, hem dinin hem de sermayenin bağımlılığı altına girmiştir. Artık üniversitelerde akademik çalışma alanları belirlenirken toplumun ihtiyaçları değil sermayeden alınacak projeler öncelik olarak belirlenmektedir. Ders programları ve içerikleri belirlenirken de özgür düşünen değil piyasaların ihtiyaç duyduğu insan modelinin yetiştirilmesi hedeflenmektedir.

Üniversitelerin hali bu olunca Anayasa gibi toplumun geleceğine etki edecek konularla da bir ilgisi olmaz. Olursa da YÖK ve rektörler gibi Başbakan’dan zılgıtı yer. Zira, bu yapıda YÖK gibi bir kurumun ve rektörlerin görevi, üniversitelerin sermayeye, dine ve devlete bağımlı; düşünmesini bilmeyen itaatkar ve bencil insan modelini yetiştiren yapısını korumaktır.

yazici   mail
Elde sıfır
Aydemir Güler
Boykot!
Kemal Okuyan
Bu hafta
Orhan Aydın
Üniversitenin işlevleri üzerine...
Özgür Müftüoğlu