www.soL.org.tr
Altıncıların 'kirli' oyunları
16 Aralık 2007, Pazar

Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde madenleri yağmalayan uluslararası şirketlere ve maden yasasına karşı mücadele eden oluşumların temsilcileri dün düzenlenen panelde bir araya geldi.

resim

HABER MERKEZİ Dün Türkiye Yeşil Diyalog toplantıları kapsamında İstanbul, Taxim Hill Otel'de "Altın Madenlerine ve Maden Yasasına Karşı Yerel Mücadeler" başlıklı bir panel düzenlendi. Panele Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde madenleri yağmalayan uluslararası şirketlere ve maden yasasına karşı mücadele eden oluşumların temsilcileri katıldı.

Toplantıda, Erzincan Çöpler Köyü'ndeki Altın Madeni üzerine konuşan Çukurbey Platformu sözcüsü Ümit Ülgen, Çöpler Köyü'nde bulunan maden yatağının, 1950'den 1980 yılına kadar MTA ve ETİBANK tarafından manganez çıkartılan bir maden yatağı iken, 1994 yılında Türkiye'den bir şirkete maden arama izni verildiğini ifade etti. Bu şirketin ÇED raporu almadan çalışmalara başladığını söyleyen Ülgen, 2000 yılında maden arama çalışmalarının MTA tarafından Çukurdere Madencilik'e devredildiğini, Anatolia Minerals adlı Amerikalı bir şirketin de Çukudere Madencilik'ten aynı yıl arama faaliyetleri yapma hakkını devraldığını kaydetti. Bu şirket tarafından 990 dönüm olan Çöpler köyünün 150 dönümünü 5 bin YTL ödeyerek satın alındığını belirten Ülgen, bu bölgenin şirket tarafından altın aramak için kullanıldığını kaydetti. Ülgen, şirketin, maden yatağını üzerine aldıktan sonra 2001 yılında dünyanın en büyük maden firması olan ünlü Yahudi ailesi Rothschild'e ait Rio-Tinto ile anlaşma yaptığını söylerken, arama faaliyetlerinin halkın temel geçim kaynakları olan hayvancılık ve tulum peynirciliğini elinden alacağını, Çöpler Deresi'nin kirlenmesiyle Fırat ve Dicle nehirlerinden Basra Körfezi'nin kirleneceğini söyledi.

"AKP emperyalistlerle işbirliği içersinde"
Ülgen konuşmasında, Çöpler Köyü'de bulunan altın madenlerinin civarına yerleştirilen bir aşiretin üyelerinin Anatolian Minerals tarafından madende çalıştırıldıkları için köylerde bulunan insanları mücadelerine dahil edemediklerini ifade ederken AKP hükümetinin altın arayan emperyalistlerle iş birliği içinde olduğunu vurguladı. Basının Çöpler Köyün'de gerçekleştirilen altın arama faaliyetlerine yeterince ilgi göstermediğini söyleyen Ülgen, mücadelede yalnız kaldıklarını, Anatolian Minerals şirketinin ÇET raporu alma aşamasında olduğu, engellemeye çalıştıklarını ifade etti. Ülgen konuşmasında "Kendi malımızdan bize dilenci parası veriyorlar ve bize zehirlenmiş bir doğa bırakıyorlar" sözlerine yer verdi.

Ülgen'den sonra sözü Uşak Kışladağ Altın Madeni üzerine konuşan İnay Vicdan Hareketi temsilcisi Muammer Sakarya aldı.

Hatırlanacağı gibi Kanadalı Eldorado Gold şirketinin uzantısı olan TÜPRAG Maden Şirketi tarafından geçtiğimiz yıl Mayıs ayında "Deneme İzni" ile faaliyete başlayan maden-kimya işletmesi, altın işletme faaliyetlerinde sodyum siyanir çözeltisi kullanıldığı için, çalışmaya başladıktan bir ay sonra Uşak Eşme  ve köylerinde binden fazla insanın zehirlenmesine neden olmuştu.

"Hani Bergama'da olanlar burada olmayacaktı!"
Sakarya, Kışladağ maden yatağındaki arama faaliyetlerine havanın kirlenmesi, besin zincirinin zarar görmesi, yer altı sularına zehir karışması, altın arama faaliyetlerinin çok fazla su kullanması ile su kaynakları tükendiği için karşı çıktılarını vurguladı. Faaliyetlerin yürütüldüğü alanda, 22 bin ağacın kesildiğini ve işletme süresince 70 bin ton siyanür kullanılacağını ifade eden Sakarya, İnay Vicdan Hareketi'nınmaden için verilen olumlu ÇED raporunu mahkemeye verdiğini söyledi. Kışladağ Altın Madeni'nin faaliyetleri, 9 Temmuz 2007 tarihi itibariyle Danıştay tarafından durdurulduğunu söyleyen Sakarya, 19 Ağustos 2007 tarihinde ise Kışladağ Altın Madeni'nin resmen kapatıldığını ifade ederken buna rağmen şirketin, geceleri gizli çalışarak çalışma alanlarını genişlettiklerini belirtti. Sakarya, bunun üzerine İnay Vicdan Hareketi'ni çalışma alanının genişletildiği tespitini yaptırdını söyledi. 8 Kasım 2007 tarihinde Eldorado şirketinin bakan Kürşat Tüzmen'e yazdığı bir mektubu ele geçirdiklerini belirten Sakarya, bu mektupta "Hani Bergama'da olanlar burada olmayacaktı, bizim başımıza böyle engeller çıkartılmayacaktı, söz vermiştiniz. Biz 164 milyon dolarlık yatırım yaptık, iştimaden kapalı olduğu için işletemiyoruz, zarara uğruyoruz, tahkime gideceğiz" ifadelerinin bulunduğunu belirtti.

Bu nasıl basın?
Sakarya ayrıca, altın madeni ile birlikte Uşak'ta bir basın sektörünün oluştuğunu söylerken, altın madenine olan direnişleri önce haber yapıp, sonra bu haberden vazgeçin dedirtmek için ve altın şirketlerinden para almak için 10'nun üzerinde yerel gazete, 2 tane internet gazetesi 3 tane yerel televizyon kurulduğunu vurguladı. Bu yayın organlarının TÜBRAG tarafından reklam yoluyla finanse edildiğini ve altın şirketlerinden direniş haberlerini haber yapmama karşılığında 1 milyar, haberi şirkete verme karşılığında ise 2 milyar aldıklarını söyleyen Sakarya, ayrıca. direnişi engellemek için, altın şirketlerinin sosyal sorumluluk adı altında yöre halkına İl Tarım Müdürlüğü vasıtası ile damızlık koyun sağladığını, yollarını asvaltladığını belirtti. TÜPRAG şirketinin "hakla ilişkiler" biriminin, insanları nötürleştirmek için çok çeşitli yollar denediğini söyleyen Sakarya, İlçe Jandarma Komutanlığı binasının üzerine güneş enerjisi sistemi kurulmasının, Ulubey ve Eşme Adliye'lerindeki kırtasiye sıkıntılarının çözülmesinin bunlardan birkaçı olduğunu ifade etti. Şirketin böylece yöre halkının muhalefetini engellemeye çalıştığını söyleyen Sakarya, köylülerin çok inançlı ve kararlı bir şekilde mücadelelerini sürdüreceğini vurguladı.

"Bakanlar Kurulu mili parkın alanını daralttı"
Sakarya'dan sonra sözü Yeşil Artvin Derneği'nden Bedrettin Kalın alırken, Artvin Cerrattepe Altın Madeni üzerine konuştu. Kalın Cerrattepe'nin 2000 yılından önce altın arama faaliyetlerinin yapıldığı sonrasında ise bakır maden arama alanına dönüştürülen bir bölge olduğunu söyledi. Kalın, madencilik yapılan alanların bir tarafının turizm için kullanıldığını, diğer tarafının Hatilla Milli Parkı olduğunu ifade ederken bir turizm merkezi ile bir milli park arasında madencilik yapıldığını kaydetti. Bakanlar Kurulu kararıyla mili parkın sınırlarının daraltıldığını belirten Kalın, bölgenin 1400'ü aşkın bitki çeşidini barındıran, üç kuş göç yolundan birinin geçtiği, bütün Artvin'in su kaynaklarının geldiği ve doğal yaşlı ormanların ülkemizde bulundugu tek yer olduğunu ifade ederken ve böyle bir yerde 1986 yılından bu yana madencilik çalışmaları yapıldığını kaydetti.

Kalın 1989-1991 yılları arasında arama ve ön işletme ruhsatlarını alan Cominco madenciliğin, 2000 yılında buradaki altın arama faaliyetlerine olan direnç karşında bu bölgedeki altın arama çalışmalarına devam etmeme kararı aldığını belirtti. Bunun üzerine Cominco madenciliğin arama ve işletme haklarını Himmet Minining isimli Kanadalı bir şirkete sattığını söyleyen Kalın bu Kanadalı şirketin Çayeli Bakır İşletmeleri ve Artvin Bakır İşletmeleri adı altında madencilik faaliyetlerine devam ettiğini ifade etti.

"Kazdağları "kaz" değil"
Oturumda son olarak Türkiye Yeşilleri'nden Gültekin Tetik söz aldı. Tetik, Kazdağları'nda yapılana altın arama faaliyetleri üzerine konuşurken, sömüren kapitalistlerin kendilerinin de bu gezegende yaşamıyormuş gibi davrandığını belirtti. Tetik Kazdağları'nın yolunacak kaz olmadığını söylerken, Kazdağlılarla birlikte madencilere karşı olan direnişlerinin devam edeceğini kaydetti.

yazici   mail