Bu sinyaller, yeni yılın ilk günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan “Irak artık bizim için AB’den bile önemlidir” açıklamasıyla başlamış, ardından 5 Ocak tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatı adına yapılan 80. yıl açıklamasında Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada inisiyatif alması gerektiği vurgusuyla devam etmişti.
Ayrıca, Türkiye’nin tarihine en büyük inisiyatif alma denemesi olarak geçen Kıbrıs işgalinin mimarlarından Ertuğrul Apakan’ın Aralık ayının başında Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığına getirilmesi kimi uzmanlar tarafından bu açılımlara bir ön hazırlık olarak algılanmıştı. 1971’de Dışişleri Bakanlığı kadrosuna giren Apakan, Kıbrıs’ın işgal edilmesi sürecinde başından itibaren aktif olarak yer almış ve yıllarca Lefkoşe Başkonsolosu olarak görev yapmıştı.
Apakan, son olarak Dink suikastından iki gün önce Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerinde görev yapan büyükelçileriyle, ana gündemin başta Kerkük olmak üzere Irak, yan gündemlerin de İran ve İsrail-Filistin sorunu olduğu bir toplantı yapmıştı.
ABD’nin Irak’taki başarısızlığı ülkeyi parçalanmaya doğru götürürken, Türkiye, biraz da bu başarısızlıktan güç alarak, bir yandan Kerkük’ün statüsü konusunda Türkmenlere arka çıkacağına dair açıklamalar yapıyor, diğer yandan da iç savaşın kontrolden çıkması halinde, Kuzey Irak Kürtlerini de himayesi altına alma planları olduğuna dair, Dışişleri Bakanlığı düzeyinde sinyaller veriyordu.
Önümüzdeki haftalar için planlanan, önce Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, ardından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, onun ardından da Generkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt tarafından yapılacak ABD ziyaretleri bu açıdan Türkiye’nin Kerkük’e müdahale etmek için, ABD içindeki kimi odakların nabzını yoklama girişimi olarak algılanıyordu. Bu görüşe göre; Irak’ta yaşanmakta olan başarısızlığın ABD iç siyasetinde bazı çatlaklara yol açtığı varsayımı üzerinden hareket eden Türkiye, Kuzey Irak’a yapmayı düşündüğü müdahaleye olur verecek aktörler bulma çabasındaydı.
Ancak diğer yandan ABD cephesinden böyle bir inisiyatif alma çabasını caydıracak bir dizi tepki gelmişti. Bunlardan en açık olanı, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey tarafından, Kerkük’ün statüsüne dair referandumun kısa süre içerisinde yapılacağının belirtilmesiydi. Casey bu açıklamasında Başkan George Bush’un, “Türkiye ve Irak'ın, ortak sınırlarındaki herhangi bir güvenlik meselesiyle başa çıkarken bizimle işbirliği içinde beraber çalışabildiğini görmeye kişisel olarak önem atfettiğini” de vurgulamıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Büyükelçi Nicholas Burns’ün, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Ertuğrul Apakan'ın konuğu olarak Türkiye’ye gerçekleştireceği ziyarette, Türkiye’nin Kerkük konusunda almayı tasarladığı inisiyatifin birinci gündemi oluşturacağı düşünülüyordu.
Dink suikasti, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde böyle bir dönemece girilirken yaşandı. Ziyaretini tamamlayan ve bugün Türkiye’den ayrılan Burns, yaşanan olayın ABD Temsilciler Meclisi’nde sürmekte olan Ermeni soykırımı yasa tasarısı görüşmelerine etki edip etmeyeceğine yönelik bir soruya cevaben, “olayı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile değerlendirdiklerini” söylemekle yetindi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise suikaste dair yaptığı açıklamada aynı konuya “Özellikle bazı ülkelerde sözde soykırım iddialarının gündemde olduğu bu günlerde cinayetin işlenmesini manidar buluyorum” sözleriyle yer verdi.
Öte yandan, son günlerde sık sık Türkiye’nin Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon yapması gerektiğini dile getiren Türkiye'nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi emekli Orgeneral Edip Başer, saldırının arından yaptığı değerlendirmede olayın amacının “Türkiye'nin dikkatini Irak'tan ve oradaki ulusal çıkarlardan uzaklaştırıp, Türkiye'yi kendi içinde böyle iç kavgayla uğraşır hale getirmek” olduğunu ifade etti.
![]() | ‘Dink cinayeti hedefi 12’den vurdu’ |
![]() | ‘Amaç düşmanlık yaratmaktı’ |
![]() | AB'den İran'a dönük provokasyon |
![]() | Hükümetten seçime yatırım |
![]() | Kübalı siyasetçi İstanbul’da |
![]() | Bush’u İran’da frenleme tasarısı |