Ortadoğu’ya yönelik müdahalenin son adımları, bu adımlar içinde Türkiye’ye biçilmesi düşünülen pay ve Ermenistan üzerindeki Rusya etkisine müdahale girişimleriyle birlikte okunması gereken ve fazlasıyla NATO kokan bir vahşetle karşı karşıyayız.
Cenaze töreni vesilesiyle kimi notlar düşülmesi gerekiyor.
Herşeyden önce dünkü cenazenin şununla birlikte hatırlanması gerekiyor:
Kişiliğini ve yaptıklarını öven Mesrob II sonunda, “Hrant bu duruşuyla Allah’ın emrini yerine getiriyordu” dedi. Sonra İsa Peygamberin öldükten sonraki üçüncü gün nasıl dirildiğini uzun uzun anlattı. Almanya ve ABD’den törene katılan Ermeni cemaati “ruhani” liderlerine (başpsikoposlara) yönelik olarak “hazretlere biraderâne şükranlar” sundu. Sanki öldürülen, solcu bir aydın değil, bir kilise mensubuydu.
Hemen hiç güçlü ses yoktu, alkışlar ve “hepimiz Hırant Dink’iz” sloganı hariç. Bastırılması gereken bu din adamının sesi, ABD büyükelçisinin reform çağrıları, AB temsilcisi Lagendjik’in 301 kaldırılsın çağrıları "sessiz yürüyüş" esnasında yüksek bir sesle duyuldu. Sanki 301 kaldırıldığında, NATO – kontrgerilla – çete operasyonları da son bulacaktı.
Yürüyüşçüler, bu demeç, talep ve isteklerin “destekçi kitlesi” haline dönüştürüldü. Kortejde, hayatlarında ilk kez, ya da on yıllardır ilk kez bir yürüyüşe katılanların ağırlığı hissediliyordu. Kentli, eğitimli ve orta yaşlı insanlar ağırlıktaydı. İyi niyetli ve heyecanlıydılar. Çoğu, cenazenin nasıl bir görüntüye kavuşturulmak istendiği anlatıldığında eminim kendilerini iyi hissetmezlerdi, zaten anlayanlar, iyi hissetmiyordu. Düzenleyenlerin liberal ve teslimiyetçi çizgisi, AB nabzının yükseltilme çabalarına meze yaptı yürekli insanları.
Cenazenin batılı ajanslara yansıtılan kısmı, yürüyüş kolundan koparılarak götürüldüğü, elit davetliler, bakanlar, ABD, AB ve kilise yetkilileri huzurunda yapılan dini törendi. Kitle, bu esnada sekiz kilometre yürütülerek yoruldu ve eksiltildi. Gerçekten “başarılı” bir organizasyondu.
Aslında bu yürüyüş aracılığıyla, NATO’cu generaller, işbirlikçi leş kargaları ve emperyalist akbabalar bal gibi hedef gösterilebilirdi. Dink’in kişiliğinde cisimleşen Ermeni emekçilerinin bu ülkede yaşama hakkına bu ülkenin diğer halklarının emekçileriyle ortak mücadele ederek sahip çıkılabileceği mesajı verilebilirdi. Çok mu karmaşık, çok mu “sekter” olurdu?
Başta Metz Yeğern olmak üzere yüz yılı aşkın süredir Anadolu’da yaşayan halkların birbirini kırmasının nedeni emperyalizmdir. Anadolulu hiçbir halkın bu topraklarda insanca yaşama hakkını kazanmak adına emperyalist politikalara sığınmasına izin vermeyecek olan şey, halkların emperyalizme karşı mücadelesinin güçlenmesinden başkası olamaz. Çok mu uzak? Çok mu soyut?
İstanbul’dan kalkın Adana’ya gidin, sonra o yolun sadece yarısı kadar daha gidin. Ulaşacağınız Lübnan’da Ermeni, Dürzi, Şii ve Sünni işçiler, kol kola genel grevdeydi. Dün hayat durdu. İşbirlikçi hükümet sallanıyor. Hükümetle birlikte süpürülme tehlikesi olan herkes korku içinde yalan haber pompalıyorlar, hâlâ Suriye tehdidi masalları.
Orada azınlıklar BM gücüne, AB ile uyuma, İsrail ordusuna ya da Suriye hakimiyetine dayalı umutlar beslemiyor, onlar direnebileceklerini anladılar. Onun için bir genel grev örgütlenebiliyor, İsrailli barbarlara ve emperyalizmin işbirlikçilerine kök söktürülüyor.