Dink’in ölürüldüğü günün akşamı sokağa akan öfke, sessiz eylemlere dönüşünce siyasi iktidar kanlı provokasyonu bildiği gibi kullanmaya başladı.
HABER MERKEZİ Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından, cinayet eksenli tartışmalarla siyasi atmosfer değişmeye başladı. Cinayetin arkasında “milliyetçi” çete olduğu iddiaları, Kerkük gündemini geriye çekerken, AKP’nin işine yaradı.
Cinayetin aydınlatılması yönünde talepler yükselirken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’den konuyla ilgili olarak Kızılcahamam’da “Katilin yakalanması sözde soykırım tasarılarının gündeme gelmesi beklenen ABD ve AB karşısında Türkiye'yi töhmetten kurtarmıştır. Cinayetin arkasındaki çetenin ortaya çıkarılması bizi rahatlatır” açıklaması geldi.
“Örgüt var mı” tartışması
Hrant Dink cinayetinde tetikçilik yapan Ogün Samast’ın bir örgüt bağlantısına sahip olup olmadığı tartışması İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın önceki gün yaptığı açıklamalarla yeni bir boyuta taşındı.
Cerrah ilk açıklamasında, Dink'in öldürülmesine ilişkin gözaltına alınan 7 kişinin sorgusunun sürdüğünü belirtmiş, cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı bulunmadığını söylemişti. Kısa bir süre sonra ise Cerrah Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamayı düzelterek, ''Cinayetin siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı araştırılıyor. Zanlı, okuduğu haberlerden etkilenmiş. Arkadaşı Yasin Hayal'le de bu konuda görüşmelerde bulunmuş'' diye konuşmuştu.
Cerrah’ın konuyla ilgili açıklamasını, 1,5-2 saat içerisinde bu şekilde değiştirmesinin, cinayet soruşturmasının ucu açık bir şekilde devam ettirilebilmesini sağladığı düşünülüyor. Böylece soruşturmada zanlıların etrafında ortaya çıkarılan her yeni halkada, cinayetin arkasındaki siyasal angajmanların belli kesimlerin üzerine gidilmesi olanağı yaratacağı belirtiliyor. Nitekim, medyada Trabzon’da “milliyetçi” farklı bir örgüt yapılanmasının olduğu vurgusunun öne çıkması dikkat çekiyor.
Cinayetin milliyetçi duyguları vurgulayan Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın açıklamasından sonra dağıtılan ve arka fonda Türk bayrağı ile "Vatan Toprağı Kutsaldır Kaderine Terk Edilemez" yazılı Ogün Samast fotoğrafı da emniyetin bir diğer yönlendirmesi olarak değerlendiriliyor.
Diğer yandan, “cinayetin arkasında örgüt var mı” tartışmalarına 12 Eylül darbesi mimarlarından Kenan Evren de katıldı. Evren cinayetin arkasında bir örgütün olabileceğini belirterek, “Bu cinayet, bir çocuğun veya yanındaki arkadaşlarının işi değil. Trabzon'a çöreklenmiş birileri var. 17 yaşındaki bir çocuk özellikle seçilmiş ve eğitilmiş” dedi. “Yakalandığında Türk bayrağını göstererek ‘Vazifemi yaptım’ demiş. Demek ki buna birisi görev vermiş. Ama bu o arkadaşlarının işi değil. Bunu iyi araştırmak lazım. Arkasında daha büyük şeyler var” diyen Evren, cinayetin arkasında örgüt olduğu vurgusu yaptı.
Cinayetler AKP’ye yarıyor
Hrant Dink’in öldürülmesinin Türkiye’de AKP başta olmak üzere pek çok kesimin Irak’a girme ve Kerkük’ü kontrol etme çağrısı yaptığı bir döneme denk düşmesinin, seçim öncesi milliyetçi oyları çekebilme çabalarının sınırına gelen AKP’nin işine yaradığı yorumları yapılıyor.
Hatırlanacağı gibi, iki kişinin öldüğü Şemdinli Olayları’ndan sonra, o dönemin Kara Kuvvetleri Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın olaya karışan subaylarla ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle TSK’nın üzerine gidilmişti. Subayların DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ile de ilişkilerinin olduğu iddia edilmişti. Olaydan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle bir araştırma komisyonu kurulmuştu.
17 Mayıs 2006 tarihinde gerçekleştirilen Danıştay saldırısından sonra ise önce “anti-laik” kesimlere yönelik bir basınç oluşmuş, ancak saldırının arkasında ortaya çıkarılan “örgüt/çete” bağlantılarının mukaddesatçı özelliklerden çok ordu içerisinde unsurları da tespit edilen “milliyetçi” yönler taşıması, rüzgarı tersine çevirmişti.
Dink suikasti milliyetçi fanatizmin göstergesi mi?
Öte yandan, Hrant Dink cinayeti sonrası medyada, toplumda milliyetçi duyguların yükseltilmesine ve bu tür bir atmosfere izin veren siyasetçilere işaret eden yazı ve demeçler artıyor.
Doğan Holding’in iki köşe yazarı Hasan Cemal ile Ertuğrul Özkök arka arkaya yazdıkları yazılarla, cinayeti arkasındaki örgüt bağlantısından çok yükselen milliyetçi dalgayla açıklıyorlar. Hasan Cemal, önceki gün yazdığı yazıda, cinayetin sorumlusu olarak “Bazen oy, bazen siyasal çıkar, bazen reyting, bazen tiraj, bazen kâr, bazen şöhret, bazen milliyetçilik uğruna düşman yaratma kültürü alanında bezirgânlığa soyunan, 'linç kültürü'ne seyirci kalan”ları tanımladı. Benzer şekilde, Ertuğrul Özkök de dün yazdığı yazıda toplumdaki siyasi fanatizmin tehlikelerine işaret etmiş, “Artık bu ilkel ‘suçlama kültüründen’ kurtulmalıyız. İnsanları Ali Kemal'ler, vatan hainleri, Artin'ler, şunlar bunlar diye suçlamaktan vazgeçmeliyiz” demişti.
301. Madde yeniden gündeme geliyor
Seçimler öncesi, gündemden düşmüş olan, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301’inci maddesine ilişkin tartışmalar da Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından yeniden alevlendi. TBMM Başkanı Bülent Arınç, tartışılan 301’inci maddenin değiştirilmesini destekleyip desteklemediğini sorulması üzerine, konuyu kişisel olarak değerlendireceğine dikkat çekerek 301’inci maddenin kaldırılabileceğini ya da yeni bir düzenleme yapılabileceğini söylerek, bir değişikliğe yeşil ışık yaktı.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise önceki gün TBMM Adalet Komisyonu “Yargıtay Kanunu” görüşmelerine katılmadan önce gazetecilerin sorularına yanıtında “Bu soruyu sorarak, 301 tartışmasını siz başlatmayın. Hele bir cenaze kaldırılsın, bu konuyu başka türlü zamanlarda konuşalım” dedi. Çiçek bu cevabıyla, Dink’in cenazesi ardından 301. Madde tartışmasının er ya da geç yeniden başlatılacağı sinyalini vermiş oldu.