www.soL.org.tr
Bir devlet, bir içişleri bakanı
26 Ocak 2007, Cuma

soL Hrant Dink suikastında “katili bulma” oyalamacası bir yana bırakılıp, devletin önemli koltuklarında kim oturuyor sorusu ortaya atıldığında yine ilginç bulgulara ulaşılıyor. Konuyla ilgili bir dizi birimin kesişim noktası olan İçişleri Bakanlığı koltuğunda “devletli bir siyasetçi” olan Abdülkadir Aksu’nun bulunduğunu görüyoruz. Aksu, Türkiye devletinin farklı dönemlerinde, farklı hassasiyetlerini kavramış ve bunun gereklerini yerine getirmiş bir siyasi kimlik. En genel anlamda “gerici” ideolojik hattını korumuş olsa da, 80’lerin sonunda ANAP çıkışına, 90’ların ikinci yarısında ise Refah Partisi yükselişine ortaklık ediyor. Aksu, restorasyon döneminde Fazilet Partisi ve AKP rotasını izleyerek, emperyalizme teslimiyet sürecinin kıdemli aktörlerinden biri haline geliyor.

Maraş Katliamı’nın emniyet müdürü
Türkiye tarihinin önemli olaylarından Maraş Katliamı, dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın istifasını getirmişti. Ancak, benzer bir düzeyde sorumlu olan Emniyet Müdürü için böyle bir durum sözkonusu olmadı. Abdülkadir Aksu, 4 gün boyunca kan akıtılan katliamın ardından hiçbirşey olmamışçasına görevine devam etti. 12 Eylül’den iki hafta öncesine dek bu görevi sürdüren Aksu, Ekim 1977’den Ocak 1978 sonuna dek ise Kahramanmaraş Valiliği görevindeydi.

1944 Diyarbakır doğumlu Abdülkadir Aksu, 80 sonrası dönemde valilik görevleri üstlendi. 1985’te yılın bürokratı seçildi. 12 Eylül faşizmi döneminde yılın bürokratı seçilmenin ne anlama geldiğine açıklama bulmak gereksiz.

1987 kasımındaki seçimlerin ardından Aksu’nun “siyaset” yaşamı başlıyor.

Mart 1989 ve Haziran 1991 dönemlerinde ANAP yönetiminde içişleri bakanlığı görevi üstlenen Aksu, 1990’daki Muammer Aksoy, Turan Dursun ve Bahriye Üçok suikastleri sırasında sorumlu konumdaydı. 19 Kasım 2002’de bu defa AKP’nin içişleri bakanı olarak göreve gelişinden tam bir ay sonra ise, Necip Hablemitoğlu öldürüldü.

Diyarbakır milletvekili
Abdülkadir Aksu’nun bir diğer niteliği de önceki dönemlerde, Kürtlerin başkenti sayılan Diyarbakır’dan meclise girmesi. Aksu, Diyarbakır doğumlu olmasına karşın dedesi Osman Ağa’nın Rumeli/Trakya’dan Diyarbakır’a sürgün bir Arnavut aileden olduğu söyleniyor. Ancak dede Osman Ağa, burada Kürt Cemil Paşa’nın damadı oluyor. Aksu, 1995 Aralık seçimlerinde girdiği mecliste, GAP’tan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini de üstleniyor. Son seçimde İstanbul’dan meclise girmiş olmasına karşın Aksu’nun meclisteki Kürt kökenli milletvekillerinin lideri durumunda olduğu söyleniyor. Son dönemde, teslimiyet sürecinin alternatif Kürt politikalarının belirlenmesindeki rolü ihmal edilemez.

Abdülkadir Aksu’nun uyuşturucu mafyası bağlantıları ve oğlunun faaliyetleri ise, profilinin yarı karanlık çehresini oluşturuyor ve ayrıca değerlendirilmeye ihtiyaç duyuyor.

Çözülmenin “liderleri”
Bu kısa hatırlatmaların sonunda Aksu kimliğinin sembolize ettiği “siyasi” konumun çözülmekte olan Türkiye burjuva devletin merkezi rollerinden birini üstlendiğini tekrar hatırlatmak gerekiyor. Bir dönemin faşist bürokratı, bugünün boğazına kadar karanlık ilişkiler ağının kritik bir siyasetçisidir. Çözülme ve teslimiyet sürecinin iktidarı, ihtiyaç duyduğu tetikçilerin yanısıra yeni döneme uyumlu kadrolarını, eski dönemin karşı devrimci yığınağından devşirmektedir.

yazici   mail