2003-2006 yılları arasında Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek ve geçen Haziran’da Trabzon’a atanan Reşat Altay döneminde Trabzon’da meydana gelen olaylar Türkiye gündeminin merkezine oturdu.
Her iki emniyet müdürünün ortak özelliği, istihbarat ve de terörle mücadele alanlarındaki birikimleri. 1980 öncesine dayanan meslek yaşamlarında sadece Trabzon olaylarıyla ilgili değil birçok başlıkta ülkenin gündemini değiştiren olaylarda önemli roller üstlendiler.
Haklarındaki suçlama ve iddialara rağmen, görevlerinde sürekli terfi almaları ise dikkat çekiyor.
Reşat Altay: 16 Mart’tan Ümraniye operasyonuna
Haziran 2006’da Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Reşat Altay’ın adına ilk kez 16 Mart Beyazıt katliamı davasında rastlıyoruz. Altay, İstanbul’da 16 Mart 1977’de başkomiser yardımcısı olarak görev yapmaktaydı.
O tarihte olaya tanıklık eden görevli polislerden Yahya Gergin’in, mahkemeye yaptığı tanıklıkta “Solcu öğrencilerin üzerine bomba atan ve kurşun yağdıran üç kişinin peşinden koşarken, bir komiser muavini arkamızdan bağırarak, koşmamamızı istemişti. Sonradan o kişinin Reşat Altay olduğunu öğrendim. Reşat Altay'ın başında bulunan polis kuvveti, bu öğrencileri kapıya kadar getirdi. Daha sonra takip etmedi” açıklamasında bulunması ile Reşat Altay ismi açığa çıktı. Reşat Altay, saldırıya uğrayan öğrencileri dağılma noktasına kadar koruma altında tutması gerekirken üniversite kapısında terketmekle suçlanmakta, patlamadan sonra zanlıları yakalamak için arkalarından koşan polislere, koşmayın emrini veren kişi olarak bilinmektedir. Altay aynı zamanda öğrencileri her zamanki kapı yerine başka bir kapıdan çıkarma emrini vermekle de suçlanıyor.
Ancak, başmüfettişlerin haklarında lüzumu muhakeme kararı verdiği aralarında Reşat Altay’ın da bulunduğu 8 emniyet yetkilisi kamuoyunun gözünden uzak İzmit 1'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde TCK 230 uyarınca görevi ihmalden yargılanıp, delil yetersizliğinden beraat ettiler. Sanık emniyetçiler hakkında verilen tek ceza polis başmüfettişlerinin önerdiği, disiplin cezası niteliğindeki “ihtar” cezası oldu.
1990’lı yıllarda İstanbul emniyetinde görev yapan Altay, Dev-Sol’a yönelik Çiftehavuzlar katliamını bizzat yönetti ve her seferinde bu operasyonu yürütmekten çekinmediğini göğüsünü gere gere anlattı.
Altay, 1995 yılında İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde göreve başladı. Altay, yine onlarca kişinin ölümü ile sonuçlanan Ümraniye Cezaevi F –tipi operasyonunu yöneten kişi oldu. “Biz oraya kolluk kuvveti olarak gittik. Cumhuriyet savcılığının yürüttüğü bir operasyondu. Savcının talimatlarını uyguladık” diyerek kendini akladı.
İstanbul TEM Şube Müdürü Reşat Altay’ın Uğur Mumcu davasında da adı geçiyor. Soruşturmanın yapıldığı komisyona verdiği bilgiye göre C4 patlayıcılarının ilk defa İslami Hareket Örgütü'nde ele geçtiğini, aynı örgütün araba çalıp satma, Batman’la ve İran’la bağlantılı eylemler yaptığının belirlendiğini, açıklamıştı. Altay’ın özellikle İslami örgütler hakkında deneyimli bir emniyet görevlisi olduğu belirtiliyor.
Susurluk soruşturması sırasında ise görev yaptığı şubeden Abdullah Çatlı’yı arayan kişilerden biri olduğu iddiaları ile karşılaştı. Ancak bu iddiayı yalanladı ve de kendi şubesinde çalışan başka polislerin Çatlı ile görüştüğünü açıkladı.
Reşat Altay, Eylül 1998'de Gaziantep Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu ilde hayali ihracat suçlaması ile Altınbaşlar Holding ile ilgili birçok kişiyi gözaltına aldırttı, şirketlerinde inceleme yaptırdı. Ancak operasyonlar tamamlanmadan 16 Eylül 1999 tarihinde merkeze alındı. Daha sonra Bursa, Kırklareli Emniyet Müdürlüğü görevlerini üstlendi.
Mehmet Ağar’ın adamı olduğu söylentilerine ise, “Sayın Mehmet Ağar emniyet teşkilatında yıllarca görev yapmış birisidir. Her emniyet mensubu gibi ben de tanıyorum” şeklinde yanıtlar verdi.
Trabzon’da Reşat Altay
Göreve Trabzon’un imajını değiştirmek üzerine gelen Reşat Altay, bu ay içerisinde Trabzon’un son 1 yılda asayişin azaldığı 4 ilden biri olduğu açıklamasını yapmıştı. Trabzon’daki asayiş olaylarının hırsızlık olduğu açıklamasını yapan Altay’ın, ekibi ile birlikte olayların üzerine cesaretle giden bir emniyet müdürü olduğu mesajını vermeye çalıştığı görülüyor.
Göreve başladığı ilk günlerde Trabzon’da fuhuşun merkezi olan Çömlekçi semtini ziyaret eden Altay, olayların üstüne giden bir emniyet müdürü olacağını duyurmuştu.
Altay’ın son 1 yılda özellikle yerel basında çıkan haberlere bakıldığında son yıllarda gündeme oturan Trabzon’da “her şeyin kontrol altında olduğu” izlenimi yaratan bir emniyet müdürü olarak görev yaptığı anlaşılıyor.
Trabzon’un Hrant Dink suikastinin merkezine oturması karşısında Altay’ın basına verdiği demeçlerde en çarpıcı sözleri, AB uyum yasaları nedeniyle soruşturma yapma olanaklarını sınırlandığını vurgulaması oldu.
Ramazan Akyürek: Fethullahçı ve NATO’cu
AKP iktidarının hazırladığı ilk emniyet müdürleri kararnamesiyle 2003-2006 yılları arasında Trabzon’da Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek, bu görevinin ardından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı oldu. Özel Harekat ve İstihbarat Daire Başkanlığı'nda uzun süre Emniyet Amirliği yapan Akyürek, Kocaeli'nde İstihbarat Şube Müdürlüğü, Adana ve İstanbul'da Emniyet Müdür Yardımcılığı, Polis Koleji Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu.
2003-2006 yılları arasında Akyürek, Trabzon’da Yasin Hayal tarafından bombalanan Mcdonalds eylemi, F-Tipi cezaevlerini protesto amacıyla TAYAD adına bildiri dağıtan 5 gence yönelik linç girişimi, Rahip Andrea Santoro'nun suikastı, Trabzonlu futbolcular Fatih Tekke ile Gökdeniz Karadeniz'in otomobilinin kurşunlanması olaylarında soruşturmaları yürüten başlıca kişi oldu. Akyürek TAYAD’lılara linç girişimi sırasında bunu engelleyen emniyet müdürü olarak aklanmak istendi ancak bu linç girişiminin nasıl ortaya çıktığı, emniyetin başından bu olaya niye engel olamadığı açıklığa kavuşmadı.
Rahip Santoro suikastından hemen ardından zanlının yakalanması da Akyürek’in başarısı olarak lanse edildi ancak bu suikastın soruşturmasına dair birçok ayrıntı henüz açıklığa kavuşmuş değil.
Bu olaylar arasında Akyürek adına en çarpıcı örnek ise adı Hrant Dink cinayetinde geçen Yasin Hayal’in soruşturmasıyla ilgili. 24 Ekim 2004’te Trabzon McDonald's' a atılan bombanın zanlısı Yasin Hayal’in İstanbul'da yakalanmasının ardından Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, “Olayın herhangi bir örgütle bağlantısı yok. Münferit” açıklamasını yaptı. Sonrasında Yasin’in üzerine gidilmedi. Yasin, 11 aylık tutukluluktan sonra serbest bırakıldı ve de tahliyenin nedeni, “Kimsenin şikâyetçi olmaması” olarak gösterildi.
Akyürek döneminde Trabzon İHD’ye yapılan başvurular da emniyet görevlilerinin usulsüz uygulamalarını ortaya koyuyor ancak Akyürek bu suçlamalara karşı gereken incelemenin yapıldığını belirterek, olayları örtbas ediyor.
Trabzon’da mafyayla emniyet arasındaki işbirliği, emniyetin mafyaya göz yumduğu söylentilerinin bu dönemde arttığı görüldü.
Fethullahçı Akyürek
Akyürek’in sicilinde “emniyetteki hizipleşme içinde irticai akımlara (Fethullah) yakın. Dikkat edilmelidir” yazdığı iddia edilirken, Emniyette yürütülen “Fethullahçı Emniyet Mensupları” ile ilgili raporlarda da Ramazan Akyürek’in adının yine ön sıralarda bulunduğu belirtiliyor.
Danıştay cinayeti soruşturmasını yönlendiren isimlerden biri olarak soruşturmayı yavaşlattığı iddiaları, ile Akyürek, bu süreçte daha da ön plana çıkmış durumda ancak Fethullahçı sicilline rağmen AKP döneminde rütbe alan, emniyetteki en üst düzey yöneticiler arasında yer alıyor.
Zübeyir Kındıra’nın, Polis Akademisi öğrenciliğiyle ilgili anılarının da yer aldığı “Fethullah’ın Copları” kitabında Ramazan Akyürek’in öğrencilik yıllarına ilişkin notlarda da bu iddialara rastlanıyor:
“Ramazan Akyürek, müfettişlerin raporlarına ve ‘Fethullahçı Polis’ avı yapan istihbaratçıların listelerinin ilk sıralarına adını koyacak kadar değer verdiği biri. Listede 10. sırada yer alan Akyürek, okul yıllarında ‘çapkın, içki içen, tarikatçılıkla ilgisi olmayan biri’ olarak tanınırdı.
Gülen Örgütü’nün elemanı olduğu ileri sürülen eşi ile evlenmesinin ardından ise tamamen farklı biri olduğu iddia ediliyor. Kitapta yer alan bu iddialar karşısında yargıya başvuran Akyürek hakkında bilgi veren 3 sicil amirinden birinin “Emniyetteki hizipleşme içinde. İrticai akımlara (Fethullah) yakın. Dikkat edilmelidir” şeklinde bir not düştüğü, diğer 2’sinin ise Akyürek’i desteklediği biliniyor.
Mahkeme 17 Aralık 2003 tarihinde verdiği kararda, “Kitabın yayımlandığı tarihte olay günceldir. Yapılan açıklama gerçeği yansıtmaktadır. Hukuka aykırılık söz konusu değildir” açıklamasını yaparken, Akyürek’in avukatları kararı temyiz etti. Ancak daha sonra 6 Aralık 2004’te Yargıtay temyiz itirazını reddettiğini açıkladı.
NATO’cu Akyürek
İstihbarat Daire Başkanı olarak göreve başlayan Akyürek, görevi gereği ABD ve İsrail istihbaratı ile yakın ilişki içerisinde. Yukarıda belirtilen iddialara rağmen Akyürek emniyette en üst düzey sorumlulukları üstlenmiş durumda.
Washington'da NATO’nun da desteklediği, Türk Polis Araştırmaları Enstitüsü'nün düzenlediği uluslararası terörle mücadele konferansında yaptığı bir konuşmada Akyürk PKK, DHKPC ve TİKKO ile mücadelede, 2000’li yılların başında da Türk Hizbullah'ına karşı ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA ile Federal Soruşturma Bürosu FBI'ın işbirliğini gördüğünü ve bunun sürmesini istediklerini söyledi.
Ayrıca Akyürek, “dinsel motifli terörizmle mücadelede dindarların küstürülmemesine dikkat edilmesi gerektiğini” vurgulamasıyla da dikkat çekiyor.
![]() | Akyıl işçisi kararlı |
![]() | Sadr geri adım attı |
![]() | Erdoğan büyükelçilerle toplandı |
![]() | Halkbank ihalesi imza bekliyor |
![]() | Bolivya’da toprak kavgası |
![]() | Kürt parlamentosundan çağrı |