İçinde bulunduğumuz süreçte sınıflar arası güç ilişkileri içerisinde işçi sınıfının aleyhine çalışan önemli etkenlerden biri "uzlaşmacı" sendikal anlayışlar ise bir diğeri de "eski-miş" solculardır. "Eski" solcu olarak tanımlanan kişiler, 30-40 yıl öncesinde bir biçimde sol hareket içerisinde bulunmuşlar ve kapitalizme karşı emeği, barışı, özgürlüğü yani sosyalizmi savunmuşlardır. Oysa, aynı kişiler bugün gazete köşelerinde, televizyonlarda ve diğer bir çok yerde AKP'yi, AB'yi, ABD'yi, Dünya Bankası'nı, IMF'yi, Irak işgalini, yabancı sermayeyi, yerli sermayeyi, piyasalaşmayı, özelleştirmeyi yani kısacası sermayeyi, kapitalizmi savunur olmuşlardır. Bu nedenle de "eski" solcu olarak tanımlanmışlardır.
"Eski" solcular, sınıflar arası güç mücadelesinde keskin bir biçimde taraf değiştirmiş olmalarına karşılık, her ne hikmetse solun ve işçi sınıfının bir çok unsuru tarafından hâlâ itibar görmektedir. Solculuktan gelen bilgi birikimleri ile işçi sınıfı ve sosyalizme karşı patronlarının ve sermaye sınıfının çıkarlarını savunmalarına rağmen hâlâ bu kesimlerden itibar görmeleri "eski" solcuları, işçi sınıfı ve sosyalizme karşı daha da küstahlaştırmakta ve saldırılarının yoğunlaşmasına neden olmaktadır.
İşçi sınıfının ve sol hareketin içindeki küçümsenmeyecek bir kesimin kendisine ihanet ve hakaret etmiş olan bu "eski" solculara gösterdikleri itibarın nedenlerinin sorgulamaya değer olduğunu düşünüyorum. Zira, sermayeyi savunma durumuna gelmiş olan sendikal yapılar işçi sınıfı ve sol hareket önünde ne denli önemli bir engelse, sırf bir dönem solcu olarak anıldıkları için "eski" solculara gösterilen itibar da benzer biçimde engel oluşturmaktadır.
"Eski" solculara itibar edenlere sorulduğunda alınan yanıt genellikle şöyledir: "30-40 yıl öncesinin koşullarında dünyaya soldan bakış doğruydu ama bugünün dünyasında doğrular değişti yani, eski solcular dünyadaki değişime ayak uydurdu ve kendileri de değişti. Marksizmi, sosyalizmi ve dolayısıyla kapitalizmi iyi bilen bu kişiler değişimi bu şekilde algılamış ve buna göre kendi pozisyonlarını yeniden belirlemişlerse bunun da dikkate alınması ve onların düşüncelerine itibar edilmesi gerekir."
Bu yanıtın gerçekten "eski" solculara gösterilen itibarın gerekçesi olup olamayacağını görebilmek için sanırım öncelikle, 30-40 yıl öncesinden bu yana dünyanın gerçekten değişip değişmediğini, bir değişim olduysa bu değişimin yönünü sorgulamamız gerekir.
1970'lerden bu yana dünyada gerçekten önemli bir değişim yaşanmıştır. Önce kapitalist sistem krize girmiş, sonra da bu krizden çıkabilmek için üretim sistemlerinden devletin konumuna kadar bir çok yapıda değişim gerçekleştirmiştir. Öte yandan kapitalist sisteme alternatif oluşturan Doğu Bloku dağılmış ve kapitalizm ekonomik ve siyasi anlamda egemenliği önemli ölçüde ele geçirmiştir.
Ancak yaşanan bu önemli değişimler, 1960'larda 1970'lerde kapitalizme karşı sol hareket içerisinde emeğin yanında olma gerekçesini ortadan kaldırmayı gerektirecek yönde değildir. Aksine, kapitalizmdeki bu değişim ve sosyalizmin kapitalizme tehdit olmaktan çıkması, kapitalizmin çirkin yüzünü çok daha net biçimde ortaya çıkartmıştır. Bu bağlamda, emekçi daha fazla sömürülmeye, daha fazla işsizliğe yoksulluğa itilmiştir. Öte yandan, kapitalist çıkarlar için çıkartılan savaşlar daha acımasızlaşmış, çok daha fazla insan bu savaşlarda ölmüş, evinden yurdundan edilmiştir.
Eğer solun anlamı emeğe, barışa, özgürlüğe sahip çıkmaksa, bugün bu değerler 30-40 yıl öncesine göre çok kötü durumdadır. Diğer bir söyleyişle, kapitalist sistemin nasıl işlediğini bilen, vicdan sahibi, namuslu insanların, dünya değişti diyerek kapitalizmi savunur hale gelmesi mümkün değildir. Bunun istisnası, aradan geçen süreçte işçi sınıfından ayrılıp sermaye sınıfının bir üyesi haline gelinmesidir.
"Eski" solcular, geçen bu süreçte sermayedar olmuşlar mıdır yoksa, sermaye sınıfına yamanmak çıkarlarına daha uygun düşmüştür de onun için mi bu fikri dönüşümü yaşamışlardır? Bu kendilerini ilgilendiren etik bir problemdir ve bizi ilgilendirmez. Burada bizi ilgilendiren "eski" solcu, "yeni sağcı" olan bu kişilere işçi sınıfı ve solun neden hâlâ itibar ettiğidir. Zira artık, bu kişilerin solculukları hükümsüzdür. Onlara "eski-miş" de olsa solcu payesi vermek, sola ve solculara hakaret anlamına gelir. Öte yandan, kapitalizmin tüm çirkinliklerini bildikleri halde sırf kişisel çıkarları için kapitalizm savunuculuğunu yapan ve toplumu yanıltan bu kişilerin "aydın" veya "entelektüel" tanımlamasına ne kadar uyduklarının da ayrıca sorgulanması gerekir.
Sözün özü: İşçi sınıfı ve sol hareket, eski-miş (hükümsüz) solcu, "yeni sağcı" olan bu kişilere itibar etmeyi, onların çok okunan gazete köşelerinden televizyon programlarından medet ummayı bırakırsa, sermaye ile mücadelesinde önemli bir engeli de ortadan kaldırmış olacaktır.
‘Piyasalar’ kimin için ne ister? Ahmet Alpay Dikmen |
Barzani’ye fatiha Aydemir Güler |
'Demek ki göçtü usta, kaldı yürek sızısı' Orhan Aydın |
Solculuğun eski-miş halini sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Özgür Müftüoğlu |
‘Çöpçü şirket köyümüzü terk et’ | |
Tahran Ankara’dan açıklama bekliyor | |
Zebari’den Arap etkisine itiraz | |
ABD gözetiminde Mahmur toplantısı | |
Önce Manta, sonra bütün yabancı üsler |