www.soL.org.tr
Sosyal Bilimler Kongresi sona erdi
1 Aralık 2007, Cumartesi

10. Sosyal Bilimler Kongresi, sosyal bilimlerin değişik alanlarından pek çok tartışmaya ev sahipliği yaptı. Üç gündür Ankara'da devam etmekte olan Kongre, sosyal bilimlerin tartışıldığı bir panel ile kapandı.

resim

soL(Ankara) 28-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 10. Sosyal Bilimler Kongresi'nin son gününde yine pek çok oturum düzenlenirken final olarak geçtiğimiz 40 yıl içerisinde dünya ve Türkiye'de sosyal bilimlerin durumunun tartışıldığı bir panel yapıldı.

AKP, Yeni Osmanlıcılık ve emperyalizm
Kongrenin son gününde öne çıkan oturumlarından biri Soğuk Savaş sonrası eğilimlerin tartışıldığı oturum oldu. Oturumda söz alan Fikret Bildişli "neoliberal dönemde, güvenlik anlayışının serbest dolaşan sermayenin güvenliğine indirgendiği" vurgulandı. Bunun sonucunda, "dünyada girişimlere ve sermaye akımına engel olan ülkelerin ortadan kaldırılmasının yolunun açıldığı" belirtildi. Katılımcılardan Zeynep Güler ise "Birinci AKP hükümetinde Başbakanlık Dışişleri Başdanışmanı olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu örneği üzerinden dış politikada Türkiye'ye biçilen rol"den söz etti. Güler "Davutoğlu'nun Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında İslam dünyasının öneminin arttığı ancak iç çelişkilerinin de arttığı düşüncesini taşıdığını, bu nedenle de Türkiye'nin bu duruma müdahil olması gerektiğini" düşündüğünü vurguladı. Zeynep Güler ayrıca "Davutoğlu'nun, yeni Osmanlıcılık geleneği taşıdığını, Türkiye'nin Ortadoğu'da merkezi bir güç olmasının gerektiği ve bunun için de ABD'ye yamanması gerektiği görüşünü" taşıdığını söyledi. Bu görüşün yayılmacı izler taşıdığını vurguladı.

Kapitalizmin krizi uygarlığın krizine dönüşebilir
Kongrede yoksulluk, küreselleşme, kentsel politikalar ve çevre sorunları gibi pek çok başlık tartışıldı. Öne çıkan oturumlarından biri Ergin Yıldızoğlu, Korkut Boratav ve Nazif Ekzen katılımcı oldukları ve Türkiye'nin 1980-2007 arasındaki ekonomi politikalarının masaya yatırıldığı oturum oldu. Yıldızoğlu, konuşmasında "Kapitalizmin bugünkü krizinin bir uygarlık krizine dönüşme olasılığı" taşıdığını vurguladı ve "buna karşı gösterilen tepkilerin sınıfsal olmaktan uzak olmasının umutsuzluğa neden olduğunu belirtirken bu umutsuzluğun da farklı çıkar yollar yaratabileceğini'" söyledi.

Borç bini geçince alacak olur
Yıldızoğlu'ndan sonra söz alan Korkut Boratav, "Türkiye'de yöneticilerin yıllarca küçük Amerika olmaya çalışarak işleri bu şekilde yürütme çabası gösterdiklerini" belirtti. "Ancak gelinen noktada Türkiye'de yabancı sermaye girişinin ulusal birikimin yerine geçtiğini, artık ülkenin büyüme hızının ulusal mekanizmalardan bağımsız hale geldiğini" söyledi.  Nazif Ekzen ise "Türkiye'nin son 28 yılın 17'si süresince ülkenin doğrudan IMF kontrolünde yönetildiğini ve farklı iktidarlar altında aynı siyasetin yaşandığını" belirtti. Önümüzdeki süreçte Türkiye'de ne yapılması gerektiğine dair bir soru üzerine Korkut Boratav  bir atasözünden alıntı yaparak "borç bini geçince alacak olur diyerek bu sözün resmi kurumların duvarına asılması gerektiğini" söyledi.

Kapital 140 yılın ardından hâlâ güncel
Kongrede öne çıkan oturumlardan biri de ilk basımının 140. yılı dolayısıyla düzenlenen "Marx'ın Kapital'i 140 yaşında" başlıklı oturum oldu. Katılımcılardan Ahmet Tonak, "Kapital'in sunduğu iktisadi kavramların bugün de geçerliliklerini koruduklarını ve kapitalizmin ampirik olarak izlenmesinde de önemli veriler sunduğunu" belirtti. Diğer katılımcı Nail Satlıgan ise "Kapital'in gerçeği görebilme yeteneğini hem rakip hem de yandaş teorilere karşı kanıtlamış olduğunu ve iç tutarlığa sahip bir teori olarak bugün de güncelliğini koruduğunu" ifade etti. Sungur Savran ise konuşmasına  "Kapital'in kapitalist toplumun devrimci bir eleştirisi olduğunu hatırlatarak" başladı. Savran, "Bu nedenle Marx'ın diğer iktisat kuramcılarında mutlaka ayrı bir yerde tutulması gerektiğini" belirtti. Son konuşmacı olan Ahmet Öncü ise "Kapitalist toplumun yarattığı meta fetişizminin ve buna bağlı ideolojilerin de Kapital'de hedef tahtasına konduğunu" söyledi.. Konuşmasında Dostyevski'nin Timsah adlı öyküsünden de alıntı yaparak, "Kapitalizmin insanları yutmayı amaçlayan içi boş bir timsaha benzetilebileceğini" dile getirdi.

Bizim krizimiz başkalarının kârıdır
Dikkat çekici oturumlardan biri ise "Türkiye ekonomisi: eleştirel bakışlar" başlıklı oturum oldu. Oturumun başında söz alan Ahmet Haşim Köse, "Günümüzde sınıfsal yapıların önceki yüzyıldaki kadar sade bir biçimde ortaya çıkmadığının'" altını çizdi. Köse, ‘burjuvazinin maddi ve düşünsel yapıları bölerek sınıflar arası gizlik ürettiğini, bu  şekilde kendisinin de gizlenmesini sağladığını' söyledi. Konuşmasında "Buna karşı sosyal bilimler fakültelerinde Marksist düşüncenin daha fazla yaygınlaştırılması gerektiği" sözlerine yer verdi.. Oturumdaki tüm konuşmacıların Ankara Üniversitesi'nden olduğunu söyleyerek, oturumun da "Mektebi mülkiyenin eleştirelliğinin geri dönmesi" olarak algılanmasını istedi. Oturumdaki diğer konuşmacılar da ülkenin dış ticaretini ve ekonomik krizleri sınıflar ekseninde inceleyen konuşmalar yaptılar ve faturanın hep emekçilere kesildiğinin altını çizdiler.

Sosyal bilimcileri bekleyen şizofreni
Günün sonunda kongrenin kapanış oturumu olarak kurgulanan, Türkiye ve dünyada sosyal bilimlerin durumunun tartışıldığı bir panel yer aldı. Panelde özellikle İzzettin Önder'in yaptığı konuşma dikkat çekti. Önder, konuşmasına "Bugün akademik çevrede yer alan herhangi bir bilim insanının ‘şizofrenik bir durum' yaşamasının olası olduğu"nu belirterek başladı. Özellikle iktisat alanında çalışan bir bilim insanı olarak Okutmak zorunda olduğu kitapların mevcut çarpık düzenin devamı için pek çok yalan ve eksik bilgi içerdiğini, bu tür bir eğitim vermenin öğretmeye çalıştıklarının doğru olmadığını düşünen bir bilim insanı için ciddi bir psikolojik baskı unsuru olduğunu" belirtti. İzzettin Önder öğretim üyesi olduğu dönemde, bu eğitim anlayışına karşı çıktığı ve emekten yana bir eğitim kaygısı taşıdığı için emekli olduğu İstanbul Üniversitesi'ne girmesinin engellendiğini de konuşmasında belirtti. Konuşmanın adından İzzettin Önder'in dinleyiciler tarafından uzun süre alkışlandığı gözlendi.

Üç gün süren 10. Sosyal Bilimler Kongresi, panelin ardından düzenlenen kokteylle sona erdi.

yazici   mail