www.soL.org.tr
Fidel: Umarım asla utanmama gerek kalmaz
2 Mart 2008, Pazar

Küba Devrimi'nin lideri Fidel Castro, devlet başkanlığını bırakmasının ardından emperyalist basında çıkan dedikoduları yalanlayarak, daha önce sahip olduğu yetkilerin tamamen yeni Devlet Başkanı Raul Castro'da olduğunu ifade etti.

resim

Havana, 2 Mart (Prensa Latina) Fidel Castro, hükümette herhangi bir görev almayacağını ifade ederek, Raul Castro'nun Devlet Konseyi Başkanlığına seçilmesinin ardından Ulusal Meclis'te yaptığı konuşmanın, Küba etrafında örülen hayal ağlarını ortadan kaldırdığını belirtti.

Fidel Castro, Cuma günü yayınlanan "Umarım asla utanmama gerek kalmaz" başlıklı yazısında "Bazıları, yarım yüzyıldır emperyalist saldırganlığa rağmen ayakta kalmayı başaran kahraman devrimimizin aniden yıkılacağına dönük umutlar besliyor" dedi.

Prensa Latina, Fidel Castro'nun düşüncelerini yayınlıyor:

Fidel'in düşünceleri: Umarım asla utanmak zorunda kalmam
Bu sözlerim yarın, 29 Şubat'ta yayınlanacak. Önümüzde çok sayıda görev var. 10'uncu Uluslararası İktisatçılar ve Küreselleşme ve Kalkınma Sorunları Konferansı, 3 Mart Pazartesi başlayacak.

Tanık olduğumuz uluslararası gelişmelere bakarsak, önemli iktisatçıların, iki Nobel ödüllü katılımcının ve iki devlet başkanının katılacağı bu konferans şüphesiz çok büyük öneme sahiptir.

Bugünkü yazımda bu konuya değinmek istiyorum.

Bu gönüllü istirahat döneminde yazılı basın kurumlarınca veya internetten yayınlanan çok sayıda haber okudum.

Bu haberler arasında, Küba'dan gönderilen ve BBC'de yayımlanan bir haberde çirkin bir kişisel saldırı vardı. 25 Şubat'ta, Devlet Konseyi başkanının seçilmesinden bir gün sonra, "El Peso de las reflexiones" (Düşüncelerin Önemi) başlığıyla yayımlanan bu haberde şu ifadeler yer alıyordu:

"Sanki Fidel Castro, yeni hükümeti garanti altına almak istiyor ve radyo ve televizyonlara aracılığıyla ülkenin bütün medyası tarafından yayılan yazılarında fikirlerini beyan ederken ‘temkinli olma' sözü veriyor."

Makale "Castro, yazılarında yeni bir mütevazılık tavrı deneyerek, insanların da kendisine artık ‘Yoldaş Fidel' demesini, yazılarının resmi gazetenin ön sayfasında yayınlanmamasını ve diğer medya organlarında da bu yazıların sadece özetinin yayınlanmasını istiyor" diye devam ediyor.

Makaleye göre, "Bu çok simgesel bir şey, çünkü yazıları spor sayfasında yayınlansa bile yazının önemi azalmayacak: ‘Yoldaş Fidel'in her yorumu ulusal ve uluslararası alanda yoğun etki uyandıracak."

"Bir anlamda" deniyor makalede, "bu ülkenin liderlerinin üzerinde Demokles'in kılıcını sallamak gibi bir şey. Çünkü bütün liderler, Castro'nun alenen kınayacağı bir politika uygulamanın son derece zor olacağını biliyor."

Öğreniyoruz ki "Castro kardeşlerin arasındaki ilişki, muhtelif rivayetlerle süslü bir gizem. Dediklerine bakılırsa kendilerini bir odaya kapatıp saatlerce tartışırlarmış ve bağrışmaları Fidel'in ofisinin dışından bile duyulurmuş."

"Bunların hiçbiri" diyor makale, "doğrulanamaz, çünkü iddia edilen tanıklıklar dışında hiçbir kanıt yok. Ancak Küba'da, diğer ülkelerden farklı olarak, ateş olmayan yerden asla duman çıkmaz ve ‘fısıltı gazetesi', sözlü olarak iletilen bilgiler, neredeyse hep haklı çıkar."

ABD'deki diğer önde gelen gazeteler, New York Times, Washington Post ve Wall Street Journal'de de kızgınlık ifade edilen yazılar çıktı hiçbirinde bu kadar kaba hakaretler yer almadı.

Çoğu, ülkemizi patlamak üzere olan bir buhar kazanı olarak görüyor. Yarım yüzyıldır temelini kahramanca sağlam tutması karşısında akılları şaşıyor.

Raul'un, Ulusal Meclis'in 609 üyesinin kendisini Devlet Konseyi Başkanlığı'na seçmesinin ardından yaptığı bilgece ve açık konuşma, samimi argümanları, Küba etrafında örülen hayal ağlarını ortadan kaldırdı.

Beni ve Raul'u tanıyanlar, bizim asla, böyle saygı ve onur anlayışı olmayan toplantılar yapmadığımızı bilir. Bazıları ise, yarım yüzyıldır emperyalist saldırganlığa rağmen ayakta kalmayı başaran kahraman devrimimizin aniden yıkılacağına dönük umutlar besliyor.

Bugün kuyruğunu kapana kıstıran kurtlar gibi uluyorlar. Halkın sosyalizme yönlendirilmesi için en önemli görevlerin Anayasa'yla kendisine verildiği Küba Komünist Partisi Örgüt Sekreteri Machadito'nun Birinci Başkan Yardımcısı seçilmesi karşısında gücenmiş görünüyorlar.

Bulanık spekülasyon ve protokol dünyasında esas olan devlet liderliğidir ve parti örgütü her işe karışan müdahaleci olarak görülür.

Küba örneğinde ise, Raul'un ülkemizi yönetmek için gereken her tür yasal ve anayasal yetkiye ve ayrıcalığa sahip olduğunu bilmek yeterlidir. Onun da belirttiği üzere, kendisinin yürütmekte olduğu birinci başkan yardımcılığı görevine getirilebilecek adayların listesinin oluşturulması sürecinde bana da danışıldı. Bana danışılmasını da ben talep etmedim.

Bana danışmaya karar veren Raul ve ülkenin liderleriydi. Benzer şekilde, 15 yaşında Asiler Ordusu'nun savaşçıları arasına katılan Leopoldo Cintra Frias ve Alvaro Lopez Miera'nın Devlet Konseyi adayları listesine alınmasını Adaylık Komisyonu'ndan ben istedim.

Frias ve Miera, McCain'den çok daha genç ve muzaffer enternasyonalist başarılarından görüldüğü üzere çok daha deneyimli.

Polito, güneydoğudaki Cuito Cuanavale savaşına ve güneybatıdaki karşı saldırıya, komutasındaki 40 bin Kübalı gönüllü savaşçıdan ve Angola'daki ayrımcı işgalci ordularının sürdüğü 30 bin Angolalı askerden oluşan orduya liderlik etti.

ABD hükümeti, Güney Afrika'da ırkçı rejimin belli durumlarda bu askerlere karşı nükleer silah kullanılmasına izin veren koşulları yarattı.
Lopez Miera bir keresinde Luanda yakınlarında kendi askerlerini bombaladı. 1975'te Angola'yı işgal eden Güney Afrikalı güçler neredeyse Miera'nın mevzilerini ele geçirmek üzere olduğundan, Miera topçulara kendi mevzilerine ateş etme emri vermişti.

Bunlar satranç tahtasının gerektirdiği hamlelerdi. Yoksa, Raul'un iddia edilen militarist eğilimlerinden ileri gelmiyordu. İktidardan pay alma uğruna kavga eden bir kuşak veya hizip çatışması da değildi.

Kendime saygımdan, 18 Şubat 2008'de halkıma ilettiğim mesajımda dediğim gibi, hiçbir mevkide görev almıyorum.

Burada dut yemiş bülbüle dönen kişi, Kosova'nın "bağımsızlığı"nın fikir babasıydı. 21 Şubat tarihli yazımda bu kişiyi, "örnek bir İspanyol, eski bir sosyalist ve kültür bakanı, bugün ise savaşı ve silah kullanımını savunan bir kişi" olarak nitelendirmiştim (Ayrıca, farklı zamanlarda hükümet sözcülüğü, eğitim ve bilim bakanlığı ve dışişleri bakanlığı yapmıştı).

Ne demişti o? "Dünkü haberler çok daha açık ve iyi olabilirdi. Siyasi olarak bir geçiş sürecinin başladığından emin değilim. Siyasi açıdan demokrasiye geçişi işaret eden her şeyi bağrımıza basarız."

Sanki ablukaya almak ve yok etmek için 100 milyar dolardan fazla para harcadıkları Küba'da değil de ABD işbirlikçisi Franco'nun İspanya'sında yaşıyormuşuz gibi konuşuyordu.

Ne adam ama! Onu susturmak imkânsız! Adı ne? Yuvarlak Masa programı, günahın ve günahkarın adını iki üç gün önce söyledi: Javier Solana.
İlişkili olduğu parti ne? İspanya'nın Sosyalist İşçi Partisi. Ülkemize gelmiyor çünkü Küba, Sırbistan'ın işgaliyle bağlantılı olarak Solana'nın uluslararası mahkemede savaş suçlusu olarak yargılanmasını istemişti.

2'nci Latin Amerika Zirvesi sırasında İspanya'nın dışişleri bakanı olarak beni Madrid Havalimanı'nda karşılamıştı. O zamanlar bir melek gibiydi!
Clinton'a Sırp televizyonunu bombalamasını tavsiye ederek onlarca insanın ölümüne neden olan Aznar bile bugün, seçim arifesinde, ulusallık konusuyla oyun oynanamayacağını anlıyor çünkü bu tür emsallerle Bask ülkesi ve Katalonya da Avrupa Topluluğu içinde benzer bir talepte bulunabilir. Bunlar da İspanya'nın en fazla sanayileşmiş uluslarıdır. İskoçlar ve İrlandalılar da benzer bir yol seçebilir.

İnsanlığın kaderi bu ellere bırakıldığında sanki bir uçurumun kenarında keyifle dans ediyoruz ve küresel kapitalist dünyanın liderlerinin kibri bizi yöneterek bütün ülkeleri tehlikeye atıyor.

Yok etmeye çalıştıkları Küba'nın kendi kaynaklarıyla başardığı insani, eğitimsel ve sanatsal değerleri, serbest piyasa diktatörlüğüne teslim olmadığından onlar için hiçbir anlam taşımıyor.

Serbest piyasa ve onun acımasız kuralları, insanlığı baş edilemez bir ekonomik krize sürüklüyor ve yaşamın doğal koşullarını geri döndürülemez şekilde değiştiriyor.

Buna karşı mücadele etmek için düşüncelerimi yazıyorum. Zamanım sonsuz olsaydı, bugün konuşmalarda, görüşmelerde, sohbetlerde, beyanlarda, toplantılarda, yazılarda ve benzer şekillerde dağılmış olan fikirleri toparlamak isterdim. Tonlarca kağıt ve tonlarca ses - simgesel anlamda - harcadım ve bunda utanacak hiçbir şey görmüyorum.

Fidel Castro Ruz
28 Şubat 2008, 19:15

yazici   mail