www.soL.org.tr
“Yalnızca biraz daha iyiyiz ve daha az benciliz”
10 Ekim 2006, Salı
resim

Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü (ICAP) Başkanı Sergio Corrieri'nin ICAP Avrupa Zirvesi sırasına yapmış olduğu konuşmanın geniş bir özetini sunuyoruz. Basına yaptığı açıklamalarda AB bir illüzyondur diyen Corrieri, Avrupa Halklarını Küba'ya karşı kurulan ABD-AB ittifakına karşı çıkmaya çağırmıştı.

"Sevgili dostlar,

Şu an yaşamakta olduğumuz dünya, adaletsiz, vahşi ve güvensiz olmaya devam ediyor. ABD'de hükümette bulunan yeni muhafazakârların saldırgan politikası da devam etmekte. Avrupa ise Irak, Filistin ve Lübnan'daki saldırganlığa karşı sessizliğini koruyor. Dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını oluşturan gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ihtiyaçlar halen karşılanamamakta.

Bush yönetimi; en saldırgan, faşist ve yardakçı ABD hükümeti olarak tarihi yönlendiriyor. İkinci Dünya Savaşı bitiminde Truman'ın savaşın sona ermesi için hiç de gerekli olmadığı halde iki atom bombasını Japon sivil halkı üzerine atma kararını aldığından beri Washington, 200 bin sivilin hayatına mal olan ve halen günde yaklaşık 100 kişinin ölümüne yol açan Irak işgali kadar zalim bir karar almamıştı.

ABD'nin Küba'yla olan ‘kovalamacası' kesintisiz devam ediyor ve ticari, ekonomik ve politik açılardan giderek kızışıyor. ABD'de yaşayan göçmenler ailelerine ayda yalnızca 100 dolar yollayabiliyorlar ve onları sadece 3 yılda bir ziyaret edebiliyorlar. ABD'nin göçmen yasaları, amcalarının ya da kuzenlerinin aileden sayılmadığını ve bu kişilere para yollamanın ya da ziyaretin mümkün olmadığını söylüyor.

ABD'nin Küba'ya karşı olan saldırganlıkları saymakla bitmiyor. Son olarak, üst düzey komisyonlar kuruyor ve devrim karşıtlığını örgütlemek için multi-milyarder kuruluşları destekliyorlar. Ayrıca ülkemizi ticari abluka ile de rahatsız ediyorlar. Tüm arsızlık ve yüzsüzlükleriyle, askeri güçlerine güvenerek resmi olarak devrimi yıkacaklarına dair tehditler savuruyorlar. Tüm bunlar doküman olarak basılarak ‘Küba'da Demokratik bir Geçiş' başlığıyla belgelenen evraklar.

Diğer yandan da topraklarımızdaki insan ve uyuşturucu trafiğini engellemeye dair işbirliği anlaşmalarına da yanaşmıyorlar.

...

ABD hükümeti, Küba Beşlisi'ne yaptığı haksız muamele ile aslında ABD'deki yasaları ihlal ediyor. Onları yalnız başlarına uygunsuz koşullarda tutmak, avukatlarıyla görüştürmemek, belgelere ve kanıtlara ulaşımlarını engellemek ve her şeyden önemlisi jürinin adaletli dağılımını sağlamamak.

Hikâye çok uzun. Küba devletinin kahramanları, davayı tamamen iptal edebilecek Birleşmiş Milletler tarafından Mayıs 2005'te aklanmışlardı.

Aynı şekilde Atlanta Temyiz Mahkemesi'ndeki üç yargıç, yargılamanın adil olmadığını açıklayarak yeni bir yargılama sürecinin başlamasına karar verdi.

Atlanta Mahkemesi duruşmanın tamamını temyiz etti ve bir önceki karar da bozulmuş oldu. Bu politik bir meseledir ve ABD otoritelerinin öç almasıdır.

Ama Beşlinin durumu dünyada her geçen gün daha fazla duyulmakta ve serbest bırakılmaları için çeşitli eylemler düzenlenmektedir.

12 Eylül ve 5 Ekim tarihleri arasında beş kahramanın serbest bırakılması amacıyla tüm dünyada başlatılan kampanyaya 66 ülke katıldı.

Bizce adaletin yaptığı yanlışı düzeltmeye en fazla yardımı olacak şey güçlü bir uluslararası kamuoyu oluşturulmasıdır.

Bu sırada, bir Küba uçağının 73 yolcusuyla düşürülmesi ve bunun gibi daha düzinelerce terör eylemi planlamış bir terörist olan Posada Carriles, ülkeye yasal olmayan yollardan girmek gibi hafif suçlardan dolayı ABD'de bir hapishanede tutuluyor. Eminiz ki en kısa sürede serbest bırakılacaktır.

Bu olayı ne adalet ne de ABD- Küba siyasetinin farklılığıyla yorumlamak mümkün.

...

Komşularımızın pek hoşlanmasa da Küba ekonomisi iyileşme belirtileri gösteriyor. Hizmetler artıyor, turizm gelişiyor ve endüstri alanlarımız artıyor. Venezüella, Çin, Malezya, İran, Hindistan gibi ülkelerle uluslararası ticaret ilişkileri giderek artmakta. 2005 yılı büyüme oranı yüzde 11,8 olarak gerçekleşti.

Latin Amerika'da yeni rüzgârlar esiyor. Ülkelerimizde 20 yıldan fazla süredir yaşayan neo-liberalizmin sonu geldi. Artık halklar eşitsizliği, adaletsizliği istemiyorlar ve bunları terk ediyorlar. Geleneksel siyasi partiler saygınlıklarını ve halkın güvenini kaybederken sosyal hareketlilikler artıyor ve güç kazanıyor.

Seçim yoluyla iktidara gelen siyasi figürler, ABD'nin uyguladığı geleneksel sömürü politikası yerine Venezüella'nın başarılı ve kalıcı bir şekilde giriştiği, Telesur ve Petrocaribe örneklerinde olduğu gibi tüm Latin Amerika'yı içine alacak bir entegrasyonun oluşması gerektiği bilincini kazanıyorlar.

Venezuela'nın almış olduğu ilerici konum, uyguladığı bağımsız siyaset ve gerçek bir Latin Amerika entegrasyonu sağlamak adına başardığı etkili işler; daima karşı devrimden yana olan ve bu tutumuyla da kıtanın en faşist iktidarlarının ortaya çıktığı bu ülkede Chavez iktidarıyla birlikte kesin bir değişim yaratmıştır. ABD için Latin Amerika'da yeni bir hayalet ortaya çıktı. Günde bir milyon varilden fazla yakıt tedarik edebilen bir hayalet!

Bolivya şu anda bu entegrasyon direnişi içinde yer almak ve halkı için adil olanı seçmek için tarihinin ilk yerli başkanıyla kendisini toparlıyor. Ülkenin başlıca zenginliği olan hidrokarbonları kamulaştırmak, işbirlikçilerin tepkisini çekti. ABD hükümetine karşı gelişen fikirler ve bunların açık bir biçimde eleştirilmesi, yerli oligarşiyi itaatsizliğe sevk etti.

Tüm bunlar Latin Amerika'daki entegrasyonun ve çok güçlü bir antiemperyalist bilincin oluşumunun tamamlandığı anlamına gelmiyor. Ama şüphesiz ki birkaç yıl önce düşünülemeyecek olayların olduğu bir dönemden geçiyoruz. Venezüella'daki devrim, MAS'ın (Sosyalizme Doğru Hareketi) kazandığı zafer, Meksika'daki seçimlere karşı protestolar, serbest piyasa yani ALCA denemesinin başarısızlığı ve daha birçok tecrübe, iyiye doğru giden bir değişimi bize gösteriyor."

ABD ve AB: Aynı istiridyenin iki kabuğu
"1990'ların başında SSCB'nin ve sosyalist ülkelerin çöküşü, bugün sahip olduğu ekonomik güç sayesinde uluslararası arenada önemli bir rol sahibi olan AB'yi doğurdu.

Üçüncü Dünya ülkelerinde pek çok kişi kendi problemlerine karşı daha anlayışlı, daha insancıl ve daha ilerici bir konum alan AB'yi ABD'ye tercih ediyor. Bazıları yaşadığımız tek kutuplu dünyada AB'nin takındığı tavırlarla mutlak eşitliğe katkıda bulunduğunu düşünüyor. Bu çok yanlış bir değerlendirmedir.

Zaman zaman, ABD'nin aldığı kararlara karşı AB'nin takındığı uysal ve yumuşak tavırlar bizi şaşırtıyor ve kızdırıyor.

Aslında bunu yapmaya bile çalışmıyor. Bu karmaşık dünyada sermayenin dâhil olduğu pek çok işte AB ve ABD aynı düşünceleri paylaşıyorlar ve birbirleriyle müttefikler. Sermaye yurt ya da millet tanımaz, yalnızca kendini büyütür ve yeniden yaratır. Uluslararası sermaye şudur: Kendi dediğidir.

AB ve ABD arasında, en azından şu anki değerler arasındaki farklara üstün gelecek bir kâr ve servet ortaklığı bulunuyor. Aynı zamanda bu ikili arasındaki ticari bağlar da oldukça sıkı. AB, ABD'nin doğrudan yatırımlarının yaklaşık yüzde 70'ine, ABD ise AB'nin doğrudan yatırımlarının yaklaşık yüzde 75'ine sahip. Yani bir istiridyenin iki kabuğu kadar birbirlerine bağlılar.

Küba illüzyonlar yaratmıyor. AB'ye ciddi bir diyalog öneriyor ve karşılıklı olarak kurulan saygı ve eşitlik çerçevesinde Küba'yı anlamasını istiyor.

Güney Amerika'daki gelişmekte olan ülkeler, daha sıkı birliktelikler içinde olmalı ve kendi çıkarları için daha fazla işbirliği yapmalıdırlar. ABD ve sömürge devletlerine sahip eski kıta ülkeleri, kullandıkları zor yöntemleri ve sömürü ile yollarına devam ediyorlar.

...

Tarihte 46 yıldır süren ablukaya rağmen tam 46 yaşına basmış, tıpkı yıllanmış bir şarap gibi geçen zamanla ve bulunduğu topraklarla gelişen, güçlenen böylesi bir direniş hiç görülmemiştir.

...

Küba ne savaş ne de ölüm ihraç ediyor. Küba sağlık, eğitim ve kültür sunuyor. Eğer biz istersek, farklılıklara saygı göstermeyi öğrenirsek, halkın gerçekleri öğrenmesi için çaba harcarsak, kendimizi dayanışma içinde eğitirsek, sosyal adaletin gerçekleşmesini sağlarsak ve her bireyin değerli ve özel olduğunu saygıyla kabul edersek daha iyi bir dünya mümkündür. Tıpkı Kübalı bir şairin dediği gibi: Bizler yalnızca biraz daha iyiyiz ve daha az benciliz."

yazici   mail