www.soL.org.tr
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün bulguları
İzzettin Önder 30 Aralık 2006, Cumartesi

Devlet İstatistik Enstitüsü (yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK) siyasiler için her zaman önemli olmuştur. Zira, ekonomik verileri toplayan ve tasnif eden bu kurum, topluma verdiği bilgilerle daima siyasîlerin dikkatini çekmiş, kalbini hoplatmıştır. Böyle bir kurumun topladığı bilgilere siyasîler tarafından karışılmıyor olabilir, ama hiç değilse, elde edilen bilgilerin topluma verilmesi zamanı denetleniyor olabilir. Özellikle de seçim yılına girerken TÜİK’in verdiği bilgiler içerik açısından olduğu kadar, zamanlama açısından da fevkalâde önemlidir.

Seçim yılına girdiğimiz bu günlerde, TÜİK gelir dağılımı ve yoksullukla ilgili iki önemli bilgi yayınladı. Ne gariptir ki, her iki bilgi de, çok küçük oranda da olsa, gelir dağılımında da yoksulluk sınırında da bir iyileşme olduğunu göstermektedir. TÜİK’in sergilediği çalışma temposu ve son durumda verdiği bilgilerin içeriği ilk bakışta, kuşkusuz, sevindiricidir. Ancak, böylesi yüzeysel bir değerlemeyle yetinilmemelidir.

TÜİK’in verdiği rakamlara itiraz etmek söz konusu değildir. Aslında böyle bir itiraz fazla olası da olamaz. Zira, TÜİK gibi yaygın bir örgütle bilgi toplama ve o bilgileri işleme olanağını elde etmeden TÜİK’in verdiği bilgilere itiraz edilemez. Bu yazıda böyle bir amaç da taşımamaktayım. Burada, bilgilerin içeriğine itiraz etmeden, sadece verilen bilgileri zaman içinde yorumlamak ve değerlendirmek istiyorum.

Önce şu ünlü asgarî ücret konusuna bir bakalım. Seçim yılına girerken enflâsyonun üzerinde asgarî ücret belirlemiş olmakla övünen hükümetin iddialarının geçerliliğine göz attığımızda, enflâsyonun hesaplanma ve/veya öngörme yöntemlerine girmeden, çok düşük düzeydeki bir değerin üzerine uygulanan yükseltme oranının değerlemede tek ölçüt olmadığını anlarız. Enflâsyonun üzerinde yükseltildiği iddia edilen asgarî ücretin yeni yılın ilk yarısı için miktarı 403.03 YTL’dır. TÜİK’in bulgularına göre 2 kişilik bir ailenin 2006 için yoksulluk sınırı 358 YTL’dir. Bu değeri 2006 için gerçekleşen yüzde 9 enflâsyonla düzelttiğimizde 390,22 YTL’e ulaşırız. Görülüyor ki, çok övündüğümüz asgarî ücret düzeyi, ancak iki kişilik bir ailenin geçim sınırının kıl payı üzerindedir. Nitekim, Ocak 2006 tarihinde asgarî ücret de sadece 380 YTL’dir. Böylesi küçük bir değer üzerinden makul boyutlara ulaşabilmek için çok yüksek oranlarda zam yapmak gerekir. Zam oranını sadece enflâsyona bağlamak, hele de enflâsyonun düştüğü iddia edilen bir dönemde, böyle bir yönteme başvurmak tam bir aldatmacadır.

Benzer durum, yüzde 20 dilimler olarak verilen gelir dağılımı tablosu için de söz konusudur. En düşük gelirli yüzde 20’lik dilimdekilerin milli gelirden aldığı pay 2004 yılından 2005 yılına gelirken sadece 0,1 puan yükselmiş, buna karşın en yüksek gelirli yüzde 20’lik dilimdekilerin milli gelirden almış olduğu pay ise, aynı yıllar itibariyle, 1,8 puan azalmış. Bu verilerle gelir dağılımının düzelme yoluna sokulduğunu iddia etmek inandırıcı değildir. Çünkü, aynen asgarî ücret konusunda olduğu gibi, en düşük gelir dilimindekilerin gelir düzeyi o denli küçük ki, bu taban üzerinden değil sadece 0,1, 10 puan dahî artış olsa pek fazla bir değişiklik olmayabilir. Buna karşın, varsıl bir ülkenin en zengini düzeyinde gelir elde eden birisinin gelirinde de 1,8 puan değil, belki 18 puan gerileme gerçekleştirilse, ancak o zaman bir değer ifade eder. Tabii, tüm bu değerlemelerin geçerliliği açısından, verilen değerlerin doğru olduğu ve ekonomide kayıt-dışılığın bulunmadığı çok önemli bir koşuldur.

Gerçekçi olabilmek için, şunu da belirtmek gerekir ki, böylesi bir sistemde bir yılda her şeyi değiştirmek olası olamaz. Bu nedenle, bir anlık ve ufak değişimlerle avunmayı bir tarafa bırakıp, uzun dönemli eğilimlere bakmak gerekir. Uzun dönemde bazı kıpırdanmalar olsa da, kapitalist sistemin baskıcı kuralları her alanda olduğu gibi, gelir dağılımı alanında da geçerlidir. Sistemin işleyişi ve bu kurallar çerçevesinde ümitvar olmak fazla akılcı bir davranış değildir. Kapitalist sistem, toplumun hafızasından sınıf bilincini silmek için gelir dağılımını yüzde 20’lik dilimler halinde verirken, aynı zamanda toplumu aldatmayı da sürdürebilir.

Tüm dostlara yeni yılda ve daima sağlıklı, mutlu, güzel günler dilerim!

yazici   mail