HABER MERKEZİ İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanma talebini reddeden Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararına yönelik itirazı reddetti. Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) yapılan değişikliğin Öcalan'a yeniden yargılanma yolunu açmadığını vurgulayan mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) usule ilişkin eksiklikler nedeniyle verdiği bozma kararının değerlendirmeyi etkileyemeyeceğini belirtti.

AİHM'in Öcalan davası ile ilgili verdiği bozma kararının ardından, avukatları aracılığıyla yeniden yargılanma talebinde bulanan Öcalan'ın bu talebi İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve reddedilmişti.  Mahkeme CMK'da yeniden yargılanma hakkının tarih olarak sınırlandırıldığını gerekçe göstererek talebi yerinde bulmamıştı.

Red kararının gerekçesi olarak, CMK'nın 311. maddesinin 2. fıkrasına göre de bu talebin, 4 Şubat 2003 tarihinden sonra kesinleşmiş bir kararla bu tarihten sonra yapılan başvurular için yapılabileceği açıklandı.  Öcalan'a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 4 Şubat 2003'ten önce kesinleşmiş olmasının yeni düzenlemeden yararlanmasını engellediği vurgulanmıştı.

Kişiye özel düzenleme
CMK'da yeniden yargılanma hakkının kullanılmasına tarih sınırlandırılması konulması, Öcalan'ın bu haktan yararlanmamasına yönelik bir önlem olarak düşünülmüştü. Kanuna, Öcalan davası düşünülerek şekil verilmesi, kişiye özel bir düzenleme olarak yorumlanıyor. Hukukun genel ilkelerine aykırı olan kişiye özel düzenlemenin, bu örnekte Öcalan davasını doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle çok fazla eleştirilmediğine dikkat çekiliyor.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Öcalan'ın avukatları tarafından 11. Ağır Ceza'nın kararına yapılan itirazı reddetmesi, yeniden yargılanma talebini büyük oranda gündemden düşürdü.

Öcalan, "idam baskısı altında savunma yapamadığını" ileri sürerek, yeniden yargılanmak istediğini bildirmişti. Öte yandan, AB'ye uyum çerçevesinde CMK'da yapılan değişiklikler AB tarafından takdirle karşılanmış, ancak o dönem birçok kişi AB'nin desteklediği yeni yasaların kısıtlayıcı ve baskıcı birçok unsur içerdiğine dikkat çekmişti.