www.soL.org.tr
Deniz'in efsanesinden değil, gerçeğinden korkuyorlar
15 Mayıs 2008, Perşembe

Türkiye gençliğinin bağımsızlıkçı, yurtsever, anti-emperyalist ve devrimci mücadelesinin bayraktarı olan Deniz Gezmiş'e yönelik karalama ve içeriksizleştirme kampanyası, onu idam eden meclisin kürsüsüne kadar uzandı.

resim

soL Türkiye’de devrimciliğin ve yurtseverliğin genç bayraktarı, umut ve kararlılığın nelere kadir olduğunun göstergesi olan Deniz Gezmiş’e yönelik karalama ve “efsane”ye dönüştürerek içeriksizleştirme kampanyası, Meclis kürsüsüne kadar uzandı. Deniz’in idam kararının alındığı kürsüden “Deniz kahraman mı, değil mi?” tartışmaları yapılıyor.

Kampanyanın başını dinciler çekiyor
Denizler’e yönelik karalama kampanyası, Mart ayı başında, onbinlerce yurtseverin katıldığı “AKP’yi istemiyoruz” mitinginin ardından hız kazanmış, Fethullah Gülen’e ait Zaman Gazetesi ve Aksiyon Dergisi’nde Denizler’in idamına karar verilen mahkemenin savcısı Baki Tuğ ile yapılan uzun ve yalan dolu bir röportaj yayınlanmıştı. Bu röportajda idamcı savcı Tuğ, Deniz’in kanlı bir darbe tezgahçısı olduğu, üç milyon insanı öldürmeyi planladığı gibi akıl dışı iddialarda bulunmuştu. Tuğ bu röportajda ayrıca Adnan Menderes ile Deniz’in idamlarının karşılaştırılamaz olduğunu, Menderes’in haksız, Deniz’in ise haklı yere asıldığını savunmuştu.

Bir ölçüde “Hatırla Sevgili” dizisinin de etkisiyle gençliğin önemli bir kesiminin gündemine giren Deniz, bu içeriksiz zeminde tartışılmaya başladı. “İdamı hak etti mi etmedi mi?” ve “Suçlu muydu değil miydi?” gibi anlamsız sorularla yürütülen, asıl amacı Deniz’in Türkiye için arzuladığı geleceğin konu dışı bırakılması olan bu tartışma, sonunda meclisteki AKP-CHP itişmelerine dahi konu oldu.

CHP’nin 1 Mayıs’ta yaşanan polis şiddeti hakkında verdiği gensoru önergesinin görüşmeleri sırasında söz alan AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün’ün “Bu kürsüde Deniz Gezmiş’ten kahramanmış gibi bahsedildi. Haksız yere asılmış olabilir. Ancak Deniz Gezmiş de kahraman değildir” sözlerinin ardından karşılıklı bağırışmalar yaşandı. CHP’nin Adnan Menderes’in idamı konusundaki tutumunun da  “ikircikli” olduğunu söyleyen Ergün’ün “aranızda bunu coşkuyla karşılayanlar var” sözlerinin ardından tartışma şiddetlendi.

CHP için ha Menderes, ha Deniz
Bu sözlerin ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol ise Ergün’ün sözleri hakkında “Ağır bir itham altında kalıyoruz. (Menderes’in idamından) Cumhuriyet Halk Partisini sorumlu tuttu” yorumunda bulundu, ardından da “tarih bilir ki, merhum Menderes’in oğlu Sayın Aydın Menderes bilir ki Menderes’in idamını önlemek için o zamanki Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı İsmet İnönü kapı kapı dolaşmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, ne Adnan Menderes’in ne Deniz Gezmiş’in, hiçbir siyasi idamın yanında olmamıştır” dedi.

Öte yandan, CHP milletvekillerinin, Ergün’ün yönelittiği “onların idamına burada parmak kaldıranları siz Cumhurbaşkanı seçtiniz” sözlerine cevap vermemesi dikkat çekti.

Denizler’in idamının onaylandığı meclis oturumunda, Süleyman Demirel iki elini birden kaldırarak oy vermiş ve “İdam edin o bölücüyü” diye bağırmıştı. Aynı Demirel Cumhurbaşkanı seçilirken, evet oyu verenler arasında bugün CHP sıralarında olan Deniz Baykal da dahil olmak üzere pek çok milletvekili vardı. Ayrıca 22 Temmuz seçimlerinde Demirel ile CHP arasında açıkça ifade edilmeyen bir danışmanlık ilişkisi oluşmuş, CHP “Demirel kontenjanından” İlhan Kesici’yi İstanbul’da birinci sıradan aday göstermişti.     

Gerçek Deniz: Anti-emperyalist, Marksist, devrimci
Her ne kadar “Hatırla Sevgili” ve benzeri diziler 1960 ve 70’lerin sol hareketini gençliğin gündemine sokmak gibi bir yarar sağlasa da, aynı zamanda o yılların mücadelelerini içeriksizleştirme ve farklı kamplardaki bir takım gençlerin itiş-kakışı gibi yansıtma tehlikesi taşıyorlar.

Öte yandan, diziyi izleyen gençlerin anlatılan konuya yabancılık dereceleri dikkat çekiyor. Örneğin; ders verdiği öğrencilerin kendi aralarında, dizinin sonunda Deniz’in idam edilip edilmeyeceğini tartıştığını duyan bir lise öğretmeni öğrencilerine “Deniz’in idam edildiğini bilmiyor musunuz?” diye sorduğunda, öğrencileri tarafından dizinin “sonunu söyleyip heyecanını kaçırmakla” suçlanabiliyor.

Her şekilde, Deniz’in gençliğe “efsane” değil gerçek haliyle, yani ideolojisinden arındırılmaya çalışılmadan ve içeriksizleştirilmeden anlatılması gerekiyor. Taha Akyol ve Haşmet Babaoğlu gibi köşe yazarlarının, sanki bir ifşaat yapıyorlarmış gibi, “bakın böyle bir adamdı” demek için Deniz’den alıntıladıkları, “Hatırla Sevgili”nin ise sanki Deniz suçluymuş gibi makaslayarak verdiği sözlerin gerçekten de unutulmaması gerekiyor. Alıntılayanların genelde söylemeyi unuttuğu şeyi, bu sözlerin Deniz’in idam sehpasındaki son sözleri olduğunu da ekleyerek;

“Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!”

(Deniz Gezmiş, 6 Mayıs 1972, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi)

yazici   mail