www.soL.org.tr
İşte Unakıtan modeli: Satış ekonomisi
26 Mayıs 2007, Cumartesi

Turgut Özal’ın rüyalarını gerçekleştirerek kamu kaynaklarını talan eden AKP yönetimi, tek seferlik satış gelirleriyle suni bir saadet yaratıyor. Ancak bu çabalar, krizi erteleyip derinleştirmekten başka bir şeye hizmet etmiyor.

HABER MERKEZİ AKP yönetimi tarafından her fırsatta sağlam olduğu ifade edilen ekonominin 2003 sonrasındaki seyrine bakıldığında, kamu şirket ve arazileri ile yerli şirket ve bankaların yabancılara satışlarından elde edilen gelirin önemli rol oynadığı görülüyor. “Babalar gibi satan” Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, bir yandan kamu mallarının talanına imza atarken, diğer yandan da ekonomiyi geri dönülmez bir bağımlılığa sürüklüyor.

Türkiye’de gerçekleşen “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları”nın (DYSY) artışı ise, satış ekonomisini belgeler nitelikte. 2003 yılında 1,8 milyar dolar olarak gerçekleşen DYSY, 2004 sonrasında hızlanarak 2005 yılında 8,7 milyar dolar ve 2006’da 20,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2007’nin henüz ilk altı ayında gerçekleşen “doğrudan yabancı yatırım” miktarı ise 18 milyar doları aşmış durumda. Yıl sonunda bu rakamın 20 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor.

Adı “yatırım” olan bu girişler, yeni bir yatırım yapmaktan çok mevcut yatırımları satın almayı hedefliyor. Yerli şirket ve bankaları, kamu şirketlerini, limanları ve arazileri satın almak için gelen bu sermaye türü, yeni bir yatırım yapmak ya da teknoloji transferi yapmaktan çok, pazarı hazır olan hizmet sektörü ağırlıklı mevcut yatırımlara düşük bedellerle el koyuyor. Yabancı Sermaye Derneği’nin (YASED) verileri de bu durumu özetliyor: Bugüne kadar bu yatırımlardan yüzde 87’si hizmet sektörüne, yalnızca yüzde 12’si sanayi sektörüne yönelmiş durumda.

2007 yılında satışlardan elde edilen gelirlerin yarısından çoğu, Türk Telekom ve Halkbank hisseleri ile İETT ve Karayolları’na ait arazilerin ve Mersin limanının satışından elde edildi. Bunlara ek olarak, Akbank’ın yüzde 20 hissesi, Finansbank, Tekfenbank, Şekerbank, Doğan Yayın TV ve Eczacıbaşı hisseleri de değişen oranlarda yabancılara satıldı.

Cari açığı fonluyor
Yerli banka ve kamu şirketlerinin DYSY adı altında yabancı sermayeye satışının bir diğer rolü ise, cari açığı fonlaması. Mart 2006-Mart 2007 dönemindeki cari açık ve satış rakamlarına bakıldığında, satış gelirlerinin cari açığın yüzde 80’ine yakın bir orana tekabül ettiği görülüyor. Diğer bir deyişle, ekonominin yapısal zafiyetinden kaynaklanan cari açık, tek seferlik bir getiri sunan satışlarla karşılanmaya çalışılıyor; böylece Türkiye’nin döviz açığını karşılayabildiği gibi suni bir görüntü ortaya çıkıyor. Böylece, Türkiye daha rahat borçlanıyor, maliyeti çok yüksek olan kısa vadeli sermaye girişleri artan oranda sürebiliyor. 

Zafiyetin daha da artması, ancak krizin yalnızca bir süreliğine ertelenmesi ile sonuçlanan bu satışların ise bir sınırı var. Neredeyse belli başlı bütün büyük kamu kuruluşlarını satmış olan AKP, bu sınıra yaklaşmış durumda. YASED’e göre, “sıra artık köprü, otoyol ve ikincil şirketlere gelmiş durumda”.

Ancak bu satışlardan elde edilecek gelirin sınırlı olacağı biliniyor. Diğer bir deyişle, Unakıtan’ın satış ekonomisi yolun sonuna doğru yaklaşıyor. Bu noktadan sonra, kamu şirketlerinden “benim” diye söz eden Unakıtan’ın nesini satacağı merak konusu.

yazici   mail