www.soL.org.tr
Gacırtı sesleri
Kemal Okuyan 17 Ağustos 2006, Perşembe

Kemal Okuyan (17 Ağustos 2006, Perşembe)
İsrail'in bir kez daha Lübnan'a saldırması ve ardından yaşanan gelişmeler yalnızca bölgeyi değil bütün dünyayı sarstı. Ancak herhalde hiçbir ülkeyi Türkiye kadar etkilemedi.

"Lübnan krizi", dünyada büyük basın tekellerinin savaş ve işgali örtmek için buldukları etkili bir formüldür, hepimizin diline yerleşmiştir. Oysa Lübnan'da savaş ve işgal, Türkiye'de kriz vardır.

Bir başka deyişle "Lübnan krizi" Türkiye'dedir.

Hükümetin "tarafsızlık" görüntüsü şimdiye kadar bu tür konularda pek sorun çıkarmayan geniş toplumsal kesimleri pek tatmin etmemiş, inandırıcı bulunmamıştır. Başbakan'ın birkaç kez "İsrail'i kınıyorum" demesi ise neredeyse hiç önemsenmemiştir. Erdoğan'ın kınamalarının fonuna yerleşen yıkıntıları ve acılı insanları seyredenler şimdiye kadar belki de hiç akıllarına getirmedikleri bir tepki üretmiş ve "oy verip, pek sevdikleri adamı" kınamışlardır.

Türkiye'de yönetici sınıfımızın öve öve bitiremediği "çok yönlü" dış politika, halkın vicdanına saplanmıştır. Ülkemizin dış politikasının çok yönlü değil, kişiliksiz ve korkak olduğu anlaşılmıştır.

Toplumdaki bu farkına varışın abartılmaması gerektiğini defalarca yazdık. Arada cızırtı yapan "biz neden İsrail gibi olamıyoruz" hezeyanının ne kadar yaygın olduğunu ve halkımızın bu süreçte akrepleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguladık. Bunlara "Araplar da bizi satmıştı" türünden saçmalıklar da eklenebilir.

Zaten bir ülkede düzenin, devletin krizinin topluma yansımaması söz konusu olamaz.

Lübnan krizi sürmektedir.

Konunun toplumsal hissiyat kısmına değinmiş olduk. Ancak en az onun kadar önemli olan bir başka kriz unsuru, Türkiye'nin ABD ve İsrail ile işbirliğine kurulu çarklarıdır. Bu çarklar işledikçe, toplumsal hissiyatı dikkate almak durumunda olan AKP hükümeti batağa saplanmaktadır.

Hizbullah liderinin yerinin İsrail'e MİT tarafından bildirildiği iddiası Dışişleri Bakanı Gül'ün Lübnan ziyaretine damga vurmuştur. Sokaktaki çocuk da, Lübnanlı bakan da bunu merak etmektedir. Abdullah Gül ne yapsın? Türkiye'de istihbaratın MOSSAD'la enseye tokat hale geldiğini mi söylesin?

Söylemesin, herkes biliyor.

Şimdiki haber, Türkiye'nin İsrail saldırıları sürerken İran'dan Suriye'ye gitmekte olan iki uçağı Diyarbakır'a inmeye zorlaması. Talep İsrail'den geliyor. Gerekçe belli: Hizbullah'a roket gidiyor. Uçaklar aranıyor, bir şey çıkmıyor ama Türkiye'de çarkların nasıl işlediği bir kez daha görülüyor. Haberde geçmeyeni biz söyleyelim: İran'dan kalkan uçakları didik didik arayanlar arasında İsrailliler de vardı. Nereden mi biliyoruz? Çünkü çarkın nasıl işlediğini biliyoruz. Türkiye'nin bütün dış bağlantı noktalarında, havaalanlarında, gümrüklerinde İsrailli ajanların çalıştığını biliyoruz. Diyarbakır'da yoklarsa, görevlerini ihmal etmişlerdir.

Türkiye budur. Bu Türkiye krizdedir. Hükümetin Lübnan halkına şirin gözükmek, prestijli Hizbullah'a yaranmak için attığı her adımda arkadan "gacırt" diye bir ses gelmektedir. Çark işlemektedir.

İşin ilginci yanı, bu gacırdayan çarkın AKP'yi hırpaladığını gören birilerinin onu özellikle gürültülü çalıştırmaya başlamasıdır. Şu sıralar, İsrail'in Türkiye'de, Türkiye'nin ise İsrail'le ne haltlar karıştırdığına dair yeni ve çarpıcı bilgilerin ortalığa çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır.

Lübnan krizi, Beyrut'ta değil, Ankara'dadır.              

yazici   mail
Gacırtı sesleri
Kemal Okuyan