www.soL.org.tr
Bir Stalin öğrencisinin hatırlattığı
Mesut Odman 9 Mart 2008, Pazar

Biraz elimi çabuk tutabilseydim, başlıkta kendisine ilişkin olarak yaptığım yakıştırmaya çok uygun düşen Benediktov ile gerçekleştirilmiş son derece ilginç ve önemli söyleşinin dilimizde yayımlanmasıyla ilgili bir tanıtma yazısı yazmayı tasarlamıştım. Ama, kitabı okumam gecikince,  Nevzat Evrim Önal'ın soL'da yayımlanan yazısı benim bu niyetimin gerçekleşmesini gereksizleştirdi. Yine de, söyleşide oldukça kısa bir yer ayrılmasına rağmen, önemsediğim bir nokta var. Bu haftaki yazımı ona ayırmak istiyorum.

Stalin'in tarım işleriyle ilgili halk komiseri, Hruşov döneminin köy işleri bakanı, en sonunda da kızağa çekilip büyükelçi yapılmış bu eski kuşak Sovyet yöneticisi, ikisiyle de birlikte çalıştığı bu iki "bir numara" ile ilgili değerlendirmelerini aktarıyor. Bunları okuyanların bu iki benzemezin nasıl halef selef olabildiklerine şaşırmamaları mümkün değil. Ancak, konuyu dağıtmadan, asıl değineceğimiz noktaya gelelim. 

Benediktov, bence kendisine katılmanın yanlış olmayacağı bir değer bilirlikle söz ettiği otuzlardan ellilerin başlarına kadar olan döneme değinirken, Yazılama Yayınevi'nin altıncı kitabı olarak yayımlanmış söyleşide, şunları söylüyor: "İdeolojik-manevi teşvik ile birlikte maddi özendiriciler, bilimsel-teknik ilerlemede kilit rol oynayan tarım mühendisleri, mekanizatörler, tasarımcılar ve benzeri mesleklere en yetenekli insanların akmasını sağlıyordu, ayrıca halk arasında, özellikle gençler arasında bilgi edinme, çağdaş tekniği özümseme arzusu gelişiyordu." (s. 78)

Burada "ideolojik-manevi teşvik ile birlikte maddi özendiriciler"in kullanılmasının, genel olarak, yanlış olmadığının kanıtlandığını ve böyle bir saptamanın anılan dönem için  gerçekliğe aykırı sayılamayacağını belirtmek için araya girelim. Sonra da devam edelim.

Ödünsüz Stalin öğrencisi şöyle sürdürüyor: "Maddi özendiriciler baş aşağı edilince doğal olarak ekonomide de onun normal büyümesine asla yardım etmeyen her türlü akıldışılıklar başlar." (s. 79) Burada ellilerin ortalarında başlayıp altmışların ortalarında da sürdüğü belirtilen bir uygulamadan söz ediliyor. Bu saptamadaki dönemleştirmenin gerçekliğe uygunluğu konusunda kuşkularım var; ancak, asıl tartışmak istediğim bu olmadığı için, geçiyorum.

Devrim sonrasına da bulaştırılabilen bir aşamacılıktan arındırılarak söylenirse, sosyalizmin daha ileri evreleri ile farklılıkları abartılmamış kuruluş sürecinde, maddi ve manevi özendiricilerin kullanılışı son derece önemli bir sorundur. Kurucu düşünürlerin de epeyce kafalarını kurcalamış olan, ama  "ütopik" sosyalistlere karşı da mücadele ettikleri için fazla üzerinde durmadıkları, duramadıkları değil, durmadıkları bir konu olmakla birlikte, özellikle Sovyet sosyalizminin emekçi insanlığın gündemine soktuğu bir sorun...

Yaşamanın aracı olarak,  kendi deyişleriyle "ekmek parası" uğruna çalışagelmiş, onu bulmak ve artırmak için her türlü rezilliğe katlanmakla birlikte bireysel ve kolektif, dişe diş, kana kan mücadeleye de alışmış emekçiler için çalışmayı "hayatın temel ihtiyacı" ve git gide toplumsal var oluşa katkıda bulunmanın yolu durumuna getirme yönünde birtakım özendiricilerden yararlanmak söz konusudur. Bunlar, ne kadar çeşitli olabileceklerinin tartışılması bir yana, maddi ve manevi ya da parasal ve parasal olmayan diye iki ana kümede toplanabilir. Maddi olanlar, eşitsizliği kışkırtıcı ve sosyalizmin kuruluşu yolundaki bir toplumu bozucu etkilere yol açar. Hem kuramsal olarak böyledir, hem de gerçek hayatta olup bitenler bunu apaçık ortaya koymuştur. Sosyalizmde ücret eşitsizliklerine göz yumulması, göz yummanın ötesinde, belli amaçları gerçekleştirmek için yeni toplumun temel ilkelerine uygunluğu iddiasıyla "haklı" bir araç olarak kullanılması; maddi özendiricilerin öne çıkarılarak hiçbir kaygıyla ve hiçbir zaman ihmal edilmemesi gereken ideolojik mücadelenin önemsizleştirilmesi, pek çok sorunun kökenini oluşturmuştur. Çalışma hayatının yeni toplumun kuruluş ilkeleri doğrultusunda köklü biçimde yeniden düzenlenmesinden sosyalist ekonominin güçlendirilmesi için vazgeçilmez gereklerin yerine getirilmesine kadar birçok alandaki yetersizliklerin temelinde bu yanılgı bulunmaktadır.      

Ancak, geçerli olmuş bir pratik de vardır: Sovyet ülkesindeki kuruluş sürecinde, köylerden kalkıp ülkeyi dolaşan mujiklerin önemli bir bölümünün oluşturduğu emekçi yığınlar açısından, bir yandan, çalışma disiplinine alışmanın bir yandan da sosyalizmin kuruluşunun vazgeçilmez koşulu olan verimliliği artırmanın gerektirdiği eğitim ve kendini geliştirme zahmetine katlanmanın aracı olarak, maddi özendiriciler önem kazanmıştır. Sakıncalı olan, önem kazanması değil bu önemin git gide artması, teknik deyişiyle "ücret makasının açılması"dır. Bir tarihsel gerçeklik olarak bildiğimiz şudur: Sovyet ülkesinde ücret eşitliğine saldıran ilk anti-uravnilovka kampanyası, 1931 yılının ortalarında Stalin'in sanayi yöneticileri toplantısına sunduğu bir incelemesiyle başlatılmış; ikincisi ise, çözülüşü önceleyen, Garbaçov döneminde yaşanmıştır.

İlkiyle ilgili pratiği, "mujikler ülkesinde" sosyalizm kuruluşuna adanmış devrimcilerin olağanüstü kavgasının çaresiz çaresi olarak kabul etmekte sakınca yok. Ancak, burada kabul edilemez olanın, "zorunlu bir pratiğin teori düzeyine yükseltilmesi" olduğunu da eklemek şarttır. Bir de, bu sonuncusunu, başka diller bir yana bizim dilimizde ilk söyleyenin, yıllar önce, o zamanki Yalçın Küçük olduğunu hatırlatmak hak tanırlığın gereği sayılmalıdır.

Benediktov'a gelince... O, iflah olmaz bir öğrencidir ve kendisinin de katkıda bulunduğu dönemi sonuna kadar savunması hem anlaşılır hem de doğru bir tutumdur. Sosyalizmi yeniden kurmak durumunda olanlar içinse eski yanılgıları görmezden gelmenin hiçbir haklı gerekçesi bulunamaz. 
 

yazici   mail