www.soL.org.tr
Küba’nın “sağlıklı” sistemi
24 Haziran 2006, Cumartesi
resim

SoL Küba’da 1959 devrimin ilk programlarından biri olan sağlık programı, kişi başına düşen ulusal geliri kat kat yukarıda olan ülkeleri imrendiriyor. Kendisi de bir doktor olan Che Guevara’nın devrimci milislere yaptığı ilk açıklamalardan biri “Bugün Sağlık Bakanlığına ve ilgili organizasyonlara düşen görev, kamu sağlık hizmetlerini mümkün olan en yüksek sayıdaki insana ulaşmak için geliştirmek, önleyici bir tıp programı geliştirmek ve halkı sağlıklı yaşam konusunda yönlendirmektir,” olmuştu. Ve sağlık ordusunun savaşı başlamıştı. İlk etapta çözümü üretilebilecek basit hastalıklarda yola çıkan Kübalı doktorlar bugün sağlık alanındaki araştırmalarla ve ürettiği ilaçlarla dünyanın çeşitli ülkelerine yardımda bulunuyor. ABD dünyanın dört bir yanına asker gönderirken Küba doktor gönderiyor.

Küba’da yaklaşık 50 yılda sağlıkta büyük gelişmeler sağlanmış durumda. Başlangıçta ülkede sadece üçbin doktor olduğu halde şimdi yaklaşık 70 bin doktor bulunuyor ve 15 bini Venezuela’da olmak üzere 63 ülkede 23 bin Kübalı doktor çalışıyor.

Halk sağlığı sistemi başarıyla kurulduktan sonra Küba’dan doktorlar, hemşireler ve teknisyenler diğer ülkelere de tıbbi destek vermeye başladılar. Devrimin önde gelen ilkelerinden biri olan uluslararası dayanışma prensibiyle 1963-2004 arasında 70 binden fazla Küba sağlık görevlisi 70 ülkede çalışmıştı.

Ticaret mi, bilim mi?
Küba’nın sağlık konusunda en hassas olduğu başlıklardan birisi de sağlığın ticaret olarak değil bilim olarak ele alınması.

Kübalı araştırmacılar araç gereçlerini Avrupa, Brezilya veya Japonya'dan temin ederken birçok malzemeyi de kendi olanakları ile üretiyor. Temelde, laboratuvarlarda yapılan deneyler topluma daha iyi sağlık imkânları sunmak üzere kullanılıyor. Yani bilim adamları soyut bir düzlemde değil, somut adımlarla ve sonuçlarla çalışıyor. Küba, biyoteknoloji alanında Batılı devletlerden farklı olarak sadece araştırmalarının sonuçlarını bildirmekle kalmıyor, ilaçlarını satmak için pazarlama uygulamıyor. Üretilen ilaçlar lisanslı olarak satılmak yerine ücretsiz olarak yoksullara dağıtılıyor ve teknolojiler Kübalı bilim adamları tarafından diğer ülkelerdeki meslektaşları ile paylaşılıyor.

1980’lere kadar uzanan biyoteknoloji çalışmaları ise uluslararası saygınlığa sahip ticari şirketlerden alınan teknolojik donanımla insanların hizmetine sunulmuş durumda. Küba biyoteknoloji endüstrisi, sağlık sistemi ve sivil savunma organizasyonları Biyolojik ve Toksik Silahlarla İlgili Uluslararası Anlaşma’ya uygun olarak Birleşmiş Milletler’e güven sağlayıcı ölçülerde yıllık rapor sunuyor.

90’larda Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin çözülmesiyle ihracatının yüzde 80’ini kaybedip, yeni bir darboğazın eşiğine gelen Küba’da, Fidel Castro’nun isteğiyle biyoteknoloji alanında yüz milyonlarca dolarlık yatırım yapıldı ve bu çalışmalar meyvesini verdi. Finlay Institute adlı bir kurum dünyanın ilk Menenjit B aşısını geliştiriyor. Kurumun baş araştırmacısı Campa Huergo, Küba'nın biyoteknolojiye verdiği önemi şöyle özetliyor: "Bir keresinde Fidel'e tanesi 70 bin dolar değerinde olan bir santrifüjör makinesi (karışımdaki ağır sıvıları veya maddeleri ayrıştıran cihaz) istedim. İki gün sonra 10 tane birden gelmişti."

Aşı çalışmaları
Küba, hastalık tedavisi için gerekli olan birtakım temel ilaçları abluka nedeniyle ithal edemediği için de özellikle koruyucu hekimlik ve aşılama alanında oldukça gelişmiş durumda. Devrimle birlikte, sıtma, tifo, kolera, dizanteri ve hepatit gibi salgın hastalıklarla mücadele etmek için birçok sağlık enstitüsü kuruldu. Çocuk felci 1962’de, tüberküloz 1972’de, kızamık ise 1996 yılında yok edildi.

AIDS ve kanser
AIDS ve kanser çalışmaları ise koruyucu hekimlik kapsamında bulunuyor. Küba’da ilk AIDS vakası 1986 yılında tespit edildiğinde üst düzey Küba hükümet yetkilileri; HIV virüsünün girişinin mümkün olduğunca geciktirilmesi ve girdikten sonra da kitlesel kirliliği önlemek üzere etkin bir program şekillendirdi. Şu an dünyanın en düşük hastalık oranına (milyonda 8,5) sahip olan ülkede, AIDS hastalarının tedavisi ücretsiz olarak yapılmakla birlikte, bu kişilerin toplum yaşamından soyutlanmaması için de özel programlar geliştiriliyor. Ayrıca, hastalığın önlenmesi ve tedavisinde en önemli adımlardan biri olan AIDS aşısı da klinik deney aşamasında.

Yaşam umudu, yaşam umutlu
Küba’da doğuştan beklenen yaşam süresi ise örnek gösterilen Kuzey ülkelerinden biri olan Kanada ile kıyaslanır durumda. Devrim öncesinde ortalama yaşam beklentisi 58 yıl iken bu rakam 2001 yılında 78’e yükselmiş. Bebek ölüm hızında sağlanan gelişme ise ancak Türkiye’deki verilerle kıyaslandığında anlamlı olabiliyor. 2001 yılında Türkiye’de bu oran binde 40 iken, Küba’da binde 6,2 idi.

Fidel Castro tam 40 yıl önce, 17 Ekim 1962’de, “Victoria de Giron Temel Tıp Bilimleri Enstitüsü’nün açılış töreninde yaptığı konuşmada “Halkımızın geleceği hiç şüphesiz ki parlak olacaktır, halkımızın sağlığı hiç şüphesiz ki parlak olacaktır,” demiş ve tarih bu sözleri, Küba’nın sağlık sistemindeki başarısını dünyaya göstermesiyle haklı çıkarmıştı.

yazici   mail