www.soL.org.tr
Chavez partisini kuruyor
2 Şubat 2008, Cumartesi

Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi'nin kuruluş süreci son aşamasına geldi. Yeni partinin sosyalizmi kurmaya çalışırken, özel mülkiyete, yerelciliğe ve orta sınıflara kapı aralayan taslak programı kaygılandırıyor.

resim

soL (Sinan Dinçer) Hugo Chavez'in iktidara gelişinin 10'uncu yılında toplanan Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) Kurucu Kongresi, partinin ana yönelimini ve hedeflerini belirleyecek olan Program Taslağı'nı tartışıyor.

Ülkenin doğusundaki Bolivar kentinde 12 Ocak'ta toplanan bin 682 delege, 9 Mart'a kadar PSUV'un programını, ilkelerini, tüzüğünü, yönetmeliklerini ve yönetici organlarını belirleyecek.

Ülkenin dört bir yanındaki 1,5 milyonu aşkın PSUV destekçilerinin oluşturduğu 15 bin Sosyalist Tabur tarafından seçilen bölge delegeleri, PSUV Teknik Komisyonu Ulusal Koordinatörü Jorge Rodriguez başkanlığında toplanıyor. Delegeler aralıklarla bölgelerine gidip tartışmaların tüm parti destekçilerine yayılmasından da sorumlular.

Bu süreçte kendisini dışarıdan destekleyen, yaklaşık 20 parti ve örgütten oluşan Yurtsever Kutup'u yeniden toplayan Devlet Başkanı Chavez'in, aralarında Venezuela Komünist Partisi'nin (PCV) de bulunduğu güçleri yeniden PSUV'a katmayı amaçladığı düşünülüyor. Chavez'in bu süreçte müttefikleriyle ilişkilerini nihai olarak belirleyebileceği tahmin ediliyor.

Chavez PSUV'un kurulması için ilk çağrıyı 15 Aralık 2006'da yapmış, ancak ilerleyen aylarda başta PCV olmak üzere belli başlı tüm müttefik partiler kendilerini feshederek PSUV'a katılmayı "geçici olarak" reddetmişlerdi.

Yeni partinin oynayacağı rol belirsiz
Bolivarcı Devrim'in siyasi öznesini yaratma hedefiyle yola çıkan Chavez, bu süreçte yapısı itibarıyla bir örgütten çok destekçiler ağı olan Beşinci Cumhuriyet Hareketi'ni feshetmiş, ancak bir dizi nedenden ötürü PSUV'un kuruluş süreci aksamıştı. Chavez'in en başta açıkladığı plana göre, PSUV'un kuruluşunun geçen sonbaharda tamamlanması gerekiyordu.

Tüm bunların yanı sıra, kurulacak partinin Bolivarcı Devrim sürecinde nasıl bir rol oynayacağı belirsizliğini koruyor. Chavez'in karizmatik kişiliğinin devrimci sürecin şimdiye kadarki ana itici gücü olması bir yana, Kurucu Kongre'nin koordinatörlüğüne getirilen eski Devlet Başkan Yardımcısı Rodriguez'in, geçen Aralık ayındaki referandum yenilgisi nedeniyle suçlanmış ve başkan yardımcılığı görevinden alınmış olması da PSUV'un ne kadar belirleyici bir özne olacağı konusunda şüphe yaratıyor.

Kongre sürecinin en kritik aşamasıysa, PSUV Programı ve İlkeler Bildirgesi'nin nihai hallerine kavuşturulması. Partinin çizgisi ve amaçları açısından belirleyici öneme sahip olan bu belgelerin Şubat'ın ilk 10 gününde tartışılacağı duyuruldu.

Program mı, katalog mu?
Kurucu Kongre'de tartışılan bu iki belgeden program taslağı, giriş bölümünde kendini bütünsel bir metin olarak değil, bir "katalog" olarak tarif ediyor. Bu bağlamda nesnel koşullara bağlı olarak programda yazılanların harfi harfine uygulanamayacağı, ancak döneme uygun hedeflerin katalogdan seçilebileceği savunuluyor.

Giriş bölümünün devamında iki tür eylem modeli tarif ediliyor: "Evrimci" ve "devrimci." İkisi arasında net bir tercih yapılmasa da, devrimci yöntemin kullanımı "demokratik sistemin kapılarının kapalı olduğu" durumla sınırlanıyor. Böylelikle evrimci yola öncelik tanınmış oluyor.

Gri noktalar
İlk maddesinde çıkış noktasını "devrimin savunulması ve sosyalizmin inşası" olarak tarif eden program, Bolivarcı devrimin liderinin Hugo Chavez olduğu belirttikten sonra, sosyalizmden kastedilenin de "21'inci Yüzyıl Sosyalizmi" olduğunu vurguluyor. PSUV'a bu süreçte biçilen rol ise, "Devrimci sürecin hedeflerinin, formunun ve yöntemlerinin belirlenmesi" oluyor. Hugo Chavez'in liderliğine programatik düzlemde yapılan bu vurgunun ve 21'inci Yüzyıl Sosyalizminin halen içeriği doldurulmamış bir kavram olmasının, programın parti hattı üzerindeki belirleyiciliğini esnettiği düşünülüyor.

Program taslağının ikinci maddesindeyse "enternasyonalizm" tarif ediliyor. Enternasyonalizm başlığında öne çıkan "Latin Amerika ve Karayip halklarının birliği ve ulusal-toplumsal kurtuluşu", devrimin ana hedeflerine ulaşılması için olmazsa olmaz kabul ediliyor. Enternasyonalizmde somut hedef olarak Latin Amerika ölçeğinde halkların "anti-emperyalizm temelinde gerçek uluslararası ve birleşik cephesinin oluşturulması", "birlikte eylem", daha geniş coğrafyadaysa uluslararası pazara, çok uluslu şirketler ve neoliberalizme karşı "yeni eksenler" oluşturulması tarif ediliyor.

Merkeziyetçiliğe veda
"Yoksulluğun son bulması için iktidarın yoksullara verilmesi gerekir" sloganından yola çıkan program, "işçilerin, çiftçilerin, öğrencilerin halk yığınlarının Halk iktidarı Konseyleri"nde bir araya gelerek siyasi iktidarın asıl uygulayıcısı haline gelmelerini", siyasi iktidarın toplumsallaşmasını ve halk örgütlerinin iktidarı doğrudan ele almalarını öngörüyor.

Bu noktada programın bir ihtimal hükümeti elinde bulundurma rahatlığıyla da merkezi iktidardan hiç söz etmemesine karşın, yerel iktidarları ve yerleşim birimlerinin kendi kendini yönetmesini vurgulaması dikkat çekiyor. Planlama, yürütme ve denetimin yerel iktidarlara kaydırılması hedefleniyor. Bu bağlamda işçilerin fabrikalarının yönetiminde söz sahibi olmaları da vurgulansa da, bunun üretim araçlarının mülkiyetiyle bağlantılandırılmaması önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor.

Program taslağına göre ekonomi, yerel ölçekte "demokratik planlama ve denetime" dayanacak. Ancak Venezuela'da ekonomideki baskın unsurun petrol sektörü olduğu göz önünde bulundurulduğunda, yerelliğin sınırları da ortaya çıkıyor. Ülkenin şu anda içinde bulunduğu durumu "piyasa güçlerinin baskısı altındaki devlet kapitalizminden, regüle edilen pazara dayanan devlet sosyalizmine geçiş" olarak tarif eden program taslağı, nihai hedef olarak, "değer yasasını tamamen etkisizleştirecek komünal devlet sosyalizmi"nin inşasını öngörüyor.

Tekelleşme yasak, özel mülkiyet serbest
Üretim araçlarının mülkiyetine dair net bir şey söylemekten imtina eden program, yalnızca tarımda ve diğer sektörlerde tekelleşmeye karşı net ve yasakçı bir tutum alıyor. Buna karşılık kolektif mülkiyetin yanı sıra karma sistemlerin de desteklenmesi, "kamu yararına ve ortak çıkarlara hizmet eden; katkılara, mükellefiyete, kısıtlamalara ve yükümlüklere açık özel mülkiyete saygı gösterilmesi" hedefi taslak metinde yer alıyor.

Bu açıdan bakıldığında program taslağı, özel mülkiyeti baskı altına alan, ancak bir taraftan da meşrulaştıran bir metin. Programın genelinde tarif edilen "küçük ve orta köylülük ve kentlerde ve kırlardaki küçük sanayi ve ticaret burjuvazisi" kombinasyonuysa, kurulacak devletin dayanacağı sınıfları belirginleştiriyor.

İş gününün kısaltılması suretiyle serbest zamanın arttırılması ve böylelikle emeğin yabancılaştırılmasının önüne geçilmesi; toplumsal üretimin, üretim araçlarının geliştirilmesi ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması gözetilerek paylaştırılması taslak metinde dikkat çeken hedefler arasında.

Programda uzun bir bölüm de çevrenin korunmasına ve çevre dostu kalkınmaya ayrılıyor.

Savunma stratejisiyse, Küba'daki gibi, silahlı kuvvetlerin yanı sıra, "Halk Milisleri'nin ve yerel savunma komitelerinin" oluşturulması.

Karşı-devrime açık kapı
Hedefleri ve tarif ettiği düzen açısından ele alındığında orta sınıflara fazlasıyla alan açan program taslağı, Bolivarcı Devrim sürecinin alıştığımız kararlı dilinden oldukça uzaklaşan formuyla da orta sınıfların süreç içinde gelişen kaygılarını dindirmeye çalışıyor. Taslak metinde halk demokrasisine, yeni insanın yaratılmasına ve sosyalist yurtseverliğe yapılan vurgular büyük değer taşımakla birlikte, bir bütün olarak ele alındığında önerilen programın Bolivarcı Devrim sürecinin potansiyelini tam olarak yansıttığını söylemek güç. Özellikle orta sınıflara alan açan ve bu bağlamda işçi sınıfının alanını daraltan vurguların, program taslağında hedeflenen sistemin adının rahatlıkla "sosyalizm" olarak telaffuz edilmesini güçleştirdiği bir gerçek. Öte yandan her ne kadar baskı altına alınsa da, özel mülkiyetin meşru kabul edilmesinin ve merkeziyetçilik yerine neredeyse otarşik yerel iktidarların öne çıkarılmasının karşı-devrime kapı araladığı da yadsınamaz.

Yukarda özetlemeye çalıştığımız taslak programın sadeliğini bozmadan derinleştirmeyi amaçlayan bir ek belge niteliğindeki PSUV'un İlkeleri Bildirgesi'ne değinmiyoruz. Kongrede fazla tartışılması beklenmeyen bu belge, daha çok dünyadaki durumun analizine ve ilerde doğabilecek olanaklara işaret ediyor. Ancak bu belgede en çok referans yapılan üç ismin Simon Bolivar, Karl Marx ve Hz. İsa olduğunu belirtmeden geçmeyelim.

Süreç henüz sona ermedi
Buna karşın, söz konusu metinlerin "taslak" olduğunu, Kurucu Kongre sürecinde daha ileri bir noktaya taşınabilecekleri gibi daha geri bir noktaya düşebileceklerini de unutmamak gerekiyor.

Ancak neyse ki PSUV Bolivarcı Devrim sürecinin içinde yer alan tek özne değil. Venezuela Komünist Partisi gibi, PSUV'un dışında bağımsız siyasi çizgisini koruyan ve gücünü giderek arttıran yapıların bulunması karamsarlığı biraz olsun dağıtıyor.

yazici   mail