www.soL.org.tr
AKP Özal'ın mirasına oynuyor
18 Nisan 2007, Çarşamba

Özal –Erdoğan hattı ile Türkiye yeni bir teslimiyetçi sürece hazırlanıyor.

HABER MERKEZİ Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Özalcılığın düzen açısından özlenen bir model olduğunu bir kez daha gösterdi. Turgut Özal’ı Çankaya’ya götüren süreç ve Turgut Özal’ın siyasi kimliği, Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için önemli kriterler olmaya devam ediyor. “367” tartışmaları gündeme gelir gelmez TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden örnek vermesi ve Turgut Özal’ın seçilme sürecine dikkat çekmesi gözlerden kaçmadı. Turgut Özal’ın 14. ölüm yıldönümü anmalarının AKP tarafından siyasi şova dönüştürülmesiyle AKP’nin uzlaşı ve kendi adayının meşruluğunu ifade etmesi açısından ise “Özalcılığa” sarıldığı görülüyor. Özellikle 14 Nisan mitinginin hemen ardından gerçekleştirilen anma törenlerinde TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Turgut Özal ile Tayip Erdoğan arasında paralellik kurması, Ankara Kocatepe Camii’ndeki anmaya başta AKP’li milletvekilleri olmak üzere, on binlerce kişinin katıldığının vurgulanması bunun göstergesi oldu.

Cumhurbaşkanı seçimi analojisi
AKP milletvekilleri ve de “367” tartışmalarının ardından TBMM Başkanı Bülent Arınç 8. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile 11. Cumhurbaşkanlığı seçimleri arasındaki benzerliğe dikkat çekiyorlar.

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçildiği dönemde başta SHP olmaz üzere muhalefet, Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'na şiddetle karşı çıkarken,Özal'ın Cumhurbaşkanı seçildiği oturumlara SHP'liler katılmamış ve Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'nı tanımadıklarını ilan etmişlerdi. Turgut Özal, tüm bu eleştirilere karşın son ana kadar adaylığını açıklamamıştı. Özal, seçimlere 3 gün kala Meclis'te ANAP Grup toplantısında Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamıştı.

“367” tartışmaları nedeniyle meclis tutanaklarına başvuran Bülent Arınç ise, 1989 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Turgut Özal ve Fethi Çelikbaş’ın aday olduğunu, Cumhurbaşkanı seçimi için Anayasa'nın 102'nci maddesinde öngörülen üçte iki çoğunluk sağlanamadığı için Özal’ın üçüncü turda salt oyla (284 oy) seçildiğini açıkladı. Bununla da 367 olmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği bir kez daha anlatmış oldu.

Bu argüman ile Tayyip Erdoğan’ı seçecek olan meclisin meşruluğunun altının çizilmesi de mümkün olabiliyor.

AKP icraatlarına Özal ödülü
Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği’nin, TBMM adına Bülent Arınç’a Turgut Özal Demokrasi Ödülü, Devlet Bakanı Ali Babacan’a da Turgut Özal Ekonomi Ödülü vermesi ise seçimler öncesinde AKP icraatlarının tescillenmesi ve sermayeye AKP’nin Özal’ın mirasına sahip çıktığı mesajı verilmesini sağladı. Bu ödüllerin, TBMM’ye AB sürecindeki reform niteliğindeki yasalarla 25 yaşa seçilme hakkı tanıyan yasayı çıkarttığı için, Devlet Bakanı Ali Babacan’a ise ekonomide sağlanan istikrar ve milli gelirdeki artış nedeniyle verildiği açıklandı.

Demokratik haklara saygılı bir meclis ve ekonomide istikrar ve büyüme sağlayan icraatlar ile AKP’nin düzen açısından ne kadar gerekli bir özne olduğu da vurgulanmış oldu. AKP, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “rejim tehlikede” sözlerinin karşısına güçlü bir argümanla çıkma şansı da elde etti. Bülent Arınç’ın ödül töreninde yaptığı konuşma bu çıkışın ifadesi olurken, Özal’dan Erdoğan’a nasıl bir süreklilik hedefi içinde olunduğunun da altı çizildi.

Liberal Nakşiler
Turgut Özal, Bülent Arınç ve Tayyip Erdoğan; üçü de, Nakşibendi tarikatı ile yakın ilişkiler içerisinde olan, “dine” bakışı benzerlik gösteren siyasetçiler ve tarikat siyasetine alan açan açılımlarıyla dikkat çekiyorlar. Liberalizm ile tarikat siyasetini birbirine barışık bir şekilde yürüten Turgut Özal, Tayyip Erdoğan açısından önemli bir örnek. Bugün, TBMM ve AKP’nin ekonomi kurmaylarından birine, Turgut Özal ödülünün verilmesi ise Nakşibendi tarikatının kendi içinde sergilediği bir dayanışma örneğinin ötesine geçmiş durumda.

24 Ocak 1980 kararları Türkiye kapitalizmi açısından yeni bir dönemin ifadesi olurken, bu sürecin baş yürütücüsü olan Turgut Özal, düzen siyasetindeki birçok farklı tonu birleştirebilen ve de Türkiye kapitalizminin ihtiyaç duyduğu dönüşümü yaşama geçiren bir siyasete imza attı. Liberalizm, Amerikancılık, piyasa merkezli bir ekonomi anlayışı, rantçılık ve “zenginleri severim” diyerek burjuvaziyi güçlendiren politikaları yaşama geçirdi. Özgürlük anlayışını, piyasaya ve sermayeye sınırsız hareket alanı açarak ve “anayasa hükümlerini gerektiğinde çiğneyebilirim” mesajı vererek ya da protokol kurallarının hiçe sayarak belirledi. Amerikancılık yarışında, Baba Bush ile birlikte çektirdiği samimi pozlarla öne geçen Turgut Özal, toplumsal çürümenin başlıca sorumlularından biri oldu.

“Dindar demokrat sivil Cumhurbaşkanı”
Bülent Arınç’ın ödül töreninde yaptığı konuşmada, Özal’a yüklediği “sivil, dindar, demokrat Cumhurbaşkanı” vasıflarını özellikle Erdoğan için sarf ettiği biliniyor. Toplumda cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaratılmak istenen laik-dindar kamplaşmasında Özal’ın vasıflarını tanımlayarak, AKP siyasetine meşruluk sağlanmaya çalışılıyor.

“Özal’ın kendisi bu memleketin özlediği cumhurbaşkanı idi”, sözleriyse Erdoğan’ın da burjuvazi açısından önemli olduğunun, Erdoğan’ın siyasi çizgisinin Özal’dan farklı olmadığının bir diğer ifadesi.

Özal ile birlikte Cumhuriyet döneminin en liberal hamlelerini yaptığı bir döneme imza atıldığını belirten Bülent Arınç, Erdoğan’la birlikte bu sürece devam edileceğinin de garantisini vermiş oldu.

Cumhurbaşkanı tartışmalarıyla onun tam tersi tanımların tartışmasının son 50 yıldır bitmediğini vurgulayan Arınç’ın, Türkiye kapitalizminin emperyalizmle olan bağlarının güçlendirilmesine yönelik politikaları sahiplenerek bunun karşısına bağımsızlıkçı politikaları aldığı görülüyor. Böylelikle, Erdoğan’ın –olursa- Cumhuriyet tarihinin emperyalizme en teslimiyetçi Cumhurbaşkanını olacağı şimdiden ifade edilmiş oldu.

yazici   mail