www.soL.org.tr
Sinir ötesi
Aydemir Güler 26 Mayıs 2007, Cumartesi

Sınır ötesi operasyon başlığı Türkiye'de düzenin "sinir" meselelerinden biridir. Neden böyle olduğu bellidir.

Bir: Ankara bu tür radikal bir adımı ABD'ye rağmen atma ehliyetine sahip değildir. Bunu Ulus patlamasından sonra Büyükanıt'ı yanıtlayan Erdoğan da, batıyla didişilmez diye gazetecilerle sohbet eden Baykal da söylemektedir.

İki: Ne kadar havası kaçmış olursa olsun AB tepkisinin Türkiye'yi çok üzeceği açıktır ve sonuçlarını göğüslemenin biricik yolu Washington'dan geçer.

Üç: Düzen parti ve kurumları bu konuda eski "devlet politikası" çizgisini sürdüremez durumdadır. Yeni kural, her atılan adımı, bir diğerinin çelmelemesidir. Son Erdoğan-Büyükanıt laf dalaşını bir dizi gazetenin "operasyon geliyor"a yontması da kuralı değiştirmemiştir.

Lakin ABD'nin resmi pozisyonunun şu an için vize vermemek yolunda olmasına rağmen, unutulmasın ki, "burası Türkiye'dir."

Görünürdeki siyasal denklem şudur: TSK, Çankaya, CHP, MHP gibilerini kapsayan "Devlet Cephesi", AKP'yi "teröre karşı kararlı davranmayan taraf" konumuna ittirmektedir. Burada son derece tehlikeli bir oyun oynanmaya başladı: Asker cenazelerinin artması, PKK'nin silahlı mücadeleyi yükseltmesinden değil, bu politikadan kaynaklanıyor! Söz konusu ittirmenin kontrolden çıkması imkansız değildir.

Yeri gelmişken, sınır ötesi operasyonu hükümet partisinin kendi avantajı haline çevirebileceği ihmal edilemez. "Milli" bir gerginliğin tehlikeli biçimde yükselmesi halinde Türkiye'de herhangi bir burjuva hükümetin bu yükselişi yönetmekten başka seçeneği zaten olamaz.

Savaş ise, düzen kurumlarının aile içi tartışmasını önemsizleştirecek sonuçların kapısını açacaktır.

Bir: TSK Irak Kürdistanı'na girdiği gün, kapitalist Türkiye de kendi Kürtlerini nihai olarak kaybeder. Bunun bedelini en ağır biçimde ödeyecek olan, ne yazık ki, Türk ve Kürt halkımız olacaktır. Ancak Türkiye kapitalizminin buradan hasarsız, hatta, ayakta kalarak çıkma imkanı olmayacaktır.

İki: Bugünkü Türkiye ile 1998'de Suriye'yi tehdit eden Türkiye arasında büyük fark vardır. Düzenin bütün yöneticileri, "bir taraftan girip öbür taraftan çıkma" devrinin kapandığını biliyor olmalıdır. Daha açığı, TSK'nin Barzani kuvvetleri karşısında ne yapacağı belli değildir.

Üç: "Burası Türkiye" seçeneği ağır bassa bile, Unakıtan'ın ansiklopedi atsan bir şey olmaz dediği ekonominin ömrü günler değil, dakikalarla ölçülecektir.

Sonuçta, Kürtlerini kaybeden, iç konsolidasyondan yoksun, askeri başarıyla ayıbını örtemeyen, ekonomisi bir yıkıntıya dönen kapitalist Türkiye için biricik seçenek, bugünden kestirilmesi mümkün olmayan biçimlerde, "deliyi oynamak" olur.

Emperyalizm de, hiç uzun olmayan bir süre sonra, bu deliye hangi tedaviyi uygun görürse onu uygular!

Türkiye'nin bu tür bir tarihsel tükenişe yuvarlanması hafife alınmayacak bir olasılıktır. Aslında sınır ötesi operasyon bugünkü kapitalist Türkiye'nin sonlanmasının yalnızca bir biçimi olabilir. Türkiye bu tür bir felaket kavşağına doğru zaten gitmektedir...

Peki ya biz?

Üç şey söyleyeceğim.

Bir: Türkiye'nin böyle bir dönemeçten ne halde çıkacağının yanıtının bir takım kumanda merkezlerinde, siyasi akıllarda saklı olduğunu düşünmek, solculuk değil kaderciliktir. Üstelik ülkenin bugün içinde bulunduğu krizden de hiçbir şey anlamamak demektir. Sol, önce, bu krizde taraf olduğunun bilinciyle davranmalıdır.

İki: Düzenin tek ses veremeyeceği koşullarda, hiçbir olağanüstü durum solun önünü kapatamaz.

Üç: Bizim tezlerimiz, örneğin Irak'a girecek birliklerin Türkiye'yi, başka bir yere değil, ABD'nin Ortadoğu batağına taşıyacağı tezi, örneğin ülkemizin Türk ve Kürt emekçilerinin ortak omuzlarında yeniden inşa edilmesi gerektiği tezi, bugün düşünebileceğimizin çok ötesinde bir toplumsal yaygınlığa ulaşacaktır.

yazici   mail
Sinir ötesi
Aydemir Güler
Hiç şaşırmadım!
İzzettin Önder