www.soL.org.tr
Derecelendirme kuruluşları yine fısladı
14 Ağustos 2007, Salı

ABD gayrımenkul balonunun çatırdamasının, Fransa’nın en büyük bankasıyla ya da Japon Merkez Bankası’yla ne ilgisi var demeyin.

DIŞ HABERLER Son yıllarda dünya ekonomisinde hızlanan ekonomik büyümenin en önemli motoru, hacmi hızla genişleyen krediler. Başta Japonya olmak üzere faizlerin sıfıra yakın olduğu gelişkin ekonomilerden sağlanan ucuz kredilerin bolluğu, tüm dünyada kredi risklerinin görmezden gelinmesine yol açmaya başlamıştı. Genişleyen ekonomide, batak oranının düşük seviyelere inmesi, çeşitli fonların ellerindeki parayı riskli enstrümanlara yatırmalarına yol açtı.

Kredi sisteminin en temel unsurlarından sayılan derecelendirme kuruluşları (en ünlüleri Standard and Poor's ve Moody's) neoliberal iktisat teorisinde yaygın kabul gören çeşitli kriterlerle kredi kullananları "sağlamlık" açısından notlara tabi tutuyor.

Yakın zamanda yaşanan Enron skandalına, ABD tarihinin en önemli batış hikayelerinden birine, bu derecelendirme kuruluşlarından birinin şirketin çürüyen mali yapısını uzun süre görmezden gelmesi yol açmıştı.

Son "tut-sat"a (mortgage) dayalı enstrümanlar skandalı da aynı derecelendirme şirketleri yüzünden tüm dünyada en gelişmiş mali sistemleri tehdit eder bir boyuta ulaştı. Şubat ayından beri batakları hızla artan riskli ipotek kredileri piyasası hızla çöküşe gitti. Yatırımcılar, riskli sayılan bu piyasadaki batışları olağan karşılıyorlardı. Ancak geçen hafta, bu kredilere dayalı olarak yaratılan türev enstrümanların notu sağlam olan kurumlar tarafından da alındığı ve yol açtıkları zararın bu kurumların mali yapısını tehdit ettiği ortaya çıktı. Üstelik batık kredi problemleri, daha az riskli kabul edilen türlerde de başladı.

Fransa'nın en büyük bankası Paribas'nın büyük zarar eden ve değerini hesaplayamaz hale geldiği üç büyük fonunun tatil edilmesi, büyük bir skandal patlattı. Çünkü bu fonlardan ikisine Standard and Poor's tarafından verilen not "AAA", yani en güvenli seviyedeydi. Böylelikle, parasının sağlam yerde tuttuğunu varsayan tüm yatırımcılara "aslında siz de tehlikedesiniz" mesajı gitti.

Uzmanlar, bu noktada tüm para yöneticilerinin risklerini yeniden gözden geçirecekleri ve Türkiye tahvilleri gibi riskli kabul edilen yatırım araçlarına giden paranın bir vadede ciddi bir biçimde azalacağını düşünüyorlar. Üstelik faizleri daha da artırması beklenen Japon Merkez Bankası ve yatırım ortamını zorlaştırarak ekonomisini soğutmaya çalışan Çin, bu süreci besliyorlar.

Toplam borcu giderek artan, para biriminin ABD dolarına göre değeri, tarihinin en yüksek seviyelerinde seyreden Türkiye'nin en kırılgan ekonomilerden biri olduğu, döviz borcuna batmış olan özel sektörün ani döviz kuru yükselişlerine son derece dayanıksız olduğu düşünülüyor.

Küreselleşme edebiyatı yapan AKP, arkasına aldığı para akışı rüzgarının aniden kesilmesiyle karşı karşıya kalmış görünüyor. Böylece yelkenlerini şişiren küresel para hareketlerinin yarattığı anaforlara doğru sürüklenmesinden en çok korkulan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Geçen haftaki fırtına, bu süreçte devamı gelecek bir sinyal olarak görüldüğünden henüz borsa dışında ciddi bir sarsıntı yaşanmamış olması, bir teselli olarak kabul edilmiyor.

Türkiye'yi zor günlerin beklemekte olduğunun en büyük göstergesi, son küresel sarsıntıyla birlikte nakit sermayenin davranışında birkaç yıl boyunca sürebilecek olan bir değişimin başlamış olması.

yazici   mail