www.soL.org.tr
Amerikalılar, Almanlar ve diğerleri
Aydemir Güler 1 Aralık 2007, Cumartesi

Bizim emperyalizm üzerinde çok durduğumuz doğrudur. İsteyen buna "takmışlar" diye bakabilir. Afganistan ve Irak'ta işgalin hüküm sürdüğü, CIA'nin Venezuela'daki darbe planının basına yansıdığı, ABD'nin Türkiye iç siyaseti üzerinde görülmemiş ağırlık oluşturduğu bir dönemde, anti-emperyalist mücadele konusunda biraz takıntılı olmanın sakıncaları, emperyalizmi önemsememenin tehlikelerinin yanında pek önemsizdir.

Öyle de oluyor...

Örneğin bu Birikim ekolü anti-emperyalizmi itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaparken bakın başına neler geliyor?

"Her ne kadar milliyetçilik ile araya mesafe konmaya çalışıp işçi sınıfının çıkarları vurgulansa da bayrağı ulusal simge kabul etmek ilk bakışta yurtseverliği ulusalcılık ile paralellik düzlemine getirmektedir. Ayrıca devleti korumak ve sürekliliğini sağlamak Ahmet İnsel'in deyimiyle 'Kemalizm'in asabiyesinin temelinde yer almaktadır' ve Kemalizm tüm formlarında ulus devleti koruma temelinde karşımıza çıkmıştır."

Bu, Sosyal Bilimler Kongresinde dile getiriliyor. Eleştirinin "bilimsel"i demek böyle oluyor. Referans kaynağı Ahmet İnsel'in adının Galatasaray Üniversitesinde AKP'nin rektör adayı olarak geçtiğini hatırlatırsam belden aşağı mı vurmuş olurum?

Geçelim...

Kemalizm bir de "imtiyazsız, sınıfsız toplum" der. Kemalizmden kopmak isteyenlere bu halkayı tutmalarını öneririz. Ay yıldızı bıraktığınızda elinize çok yıldızlı bir tanesini tutuşturmaları olasılığı vardır. Ya da bir bakmışsınız, ulus devleti "korumama" mücadelesinde tarikatçı-küreselleşmeci cephenin içinde adınıza rezervasyon yapılmış bile...

Oysa imtiyazsız-sınıfsız toplum sloganının, emekçi halkın mülk sahibi egemenlerden kopuşunu engellemeye hizmet ettiğini merkeze oturtursanız, küçük güzeldir diye tarikat bahçelerine veya yaşasın evrensellik diye Beyaz Saray bahçesine değil, emekçilere açılma şansınız olabilir. Hem böylece, varsa bayrak sorununuzu, grevci işçilerle birlikte çözmek de en iyisi, en kolayı olacaktır.

Anti-emperyalizm eleştirisinin cepheden yapılma şansı bulunmuyor. Kimse bizi yekten karşıya alıp, emperyalizm diye bir şey yoktur, ABD Ortadoğu'ya demokrasi istemekte olduğu gibi Latin Amerika'da da haklı taraftır, AB çağımızın uygarlık projesidir... diye anlatamıyor. Bizim polemik yeteneğimizden korktuklarından değil. Biz daha ağzımızı açmadan, yazımızı bitirmeden arkalarına teneke bağlayacak birkaç milyon kişi çıkar da ondan! Baksanıza Erdoğan bile kendi Kürt milletvekillerine Amerikan elçiliği yasağı koymuş.

Bu yapılamadığı ("elçilik yasaklanamadığı" için değil, anti-emperyalizm karşıya alenen alınamadığı) için yurtseverlik milliyetçilik, anti-emperyalizm, ulus devlet diye gevezelik yapılacak. Bizim ne kadar tutarsız olduğumuz, solcu geçinirken yanlışa düştüğümüz, işçi derken tutarlı olamadığımız anlatılacak.

Bu bir kahvehane geyiğidir.

Marksizm kendini milliyetçilikten ayırırken, cemaatçilikten veya kozmopolitizmden feyz alsaydı, anlardık tutarsızlığımızı. Ama marksizm karşıt sınıfların ortak ulusal çıkarlara sahip olamayacağından yola çıkar. Milliyetçilik işçi sınıfı ile sermayenin çıkarlarının ayrışmadığı iddiası, dahası ayrışmasına engel olma çabasıdır.

Biz milliyetçiliği, ulusun yerine cemaatleri veya züppece bir kozmopolizmi, köksüzlüğü geçirmek için reddetmedik. Böyle yapanlar kendilerini AKP'den, Gülen tarikatından, Amerikan-Alman elçilerinden ayırmanın yolunu bulsun. Biz işçi sınıfını egemenlerinden kurtarmak için burjuva milliyetçiliğine kavga açtık.

Kendini ayırmak değil kapağı atmak isteyenler başka. Diyarbakır Belediye Başkanı öyle. Amerikan kahvaltısına kontur mu, yoksa Fırat Ajansı öyle mi denk getirmiş, bilmiyorum:

"Alman kredisiyle yapılan yatırımları yerinde görmek için Diyarbakır'a gelen Büyükelçi Eckart Cuntz onuruna Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir Nar Restoran'da bir yemek verdi."

Cuntz Alman büyükelçisi oluyor. Bize de afiyet olsun demek düşüyor.

Birkaç hafta önce DTP Genel Başkanlığına aday gösterilen Yenişehir Belediye Başkanı da oralarda. Bakın Fırat Anlı anti-emperyalizm falan gibi çağdışı saplantıları ne de güzel aşmış:

"Özellikle son dönemlerde bölge yatırımcılar açısından cazip hale geliyor. AB ilişkilerinin de buna çok ciddi bir katkı sunduğunu düşünüyoruz. Alman yatırımcıların bizimle birlikte çalışmaları, bizim için ayrıca bir motivasyon kaynağıdır."

Size de afiyet olsun.

Bir başka tür eleştirmenlerimiz, herhalde bir başkan Alman elçisiyle kebap yesin, diğeri de motivasyon bulsun diye bize anti-emperyalist eylem yasağı koyuyor:

"Bugünlerde ‘Vatanı Amerika'ya böldürtmeyeceğiz!' söylemiyle şoven milliyetçi dalgaya yedeklenen TKP, Rice'ın Türkiye'ye gelişini Beşiktaş'ta gerçekleştirdiği eylemle protesto etti."

Biz "vatan" dememiştik, ama canları sağ olsun. Ne de olsa bu satırları yazanlar pek marksist-leninist ve (Kürtler hariç) ulusla, ulus-devletle falan işleri olmaz.

Şoven milliyetçiler ne yapar? Rice'ın gelişini protesto eder.

Peki ya bu cemaat ve küre enternasyonalistleri ne yapar?

Bazıları ne yaptığını bilmez!

Ufuk Uras, AKP'liler ektiği için mi yemekten olmuştur, yoksa kendi dediği gibi Amerikan iptali, basında çıkan polemik ve tartışmalar nedeniyle mi gelmiştir? Belki de Uras, partisinin, pas tuttuğunu düşündüğü anti-emperyalist duyarlılıklarını harekete geçirmek için başarılı bir manevra yapmıştır! Öyle ki, yenemeyen yemek saatinde ÖDP'nin yaptığı açıklama şu sözlerle başlıyor: "ABD Büyükelçisi Ross Wilson bugünlerde bir dizi görüşme gerçekleştiriyor." ÖDP açıklaması Amerikalılara görüş açıklamaktan değil, emperyalizme karşı mücadeleden söz ediyor. ÖDP, emperyalizme mi genel başkana mı karşı mücadele ediyor?

Bakın emperyalizmi önemsememek nelere yol açıyor!

yazici   mail