www.soL.org.tr
Anayasa ve Sanat panelinden tasarıya tepki çıktı
9 Ocak 2008, Çarşamba

Sanatçı, akademisyen ve hukukçular Özerk Sanat Konseyi’nin çağrısıyla biraraya geldi.

resimsoL (İstanbul) Özerk Sanat Konseyi’nin (ÖSK) çağrısıyla düzenlenen "Anayasa ve Sanat" konulu panelden AKP’nin yeni sivil anayasasına tepki çıktı. Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda dün gerçekleştirilen panelde bir araya gelen sanatçı, akademisyen ve hukukçular, temel hakların yok sayıldığı ve devletin kamusal görevlerinin sermayeye terk edildiği yeni anayasa taslağının neden olacağı tehlikelere dikkat çektiler. 

Hukuk, sanat ve akademi anayasayı tartıştı
Panele konuşmacı olarak, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fak. Öğr. Üyesi Prof Dr. Ülkü Azrak, Marmara Üniversitesi Hukuk Fak.Öğr. Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Sezer, İstanbul Barosu Başkanı Avukat Kazım Kolcuoğlu ve Avukat Fikret İlkiz, KESK Kültür-Sanat Sendikası Genel Başkanı Kemal Sevgisunar, Uluslararası Plastik Sanatçılar Derneği Başkanı ve ÖSK dönem sözcüsü Bedri Baykam ile Devlet Tiyatroları, Opera ve Balesi Çalışanları Vakfı (TOBAV) Genel Başkanı Tamer Levent katıldılar. Panelin ilk bölümünde AKP iktidarının sanat alanındaki kadrolaşma ve sanata yönelik yaptırımlarından örnekler ile AKM ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkım kararına karşı sanat örgütlerince yürütülmüş eylemlerin konu edildiği bir sine-vizyon gösterimi yer aldı.

Daha sonra 10’ar dakikalık sürelerde görüşlerini bildiren konuşmacılar, hükümetin yeni bir anayasa yapmaya kalkışmasının arkasında yatan hukuk tanımaz anlayışın gerekçelerini ve sanatın toplumdaki yerini anayasal haklar açısından tartıştılar. İkinci bölümde ise Devlet Opera ve Bale Sanatçıları Genel Müdürü Hasan Hüseyin Akbulut, CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, Disiplinlerarası Sanat Temsilcisi ve sanatçı Orhan Aydın, TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı H. Bülent Tuna ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği Başkanı Haşmet Zeybek görüş bildirdiler. Son olarak tiyatro ve oyun yazarı Fikret Terzi’nin yönetiminde soru-cevap ve tartışma bölümünden oluşan forum yer aldı. 

AKP “benim paramla beni eleştiremezsin” diyor
Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği temsilcisi Orhan Kurtuldu’nun yönetiminde, ÖSK dönem sözcüsü ve karikatürist Canol Karagöz’ün sunumuyla açılan panelde açılış konuşmasını tiyatro ve oyun yazarı Yılmaz Onay yaptı. Onay, 1982 Anayasası'nda yer alan ve sanatı korumaya yönelik olan 64. maddenin yeni anayasa taslağında yer almadığını söyledi. Bu madde bile yetersiz kalırken, çıkarılmasının sanat alanını boşluğa terk ettiğini belirten Onay, bu şekliyle iktidarın sanattaki birikimler tükenirken umutların da tükenmesini istediğini kaydetti.

Rize’de yaşanan olayı hatırlatan Onay, “AKP iktidarı ‘para benim param, özerklik benim özerkliğim, benim paramla beni eleştiremezsin’ diyor” şeklinde konuştu. Onay, hükümetin yeni anayasayla hedeflediği her alanda özelleştirme anlayışının sanatın bazı kesimlerince desteklendiğine dikkat çekerek, “buna sanatın özgür olduğunu söyleyen bir aymaz grubu da destek veriyor. Kamunun desteği kalkarsa sanatın özgürleşeceğini, sanatın yaramaz çocuk olduğunu o halde özgür olması için bağımsız olması gerektiğini söylüyorlar. Bu arada da bizim gözlerimizi tüm bu olanlara kapalıdır sanıyorlar” dedi. 

Konuşmacılardan avukat Fikret İlkiz sözlerine, sanata en ağır yasakları getiren 12 Eylül 1980 döneminden bahsederek başladı. “Çocukluğumda izlediğim filmleri, benden önce başkasının da izlediğini ve nasıl bir dünya görüşü geliştirmem gerektiğini bana söyleyecek birilerinin olduğunu fark ettim. Özellikle 12 Eylül darbesiyle birlikte izlediğimiz bütün filmler, darbeci iktidarın sansüründen geçiyordu” dedi. Yasaklanan filmlerdeki repliklerden örnek veren İlkiz, “bir filmde Leyla Ayşe ile birlikte ev kiralayacak ve yaşayacaktır. Replikte, ‘kazancımızı ortaya koyar, paylaşarak geçiniriz’ diyor ve bu replikle komünizm propagandası yapıldığı iddia edilerek film yasaklanıyor. Bir başka filmde, ‘ikimiz de ayrı dünyaların insanıyız’ repliği, sınıftan ve sınıfın ayrımından bahsettiği için yasaklanıyor” sözleriyle sanata getirilen sansürün boyutlarına işaret etti. İlkiz, sanatta ve birçok alanda devletin kamusal görevlerinin terk edildiği yeni anayasayı tartışırken, bunları unutmaya hiç niyetinin olmadığını söyleyerek, devletin sanatı kamusal hizmet olarak yürütmesi gerektiğini vurguladı. 

Anayasayı toplum yapmalı
İstanbul Barosu Başkanı Avukat Kazım Kolcuoğlu, yeni bir anayasayı yönetimlerin yapamayacağını, toplumsal katkının olmadığı bir yeniden yazımın sağlıksız olduğunu söyledi. Kolcuoğlu anayasa tartışmalarının sadece birinci derece insan hakları düzeyinde yürütüldüğünü ve bunun da “temel hakları verdik gerisini boş verin” anlayışı olduğunu belirtti. “Bir toplumda eğer aç insan var ise, eğitimsiz, sağlıktan yoksun insan var ise o toplumun demokratik bir biçimde yönetildiğinden bahsedemezsiniz” diyen Koloğlu, AKP iktidarının, halka geliri oranında yaşamayı önerdiğini söyleyerek devletin görev olarak yürütmesi gereken her türlü hizmeti de sermayeye devretmeye hazırlandığını vurguladı.

AKP’nin amacının kişiliği ortadan kaldırılmış bir toplum yaratmak olduğunu belirten Kolcuoğlu, “sonrasında toplumdan istenen sadece bir oydur. Böylece ülke fakirleşirken oyları artacak. Devlet günlük yaşamaktadır. Planlama tamamen terkedilmiştir. Halka da buna uygun şekilde günlük yaşamak önerilmektedir” şeklinde konuştu.

AKP’nin sanatın korunması ve düzenlenmesi hakkını ortadan kaldırmakta olduğunu ve bunun diğer bütün alanlara da sirayet ettiğini ifade eden Kolcuoğlu, “iktidar bugün, devletin elinde hiçbir şey bırakmamıştır. Otoyollar, köprüler, fabrikalar hepsi sermayeye teslim edilmektedir” dedi. Kolcuoğlu konuşmasını “karanlığa karşı yapılacak tek şey aydınlanmaktır. Aydınlığın yolu sanat, bilim ve akıldan geçer. Bunun da örgütlü toplumla sağlayabilirsiniz” sözleriyle tamamladı.

Ne yapmalı?
Kolcuoğlu’ndan sonra söz alan KESK-Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Kemal Sevgisunar da anayasa ve sanat tartışması söz konusu olduğunda sanatın insanla ilişkisinin tanımlanması gerektiğini söyledi. Bugün dünyada neo-liberal, emperyalist güçler ekonomileri çekip çevirirken, sınırların üstüne siyasal erklerini koyarken, sanatın anayasada yer alıp almamasının ana mesele olmadığını vurgulayan Sevgisunar, öte yandan, emek ve çalışma olgusunun sanatla birlikte tanımlanması, toplumun dönüşümünün de ortaya bir diğer olgu olarak konması gerektiğini anlattı. “Sanatın insanla ilişkisi tam da bu noktada yer alır, sanatla insanın ilişkisi sınıf savaşımlarının ta kendisidir” diyen Sevgisunar, “mücadele dediğimiz şey salt sanatla değil, eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda da bütünlüklü olarak yürütülmelidir. Bugün sağlık alanında büyük bir kıyım ve talan söz konusuyken, bunu bir kenara koyup sanatın anayasadaki yerini tartışmak anlamsız olacaktır. Asıl mücadele topyekün olduğunda bir sonuca varacaktır. O zaman sanatın anayasada nasıl tanımlanması ve devletin kamu hizmeti olup olmaması noktasını tartışabilirsiniz” dedi.

TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı H. Bülent Tuna da konuşmasında, mimarlık mesleğinin de sanatla içkin olduğunu, bu nedenle sanat alanında başlayan mücadelede hep birlikte hareket etmek yönünde kararlı olduklarını belirtti. 

AKP’nin anayasası insanı geriye götürecek
Panelin görüşler bölümünde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği Başkanı Haşmet Zeybek hayatta iki tür oyun olduğunu, birini doğa kanunlarının belirlediğini ancak ikincisinin insanın insana oynadığı oyun olduğunu söyledi. Bir toplumda bilimden sanattan geri düştükçe insanın hayvani tarafının kamçılanacağını anlatan Zeybek “işte bugün bu topluma yapılan budur. Bugün insanımız emeğine yabancıdır. Eğitimden ve sanattan yoksun insan hayvanileşir ve bu da çatışma kültürünü doğurur” dedi. 

Ayağa kalkıp dur demedikçe…
Görüş bildiren bir diğer sanat temsilcisi Orhan Aydın oldu. Aydın, bunca yağma ve talanın ortasında, AKP’nin yeni anayasasının insanca yaşama, eğitim, sağlık ve örgütlenme hakkı gibi temel hakları geri alarak insanları güvencesiz bıraktığını söyledi. Böyle bir ortamda, genel olarak sanatta esen iyimserlik rüzgârına karşı durduğunu belirten Aydın, ayağa kalkmanın, hesap sormanın dolayısıyla örgütlenmenin zamanının çoktan geldiğini vurguladı. Emperyalist düzenin kanla suladığı topraklarda binlerce insan ölürken, ülkenin kazanımları yok edilip yağma düzeni kol gezerken sanatın anayasada yer alıp almamasının bir öneminin olmayacağını söyleyen Orhan Aydın, bunlara dur demek gerektiğini, bu nedenle iyimserliği bırakıp düzenin oyununa gelmemek gerektiğinin, sanatı da içeren temel hakların kamuya ait olduğunun altını çizdi.

yazici   mail