www.soL.org.tr
ABD'de seçim şaklabanlığı
7 Şubat 2008, Perşembe

Normal koşullarda toplumun siyasallaştığı süreçler olması beklenen seçim dönemleri, ABD'de siyasetin en fazla unutulduğu zaman oluyor. Yüz milyonlarca dolarlık bütçelerle dönen seçim kampanyaları, ABD seçimlerinin siyasi kısırlığını örtmeyi amaçlıyor.

resim

DIŞ HABERLER ABD'de başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi ve Demokrat Partilerden aday olmak isteyen aday adaylarının yarışı kıyasıya sürüyor.

Lobilerden ve şirketlerden topladıkları yüz milyonlarca dolarlık seçim bütçeleriyle yarışan aday adayları, bir süredir devam eden "yazarlar grevi" nedeniyle televizyon dizilerinden mahrum kalmış ABD halkının günlük afyon ihtiyacını karşılıyor. Adeta bir "pop star" yarışmasına dönüşen seçimlerde siyasi başlıklardan çok aday adaylarının imajı ve aile hayatı ilgi çekiyor.

Siyasi soslu Pop Star yarışmasının "yarı finali" olarak da adlandırabileceğimiz "Süper Salı", heyecanı doruğa çıkardı. Önceki gün ABD'nin 51 eyaletinden 24'ünde yapılan ön seçimlerde Demokrat Parti'nin aday adayları Hillary Clinton ve Barack Obama birbirlerine üstünlük sağlayamazken, Cumhuriyetçi Parti'nin aday adaylarından John McCain rakipleriyle arayı açtı. McCain'in 9 eyaletteki ön seçimleri kazanmasına karşılık, dindarlığını kullanarak oy toplamaya çalışan adaylardan Mitt Romney 7 eyalette, Mike Huckabee ise 5 eyalette önseçimleri kazandı. Din üzerinden siyaset yapan iki aday adayının seçim yarışında geriye düşmesi, dinin ABD siyasetindeki önemini yitirmesinden ziyade, din temelli oyların bölünmesiyle açıklanıyor. Buna karşın Romney ve Huckabee, milyonlarca dolar para yatırdıkları yarıştan çekilmeyeceklerini açıkladı.

Demokrat Parti'nin ön seçimlerindeyse Obama 13 eyalette kazanmasına karşın, Clinton'un üstünlük sağladığı 8 eyalet arasında New York, California ve New Jersey gibi "dev" eyaletlerin bulunması durumu eşitledi.

En fazla gözyaşı döken kazanıyor
Siyasi görüşlerin geri planda kaldığı yarışlarda adaylar kimliklerine ve dış görünüşlerine göre değerlendiriliyorlar. Örneğin Clinton kadınlığını öne çıkararak oy toplamaya çalışırken, Obama zenciliğini öne çıkararak destek arıyor. Ancak adayların söz konusu kimlikleri sahiplenmeleri mücadele değil, rant üstüne kurulu. Zira Clinton kadın-erkek eşitliği için bir vaatte bulunmadığı gibi, Obama da ABD'de büyük ölçüde marjinalleşmiş zencilerin kurtuluşu konusunda sessiz kalmayı tercih ediyor. "Duygusal lider", "kararlı lider", "enerjik lider" ve "bilgiç lider" kostümlerinin neredeyse tüm adaylar tarafından denendiği seçim yarışında, yaptığı iki konuşmadan birinde gözyaşlarına boğulan Hillary Clinton rol yapma konusunda rakiplerinden daha başarılı olduğunu kanıtlamış durumda.

Ekonomide ortak çözüm: Zenginler daha az vergi versin
Seçimlere ekonomik durgunluk tehdidinin gölgesinde giren ABD'de, seçimlerin şovdan geriye kalan siyasi gündeminde ekonomi öne çıkıyor. Bu bağlamda Cumhuriyetçi aday adaylarının çözüm önerisi, bu partinin tarihsel çizgisine uygun olarak, vergi indirimine dayanırken, Demokrat Partili adaylardan Obama'nın da vergi indirimini savunması iki partinin aday adayları arasındaki farkın ne kadar azaldığının altını çizdi. Bunun dışında tüm adaylar konut sektöründe yaşanan krizin önünün alınması için piyasaya para pompalamayı savunuyorlar.

Pek çok insanın sağlık hizmetinden yararlanamadığı sağlık sistemi konusunda da adaylar ortak tutuma sahip. Tüm adaylar sağlık sigortası konusunda özel şirketleri öne çıkaran sistemler öneriyor. Göçmen işçiler konusundaysa neredeyse tüm aday adayları mevcut Başkan George W. Bush'un sertlik yanlısı göçmen politikasının destekçisi. Bu konuda rakiplerinden ayrılan Mitt Romney ise, Bush'un politikasını yetersiz buluyor ve daha katı bir göçmen yasası arzuluyor.

Ön belirlenimli dış politika
Seçimler de iç meseleler karşısında ikinci sıraya düşen dış politika tartışmalarında, aday adayları arasında söylem düzeyinde farklılıklar bulunmasına karşın, kimin Başkan olduğunun ABD'nin savaş politikaları açısından bir önemi bulunmuyor. Bush döneminde ordunun savaş politikaları üzerindeki belirleyiciliğinin arttırılması ve özellikle 2006 sonlarından itibaren Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında bu politikaların nasıl yürütüleceğine dair konsensüs sağlanması, yeni Başkana ancak "detaylar" konusunda karar hakkı tanıyor. Buna karşın tüm aday adaylarının İran üzerindeki baskının arttırılmasını savunmaları dikkat çekiyor.

yazici   mail