www.soL.org.tr
'AKP'ye verilen sözler yerine getiriliyor'
25 Eylül 2006, Pazartesi

İstanbul Üniversitesi’nde estirilen soruşturma terörünü ve üniversitedeki gelişmeleri, soruşturmaya uğramış işçilerle ve üniversiteden atılan öğrenciler ile görüştük.


Rektörlüğün baskısı nedeniyle ismini vermek istemeyen yemekhane işçisi:

soL: Geçtiğimiz mayıs ayından itibaren İstanbul Üniversitesi yemekhane işçilerine soruşturmalar açıldı. Bu soruşturmalar konusunda ne düşünüyorsunuz?

İşçi: Yanlış bir şey. Elimizden ekmeğimizi aldılar. Ondan sonra da soruşturmalar geldi.

soL: Yemekhanenin özelleştirilmesinden sonra işçilerin çalışma yerleri değiştirildi. Bu dönemde neler yaşadınız?

İşçi: Bizi dekanlığa gönderdiler. Dekanlıkta rastgele ameliyathane gibi önceki işlerimizle ilgisiz yerlere gönderdi. Direkt ameliyathaneye verdikleri arkadaşlar oldu, çok arkadaşımız bayıldı, hala da kendine gelemeyen insanlar var. Direkt ameliyathaneye gönderilen aşçı adam var. Aşçı adam ameliyattan ne anlar? Aşçı, malzeme veriyor doktora, bıçak, makas... Doktorun söylediği şeyleri yapıyor. İşçiler de adapte olamıyor.

Ne denirse yapmak zorunda. Çaresiz kalmış, bildiğin yere git deniyor. Nereye gitsin adam? Çaresiz kalmış, işine gelirse yap, işine gelmezse çık git deniyor.

 

soL: Bu durumda kaç işçi var?

İşçi:
Şu anda sadece Cerrahpaşa’da 15-16 kişi var. Mağdur durumdalar, çaresiz gidip geliyorlar işlerine.

soL: Sizce amacı ne olabilir, yemekhaneyi özelleştirip işçileri dağıtmanın, taşeron getirmenin?

İşçi: Söylediklerine göre rektör milletvekili olacakmış, AK Parti’ye daha uyumlu olabilmesi için söz vermiş. Bu sözünü de yerine getiriyor.

 

Tez-Koop İş Sendikası Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İşyeri Baştemsilcisi Mehmet Özdemir:

 

soL: Tıp Fakültesindeki görevinizi öğrenebilir miyiz?

Mehmet Özdemir: TEZ-KOOP İŞ Sendikası 2.no’lu şubede örgütlüyüz. İşyerim Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, dermatolojide çalışıyorum. İşyeri baş temsilcisiyim. 1979 yılından beri burada çalışmaktayım.

 

soL: Yemek hizmetinin satıldığı taşeron şirket Albayraklar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mehmet Özdemir: Taşeron şirket Bekard, Albayraklar’ın yan kolu. Tıp Fakültesi hasta yemeği dağıtımı Bekard’ta iken buradan Albayraklar’ın bazı tesislerine yemek gidiyordu. Ayrıca bu şirketlerin çalışan listelerinde 34 kişi görünüyor, ancak içeride 11 kişi çalışıyor. Bu demektir ki, yemeğin gramajından çalındığı gibi işçilerin maaşından da çalınıyor. Taşeron firma kimseye yarar getirmemiştir. Taşeron, üniversiteye büyük bir darbedir. 12 Eylül ile gelen darbe, şu anda da teşeronlaşma ile geldi. Örgütlülüğümüz tamamen gitti.

 

soL: İşçilerin şu anda görev yerlerinden alındıklarını biliyoruz. Yemekhaneden alınıp morgda çalıştırılan işçiler var. Özelleştirmelerin devamında işten çıkarma gündeme gelebilir mi?

Mehmet Özdemir: Bizim İÜ Rektörlük ile sözleşmemiz var. Bu sözleşme gereği meslek sahibi olan kişiler meslekleri dışında herhangi bir işte çalıştırılamaz. Ancak burada işçiler yaptıkları işin tamamen dışında işlere gönderildiler. Hastabakıcılığa, ameliyat asistanlığına vs. Bunlar sözleşmeye tamamen aykırı. Bir de o arkadaşlar yemekhanede çalışıyorlardı, şimdi giyim yardımı adı altında aşçı önlüğünü ameliyathanede giydirmeye çalışıyorlar. Böyle bir uygulama var. Aşçı, aşçıbaşı, garson iken giydiği formayı gittiği işyerinde, ameliyathanede giymek zorunda kalıyorlar.

 

Bahsi geçen arkadaşlarımız geçici vizeye tabi olan arkadaşlarımız. Bunlara da Maliye 11 ay 29 gün olarak onay veriyor. Bu sürecin sonunda maliye onay vermeyebilir de, esas çalışma yerleri özelleştirildiği için. O zaman işçi arkadaşlarımızın durumu içler acısı olur. Bu iş yerlerinde özelleştirme oldu, neden vize vereyim ki, diye düşünbebilir Maliye, o zaman işten çıkarılmalar artacaktır.

 

Rektörlüğün açtığı soruşturma sonucu yüksek öğrenimden çıkarılma cezası alan Hakan Demir ve Serpil Ocak: (Röportaj tarihi 19 Eylül 2006)

 

Hakan Demir: Rektörün ilk göreve geldiği günlerde bir açıklaması vardı, “siyaseti bitireceğim, kim olduklarını biliyorum, hepsinin tek tek isimlerini biliyorum, istihbaratı var” diye, bu minvalde bir açıklama yapmıştı. Hemen ardından ilk geldiği zaman 14 öğrenci okuldan atılmıştı. Bu ilk buna benzer işiydi. Anladık biz de siyaseti nasıl bitireceğini, bunun nasıl olacağını anladık biz de. İlk atılmalar mahkemeden geri döndü tabii, haksız olduğu için. Daha sonra Rektör toplam 50 öğrenciye 800 tane soruşturma açtı. 800’ün üzerinde de olabilir; çünkü hala gelmeye devam ediyor soruşturmalar. Bu rekor. Bu ‘siyaseti bitireceğim’ açıklamalarının da, nasıl siyaseti bitireceğini de gösteriyor ve soruşturmaların sebepleri de eften püften sebepler. Tamamen bizi uğraştırma, yıldırma, bezdirme amaçlı.

 

soL: Örnek verebilir misiniz soruşturma nedenlerine?

Hakan Demir: Örneğin şüpheli bir şekilde karnını tutmaktan soruşturma açılan var. Bir arkadaşımız o gün hasta, midesi ağrıyor. Midesini tutup okuldan çıkıp taksiye biniyor, ambulans gelmediği için. Taksiyle hastaneye gidiyor ve “şüpheli şekilde okuldan çıkmak” sebebiyle soruşturma açılıyor. Örneğin benim var bir tane: Şu polis saldırıları olduğu zaman, polisi saldırtmıştı afiş asma yasağı sırasında. Bunda hem Edebiyat Fakültesi’nde olandan hem de Hukuk Fakültesi’nde olandan, ikisinden birden soruşturma açıldı bana.

 

soL: Aynı gün içerisinde, aynı saatler içerisinde mi?

Hakan Demir: Evet, aynı gün, aynı saatte olan olaylardan. Belirterek zaten saatlerini de soruşturma açmış. Serpil’in var, “okula ekmek ve ayran sokmak”tan boykot zamanı. Böyle saçma sapan soruşturmalar. Geriye kalanlar da asayiş bozucu, güvenlik bozucu eylemler falan değil. Demokratik protesto yürüyüşleri, öğrencilerin yaptığı afiş asma gibi demokratik haklara açılmış soruşturmalar.

 

Serpil Ocak: Hakan’ın dediği gibi Mesut Parlak üniversitede hiçbir şeyi sorgulamayan, düşünmeyen bir öğrenci tipi yaratmak istiyor. Onun dışında bir diğer derdi de, özelleştirmelerin önünü açmak ve buna karşı çıkan öğrencileri cezalandırmak istiyor. Şunu gördü: “Bu üniversitede özelleştirmelere karşı çıkan öğrenciler var olduğu sürece ben üniversiteyi piyasaya açamam, üniversiteyi satamam kolay bir şekilde.” O yüzden yemekhanenin özelleştirilmesine karşı çıkan 85 öğrenciye soruşturma açtı ve bu yüzden cezalar arka arkaya geliyor, atılmalar gerçekleşiyor. Bu noktadan sonra şöyle de bir durum var aslında: Soruşturmalar çok sıradanlaştı ve bizim bunu bir şekilde geri çevirmemiz gerekiyor. Bu üniversiteyi kazanmak o kadar kolay değil, ama Mesut Parlak bunu çok kolay yapıyor ve sessiz sedasız bir şekilde yapıyor. O yüzden bu işi ele geçirmek icin eylem, etkinlik tarzı şeyler yapıyoruz.

 

soL: İki gündür Beyazıt’ın ana kapısının önünde eylem yapıyorsunuz. Bunun hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Hakan Demir: 12 öğrenci atılma cezası aldı bu son soruşturmalardan. Burda biz şunu gördük, Mesut Parlak bunu yapmak istiyor, öğrenci atarak belirtiyor, soruşturmaların yoğunluğundan da belli oluyor: “Ben bu okulda istediğimi yaparım, bu okul benim, ben bu okuldan istemediğim öğrenciyi atarım, kimse de bana dur diyemez, bu kadar da rahatım.” Bir tiranlık ilan etmiş durumda okulda.

 

Buna karşı biz şunu düşündük, bu kadar rahat olmamalı, bir üniversitede bir öğrencinin eğitim hayatını bitirmek bu kadar rahat olmamalı. Bir eylem biçimi olarak çadır kurma aklımıza geldi doğrudan. Okula giremiyoruz ve okulun ana kapısının önünde bir çadır kurduk.

 

soL: Ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Serpil Ocak: Bu hafta içinde sürdürmeyi düşünüyoruz. Okullar açılınca da devam edeceğiz. Cumaya kadar bu çadır burada kalacak. Okullar açıldığı zaman çok daha güçlü bir şekilde sürdüreceğiz eylemimizi. Cezaların geri çekilmesi ve böyle soruşturmaların bir daha açılmaması gibi bir talebimiz olacak.

 

soL: Hukuki olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz? Sanırım soruşturma iptal davası açtınız...

Serpil Ocak: Henüz açmadık, ama açacağız. Çünkü henüz ellerine tebligat ulaşmayan arkadaşlarımız var. Onlar da alınca açacağız.

 

soL: Peki, rektörlüğe karşı dava açma planınız var mı?

Hakan Demir: Bir öğrenci hakkında ortalama 20 soruşturma açılıyor. Benim 34 tane soruşturmam var. Benim bu soruşturmalara girmem demek, yaz boyunca 30 gün gelip soruşturmalara girmem demek. Bu da tatil dönemi. Soruşturmalar kişilik hakkımızı engelliyor, eğitim hakkımızı da engelliyor. Soruşturmalardan derslere giremiyoruz. Bir dönem ceza alıyoruz, sınavlara da giremiyoruz. Buna karşı doğrudan Mesut Parlak üzerinden dava açacağız.

 

Bu eylemi yapmamızın birkaç temel amacı var. Birincisi, verilen cezaların geri alınması. Soruşturma sadece bizim okulumuzda yok. Türkiye’de her yerinde öğrencinin üzerinde işletilmeye çalışılan bir mekanizma. Üniversiteyi yönetenlerin öğrencileri bastırmak için kullandıkları bir araç. Ve bir çifte standart da var. Okulda siyaseti bitireceğim dediğinizde sadece sol siyaset yok bu okulda, sağcılar da var ve saldırıyorlar. Onlara birkaç soruşturma açılıyor ve çoğundan ceza çıkmıyor. Okulun içinde silah sıkmaktan, adam yaralamaya kadar ağır suçları olmasına rağmen o soruşturmalardan ceza almıyorlar. Biz tüm üniversitelerde yaygınlaştırılmış soruşturma terörünün önüne set kurmaya çalışıyoruz. Eylemimizin ikinci amacı da bu.

 

yazici   mail