www.soL.org.tr
Bir kez daha ittifaklar ve cephemiz
Kemal Okuyan 26 Eylül 2006, Salı

Olay Türkiye'de geçiyor. Gericiliğin toplumsal dayanaklarının güçlenmesi için elinden geleni ardına koymayan, yobazlığı mevcut sistemin korunması için en etkili araçlardan birisi olarak görüp "siyasetten ve devletten uzak dursun yeter" mantığıyla hareket eden, 12 Eylül darbesiyle ülkeyi karanlığa teslim eden kurum yine "devrimler tehlikede" kampanyasına başladı.

Zaten bekleniyordu. Türkiye'nin Lübnan'a, Irak'a, İran'a dönük ABD planlarına angaje olması için Amerikancılık yetmiyor, işin içine laikliğin katılması gerekiyordu. Erdoğan'ın AKP'si buna ihtiyaç kalmaması için elinden geleni yapsa da bir yerden sonra ya yardan ya serden vazgeçmek durumunda kalabilirdi. Kalabilir de...

Türkiye'nin Lübnan'da Hizbullah'la çatışmaya girmesi, Irak'ta "el-Kaide" olarak kodlanarak gözden düşürülmek istenen Arap direnişine karşı konumlanması ve nihayetinde "şeriat tehlikesi ve bölgesel dengeler" gerekçesiyle İran'a dönük düşmanlığa ortak olması güçlü olasılıklardır.

Şöyle de diyebiliriz, Türkiye'de sermaye sınıfı iktidarda olduğu sürece, Vaşington'un tercihleri hep olasılık dahilindedir.

AKP bunu taşır mı?

AKP biraz da Avrupa'nın yardımıyla bunu taşıyabileceğini kanıtlama uğraşındadır. Daha önce de yazdığım gibi, ABD'nin henüz Erdoğan'ın ipini çekmemesinin nedeni, Bush yönetiminin AKP'nin ilkesizliğine bel bağlamasıdır. Bu partinin üzerindeki baskıyı artıracak ve sonuç alınamadığı noktada "öbürleri"ne yeşil ışık yakacaklar. Önü açılan yürür mü, o da tartışmalıdır elbette...

Demek ki, "tarikatlar tehdittir" açıklaması tek başına AKP'ye savaş açmak anlamına gelmemektedir. Bu aynı zamanda toplumu hazırlamaya dönük kapsamlı bir çalışmanın parçasıdır. Dağılma ve çürümeyle tanımlanan toplumsal dokunun bölgesel maceralar sırasında "tatsız sürprizler" yaşatmaması için yeni bir balans ayarı girişimidir söz konusu olan.

Ancak...

Türkiye'de gericiliğin bir tehdit olduğu da bir gerçektir. Diyelim ki TSK'nın gayretleriyle bu eksende bir gerilim arttı, laiklik konusunda orta sınıf duyarlılığı canlandırıldı ve bir-iki provokasyonla "kamuoyu" Ortadoğu'nun şu sıralar ABD'ye karşı konumlanan dinci hareketlerinin ve İran'ın aslında Türkiye için de tehlike yarattığına ikna edildi.

Ne yapacağız?

Geçtiğimiz Cuma günkü yazımda Türkiye solunun bu ve benzeri gelişmeler karşısında son derece uyanık, ilkeli ve yaratıcı davranması gerektiğine işaret etmiş ve "açığa düşme" tehlikesinin altını çizmiştim.

Mekanik solcu "baş tehlike"yi aramaya çalışır. Gericilik mi, Amerikancılık mı?

Yanıta göre ya TSK'nın öncülüğünü yaptığı "zinde güçler"in parçası olup "laik cephe"nin kuyruğu haline gelir ya da İslamcıların peşine takılır.

Bir de "bunlar fasa fiso şeyler, emeğin gündemine dönelim"ciler vardır, onlar işçi sınıfının milliyetçi ve dinci ideolojiler tarafından "ele geçirildiği"ni fark ettiklerinde "kendi küçük dünyamız"a geri dönmektedirler.

Ne yapacağız?

İşimizi yapacağız.

İşimiz ortalamacılıkla, ne şuculuk ne buculukla tarif edilemez. Cepheyi daha ileride, sınıf kimliğiyle kurma kararlılığımızın kaynağında bu var. Türkiye gericilik tehdidinden kurtarılacaksa, 12 Eylül felsefesi ve halktan ölümüne korkan yönetici sınıfımızla çatır çatır hesaplaşmadan bu yapılamaz. Türkiye Amerikancılıktan çıkarılacaksa, gücünü ciddi bir işbirlikçi gelenekten ve işbirliğinin maddi zeminini oluşturan sermaye gruplarından alan dinci akımlarla mücadele etmeden bu yola girilemez.

Cepheyi mümkün olduğunca tutarlı ve ilkeli bir biçimde kuracağız, toplumda ön açıcı bir taraflaşmayı örgütleyeceğiz.

Diyelim ki bunu yapamadık ve Türkiye, emekçi sınıfları büsbütün kişiliksizleştiren başka bir taraflaşmayla "kırılma" anına sürüklendi, o zaman ne olacak?

O zaman...

Devrimci bir perspektifle, gereken neyse o yapılır.

Ama bu, o zamanın sorunudur. O zamanın sorununa bugün yanıt vermek, ben bu ülkeye de bu halka da güvenmiyorum demektir.

O zamanın gelmemesi için uğraşmak... Bugünün devrimci görevi tam da budur.

[email protected]

yazici   mail
Bir kez daha ittifaklar ve cephemiz
Kemal Okuyan
Alametler
Tevfik Fikret Yılmaz