www.soL.org.tr
Kuzey Atlantik'te vahşi işbirliği
5 Ocak 2007, Cuma

Doğu Avrupa’yı sindiren ve eğitimli, ucuz işgücüne kavuşan AB, sömürünün daha da derinleştirilmesi için ABD ile işbirliği arayışında.

soL Angela Merkel, ABD ziyaretinde, basına verdiği bir demeçte özellikle marka ve patent hakları başta olmak üzere Kuzey Atlantik'in iki yakasının işbirliğini geliştirmeye kararlı olduklarını açıkladı. AB ile ABD arasındaki emperyalist rekabetin işbirliğini ne kadar mümkün kıldığı tartışması, İkinci Dünya Savaşı sonrasında verilen kısa bir ara haricinde yirminci yüzyıl boyunca sürdü. Görünen o ki Sosyalist Blok'un ortadan kalktığı ve bu bölgelerin kapitalist sisteme entegre olmakta olduğu son 20 yıldır tekeller bir balayı dönemi yaşıyor. Bölgesel sınırlar içinde tutulabilen krizler nedeniyle verilen kısa molalar haricinde dünya tekelleri, bu dönemde ortalama kârlılıklarını ve büyüme oranlarını hızla artırdılar. Bu olgunun, Kuzey Atlantik rekabetini "tatlı ve bereketli bir rekabet" halinde tutmasında büyük payı olduğu düşünülüyor.

Diğer yandan AB sermayesi için ekonomi alanında yapılan düzenlemeler rekabet ve verimliliği artırmaya yönelik girişimler olarak özetlendi. 20. yüzyılda AB şirketleri, ABD ve Japon şirketleri arasındaki rekabet üzerine kurulu bir söylemle ortalama kârlarının artırmaya çalıştılar. Şimdi ise Çin ve Hindistan gibi ülkelerin varlığı karşısında AB şirketleri kendi konumlarını korumaya yönelmek durumunda kalıyorlar. Alınan önlemlerden biri de özellikle 11 Eylül'ün ardından AB ile ABD arasında yeniden tanımlanan işbirliğinin ekonomi alanına taşınması. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bünyesinde yürütülen müzakerelerde özellikle tarım ve ticaret alanında AB sermayesinin kendini korumaya yönelik girişimlerinde, ABD ile işbirliği üzerine kurulu bir strateji öne çıkıyor.

Almanya öncülük ediyor
Angela Merkel, işbaşına geldiğinden beri ABD ile daha yakın bir işbirliği içinde olacağı sinyalleri verdi. ABD'de Irak yenilgisi tarafından tetiklenen iktidar partisinin ara seçim yenilgisi ardından Almanya başbakanının, bu tavrı daha cesur biçimde sergilemeye başladığı görülüyor. 2005 yılında telaffuz edilen ekonomi alanında Transatlantik işbirliği, 2006'da AB tarafından onaylanan bir strateji olarak gündeme geldi. 1995 yılından beri ABD ve AB şirketlerinin öncülüğünde Transatlantik iş diyaloğu başlığında yürütülen çalışmalar böylelikle AB'nin bir stratejisi olarak somutlandı. Merkel, geçtiğimiz Haziran'da DTÖ Doha müzakerelerinde basına yaptığı açıklamalarda Transatlantik işbirliğinin önemi ve gerekliliğine değinerek bu gündemi açmıştı. Merkel' in son demeci ise, Almanya'nın Transatlantik işbirliğinde öncülük eden taraf olacağını gösteriyor.

Merkel, demecinde Transatlantik işbirliğini iki başlıkta somutlarken, marka ve patent yasaları üzerinde önemle duruyor. Diğer yandan finans piyasalarında işbirliğinin gerekliliğine vurgu yapıyor.

Çin'e karşı marka rantı
Merkel'in marka patent yasaları üzerinde durmasının nedeninin, rekabeti "tatlı" kılan tekel kârlarındaki artışın kaynağında marka rantlarının yatması olduğu düşünülüyor. Transatlantik işbirliği kapsamında ele alınan marka patent yasası tekstil, gıda, ilaç, otomotiv, film, müzik, televizyon ve yazılım alanlarında faaliyet yürüten şirketleri kapsıyor. Çin'de, diğer Uzakdoğu ülkelerinde, Meksika'da, Doğu Avrupa'da ucuz üretim üsleri kuran, bu bölge halklarının yoksulluğu ve işsizliğinden ağır sömürü koşulları dayatmak için yararlanan AB ve ABD sermayesi, ucuzlayan maliyetlere rağmen marka rantlarını iyi koruyarak büyük bir başarı sağlamıştı. Marka rantlarının en önemli bileşenleri olan medya tekelleri, patent yasaları ve reklamcılık sektöründe iki bloğun sermayesinin iç içe girmiş olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Bankacılık gibi siyasi rekabetin daha çok hissedildiği alanlarda ise sermaye ortaklığı girişimleri genellikle sonuç vermiyor.

Merkel'in, bu işbirliğinin dünyanın kalanına ‘karşı' olmadığını vurgulaması ise inandırıcı bulunmuyor. Tüketimde büyük bir orta sınıf gücüne sahip olan ABD ve AB, kendi dışlarından özellikle Çin'den gelebilecek saldırılara karşı kendi tüketicilerini markaja alma çabası içine girmiş görünüyorlar. Zaten bu netlikte olmasa da Çin karşısında önlem alınmaz ise AB'nin pozisyon kaybedeceği AB'nin ticaret stratejisini belirleyen resmi metinlere yansımış durumda. AB ticaret stratejisini, entellektüel mülkiyet haklarını güçlendirme ve de mümkün olduğunca ikili anlaşmalar imzalayarak pazar payını artırma ve koruma şeklinde belirlemiş durumda.

Transatlantik işbirliği ile ifade edilen alan; dünya GYSİH ‘nin yüzde 57'sini, ticaretinin üçte birini, hizmet üretiminin ise yarısını kapsıyor. Bu verilerin büyüklüğüne sığınan AB şirketleri Çin ve diğerleri karşısında ABD şirketleri ile işbirliğini güçlendirerek, kâr oranlarını koruma yoluna başvuruyor. Marka patent alanında işbirliği çerçevesinde öngörülen yasal düzenlemelerle ABD ve AB tekelleri, konumlarını diğerlerine karşı kullanma yoluna başvuruyor.

yazici   mail