www.soL.org.tr
Bu nasıl bir çelişkidir?
İzzettin Önder 17 Mart 2007, Cumartesi

AKP hükümetinin beş yıla yakın iktidarı döneminde uygulanan politikalar genellikle yoksulluğu yaygınlaştırdığı, birçok alanda ekonomiyi çökerttiği halde, seçim anketleri hâlâ AKP’nin birinci parti olduğunu gösteriyor. Geçen günlerde bir ulusal TV kanalında uygulanan ekonomi politikası tartışılırken yapılan oylamada oylamaya katılanların yüzde 96’sı ekonominin kötü yönetildiği yönünde kanaat belirtirken, seçim anketlerinin AKP’yi hâlâ önde göstermesi gerçekten anlaşılır gibi değil. Bu çelişkiyi sosyolojik olarak açıklamanın sol partiler açısından çok önemli bir yararı var: Şöyle ki, acaba bu kâbustan nasıl kurtulunur ve gerçek sol partilerin önü nasıl açılır?

Bu sorunun yanıtı, çok açık ki, öncelikle AKP’nin yönteminin incelenmesini gerektirir. AKP’nin ilk seçimde oluşmuş siyasal boşluktan yararlanarak iktidara geldiği çok nettir. Hatta, AKP’nin böyle bir çoğunlukla iktidara gelmiş olmasının bile, seçim yasasının antidemokratik yapısı yanında, dönemin siyasal çalkantı ve bulanıklıkları ile ilgili olduğu bilinmektedir. Ancak, geçen beş yıl içinde ekonomide ciddî sıkıntıların yaşanmış, tarım kesiminden milyonlarca insan kopartılmış, borçlarımız artmış, aşırı yükselmiş carî açıkla dışa olan bağımlılığımız olağanüstü boyutlarda yükselmiş, faiz oranının reel olarak yüksek düzeyde sabitlenmiş olması yanında, AKP’nin oylarında hâlâ önemli bir değişiklik olmaması açıklanmaya muhtaç bir durumdur. Böyle bir durum hem iktisadî hem de sosyolojik tabanda açıklanmaya muhtaç bir durumdur.

Önce iktisadî tabanda akla gelebilen açıklama ile başlarsak, bu abanda elle tutulur hemen hiçbir kanıt bulamıyoruz. Zira, ekonomide az sayıda milyarder oluşurken, milyonlarca insan yoksulluk sınırı altına itilmektedir. Geçen süre zarfında ne tarım kesimi güçlendi, ne esnaf rahat bir nefes alır duruma kavuştu, nı KOBİ’ler iyileştirildi, ne de seçim yılı olmasına rağmen kamu personelinin özlük haklarında olumlu bir gelişme gerçekleştirildi. Buna karşın, ekonomide olumlu alanlar da görüldü. Bunların başında spekülâtörler gelmektedir. Bu dönemde borsadaki dalgalanmalardan yarar sağlayan, hatta yarar sağlamak amacıyla borsa veya sermaye piyasasında kasıtlı kriz çıkaran büyük oyuncular bu dönemde fevkalâde büyük kârlar sağlamıştır. Bu manzara karşısında, yoksul kesimlerin belki tek avantajı olmuştur. O da, seçim yılında yoksul kesimlere verilen “seçim rüşvetleri”dir. Bu rüşvetler, ev ev dolaşılarak, birebir insanlarla temas edilerek dağıtılmaktadır. Ne spekülâtörlerin kazançları, ne de seçim rüşveti alan (daha doğrusu, kabul eden!) yoksulların durumu sol partilerce örnek alınacak durum oluşturmaktadır.

AKP’nin ya da genelde sağ partilerin sağladıkları siyasal başarının sosyolojik temelleri, ekonomik temellerden çok daha derin, geniş ve, maalesef, güçlüdür. Sistemin ideolojik aygıtlarını büyük bir maharetle kullanan sağ partiler, öyle gözüküyor ki, bu alanın rantından daha uzun süre yarar sağlayacaktır. Tüm sosyal alanın kapsanması bu yazı boyutunu ve benim kapasitemi aşar nitelikte olduğu için, burada sadece AKP özelini dikkate alarak çok fazla ortaya çıkan bir sosyal alandan söz etmek istiyorum. Anlatıma başlamadan önce, bazı TV kanallarındaki sosyal dayanışma programlarına baktığımızda saptadığımız noktalar bize çok şey anlatmaktadır. Bu programlarda, yoksul kesimler ele alınırken, onların dertlerine çare olmak üzere kamu otoritesi değil, cemaatçi ortamlar gündeme taşınıyor. Fakir ailenin sorununa cemaatçi sistem çare buluyor. Böyle bir ortamda ne devlet, ne de objektif sosyal güvenlik politikası vardır. Bu tür yayınlar vasıtasıyla AKP, sosyal devlet politikalarını yaşama geçirmediği için eleştiri almamanın yanında, tam tersine, söz konusu politikaları uygulamadığı ve gündemden silmeye çalıştığı için ödüllendirilmektedir. Buna karşın, halkın sorunlarına cemaatçi yaklaşımlarla çare bulunmaya çalışıldığı görüşü halka pompalanmaktadır. Vaktiyle Refah Partisi’nin de pompaladığı cemaatçi politikaların amacı, sosyal sorunlara kısmî de olsa çare bulunurken, bu yolla vatandaşları sistem partisine kul yapmaktır. Böylesi yoz politikalar sosyal politikaların objektiflik ilkesine aykırı olduğu kadar, insan onur ve haysiyetine de saygısızlıktır. Bu tür yayınlarla varolan iktidar partisinin Cumhuriyet hükümetini değil, cemaatçi yönetimi temsil ettiği fikri topluma yayılmaya çalışılıyor. Bu ideolojinin arkasında dincilik/gericilik motifinin olduğu çok açıktır.

yazici   mail
Çankaya’ya gider iken
Aydemir Güler
Bu nasıl bir çelişkidir?
İzzettin Önder