www.soL.org.tr
Köy enstitülerinden geriye ne kaldı?
Gökhan Günaydın 18 Nisan 2007, Çarşamba

Sanayi devrimini yaşamış batı kapitalizminin vahşi kapitalist koşullarda "çözdüğü" köylülük sorunları, doğu toplumlarında yüzyıllardır varlığını sürdürüyor.

Asya tipi üretim tarzı, yarı feodalizm, çarpık kapitalizm gibi değişik tanımlamalar, olguya bakıştaki farklılıkları yansıtmakla birlikte, en hafifinden değişimin yavaşlığı konusunda ortaklaşmaktadırlar. Başka bir deyişle, "tüm dünyayı kendi tarlasından ibaret gören ve ona dokunulmadıkça savaşlara - devrimlere kayıtsız kalan köylü tipolojisi"...

Osmanlı'dan devralınan sosyoloji köylüdür. Anti-emperyalist bir bağımsızlık savaşı verilmiş; ancak ümmetlikten yurttaşlığa geçiş sancıları dinmemiştir. Köylü topraksız ya da küçük toprak sahibidir, kırsalda ağaların - şeyhlerin iktidarı sürmektedir. Pazara eklemlenen alanlarda ise kasaba eşrafından büyük şehir halcisine kadar uzanan sistem, köylünün artık değerine el koymaktadır.

1923-29 liberal iktisadi düzeninden sonra, 1930'lu yıllarda başlayan devletçilik uygulamaları, küçük köylü açısından durumu pek de değiştirmemiştir. İkinci Paylaşım Savaşı ise, tüm dünyada kağıtların yeniden karıldığı bir kopuşu yansıtmaktadır. Kapitalizmin bu kanlı hesaplaşması, birikim süreçlerinin önünü açacak, değişimi zorunlu kılacaktır.

20 Ekim 1940 tarihinde yapılan sayım sonuçlarına göre, Türkiye nüfusu 17.8 milyondur. 32 bin köyün okulu yoktur, okuma yazma bilen insanlar parmakla gösterilmektedir. Bir milyona yakın genç askere alınmış, üretimle bağlantısı kesilmiştir.

Bu dönemde, büyük üretici ile tüccar işbirliğinden ortaya çıkan karaborsa, halkın omzuna bir karabasan gibi binmiş, 1942 yılında ekmek karneye bağlanmıştır.

Bu ortamda, 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu çıkarılmıştır. Yasa, kısa süre içinde 200 bin köy öğretmeni ve tarımcı yetiştirmeyi, böylelikle bir kır aydınlanmasını ve tarıma dayalı kalkınma hamlesini amaçlamaktadır.

1940-1948 yılları arasında 21 Köy Enstitüsü kuruldu. Anadolu'nun yoksul çocukları, dağlardan taşları kırıp elden ele taşıyarak kendi okullarını yaptılar. Onlarca kilometre uzaktaki su kaynaklarından, okullarına su hattı açtılar.

İlk üç yılda 306 bina yapımı, 15 bin dekar alanda ekim, 250 bin fidan dikimi, 1.500 dekar alanın tarıma elverişli hale getirilmesi, 1.200 dekar bağ yapımı, 9.000 baş hayvan yetiştirilme işi yapıldı. Tarımcılık yanında marangozluk, ayakkabı yapımı, demircilik, doğramacılık öğrendiler.

Bu okullarda sanat yeşerdi. Edebiyat, heykel yapımı ve müzik gibi alanlarda eğitildiler. Aşık Veysel köy enstitülerinin bağlama öğretmeniydi.

Köy Enstitülerinden 17 bin 341 köy öğretmeni, 8 bin 675 eğitmen, bin 248 sağlık memuru, 204 köy enstitüsü öğretmeni yetişti. Köy aydınları, köyü içinden değiştirmeye koyuldular. Köylerde "bayram çocuğu" gibi kalmayan, analitik düşünen, başka bir dünyanın mümkün olduğunu uygulamalarıyla gösteren, emekten yana - halkçı aydınlardı onlar...

Diğer yandan kanlı savaş tüm hızıyla sürüyordu. Türkiye yapılan tüm baskılara rağmen savaşa girmemekte direndi. Savaşın sonu göründüğünde, terhis olacak askerlerin tarım toprağına sahip olmaları için 1945 tarihli Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıkarıldı.

Amaç, toprak reformu ile toprak sahibi yapılan, Zirai Kombinalarda modern tarım teknikleri öğretilen, kooperatiflerde ürettiğinin katma değerine sahip çıkan, Köy Enstitüleriyle Anadolu aydınlanmasının bir aracı olan köylü tipolojisi aracılığıyla rejimin temellerini değiştirmekti...

Dönemin CHP'si içinde konumlanan toprak ağaları, toprak reformuna karşı çıktılar. "Velisiz ve vasisiz demokrasi" sloganı altında verilen dörtlü takrir ile Demokrat Parti'nin temelleri atıldı.

Uzun süren no pax döneminden sonra, dünya Bretton Woods sistemiyle ABD denetimine girdi. Türkiye NATO'ya üye oldu. 1950 seçimlerini yüzde 53 oy almasına karşın milletvekilliklerinin yüzde 81'ini Demokrat Parti kazandı. Haziran 1950'de ezan da Arapça'ya dönüldü, Temmuz 1950'de Kore'ye asker gönderilmesine karar verildi.

Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu sulandırıldı, toprak ağalarının yararına kullanıldı. 27 Ocak 1954'te, uzun süren saldırı döneminin ardından, ilköğretim okulları ile birleştirilerek Köy Enstitüleri fiilen kapatıldı.

Böylece kır aydınlanmasının önü kesildi. Köylü, düzeni değiştirmeye aday bir sosyolojik yapıdan, düzenin sigortası bir temele geri döndürüldü.

Tüm bunlar, 1940-1954 arasındaki onbeş yıllık zaman sarkacının gel gitleri olarak tarihe geçti. Artık bugünün Türkiyesi ile yapılacak bir karşılaştırmada, sosyolojik ve siyasal bir veri seti sağlıyor.

İnsan yaşamı için uzun, yerküre zamanı için kısa yarım yüzyıllık dönem karşılaştırmasında ele alınabilecek temel noktalar ise Amerikan emperyalizmi, merkez - çevre karşıtlığındaki sömürü düzeni, seçim sistemi, siyasal ve ekonomik iktidar odaklarının kendi iktidarlarını pekiştirmek için kullandıkları yöntemler ve bunların karşısında geniş halk kitlelerinin ve emeğin konumlanması yanında, aydınların ve öncülerin toplumsal yapıyı dönüştürme güç ve kararlılığındaki aşınma olarak öne çıkmaktadır.

yazici   mail