www.soL.org.tr
Fidel: Devlet Başkanlığı'nı bırakıyorum
19 Şubat 2008, Salı

Küba Devrimi'nin lideri Fidel Castro, bu sabah bir mesaj yayımlayarak Devlet Başkanlığı ve Başkomutanlık görevlerinden ayrılacağını duyurdu. "Fidel Yoldaşın Görüşleri" başlığı altında düzenli olarak yazmaya devam edeceğini açıklayan Fidel, "veda etmediğinin" altını çizdi.

resim

soL Küba lideri Fidel Castro, aralarında Devlet Başkanı'nın da bulunduğu Devlet Konseyi üyeliklerinin belirleneceği 24 Şubat'taki Ulusal Meclis oturumundan önce, bugün yerel saatle sabaha karşı yayımladığı mesajında Devlet Başkanlığı ve Başkomutanlık görevlerini kesinlikle yeniden kabul etmeyeceğini açıkladı. Fidel 2006 yılı yazında rahatsızlanarak görevlerini geçici olarak Birinci Devlet Başkan Yardımcısı olan kardeşi Raul Castro Ruz'a devretmiş, aradan geçen bir buçuk yıl boyunca Fidel'in görevinin başına dönüp dönmeyeceği belirsizliğini korumuştu. Pazar günü yapılacak oylamada Raul Castro'nun Devlet Başkanı seçilmesi beklenirken, halihazırda milletvekili olan Fidel Castro'nun Devlet Konseyi'nde başka bir görev alıp almayacağı merakla bekleniyor.  

Fidel Castro'nun Devlet Başkanı sıfatıyla yazdığı son mesajını tam metniyle yayımlıyoruz.

Başkomutandan mesaj:

Sevgili yurttaşlar,

Geçen Cuma, 15 Şubat'ta, bir sonraki makalemde çoğu yurttaşın ilgisini çekecek bir meseleyi ele alacağım sözünü vermiştim. Bu nedenle şimdi bu mesajı yayımlıyorum.

Devlet Konseyi'ni ve Başkanını, Başkan Yardımcılarını, Sekreterini aday gösterme ve seçme vakti geldi.

Uzun yıllar boyunca Devlet Başkanlığı makamını işgal etmenin onurunu yaşadım. 15 Şubat 1976'da Sosyalist Anayasa serbest, doğrudan ve gizli bir oylamayla, seçme hakkı olan halkın yüzde 95'inden fazlasının onayıyla kabul edilmişti. İlk Ulusal Meclis aynı sene 2 Aralık'ta kuruldu; sonra da Devlet Konseyi'ni ve Devlet Başkanı'nı seçti. Öncesinde ben 18 yıldır Başbakanlık görevini sürdürmekteydim. Her zaman halkın ezici çoğunluğunun desteğiyle devrimci çalışmayı ilerletecek yetkilere sahip oldum.

Sağlık durumumun hassasiyetinden haberdar olan bazı yabancılar, 31 Temmuz 2006'da Devlet Konseyi Başkanlığı'ndan geçici istifamın ve bu görevi Birinci Devlet Başkan Yardımcısı Raul Castro Ruz'a bırakışımın nihai olduğunu düşündüler. Ancak kişisel becerileri nedeniyle aynı zamanda Silahlı Kuvvetler Bakanı olan Raul ile Parti ve Devlet liderliğinin diğer kadroları, kötü sağlık durumuma karşın beni kamu yaşamının dışında görmeye istekli değillerdi.

Benden kurtulmak için her yolu denemiş olan hasmımın karşısında zor duruma düşüyordum ve buna uymak konusunda isteksizdim.

Daha sonraki zorunlu istirahat dönemimde aklımın tam kontrolünü geri kazandığım gibi, çokça okumak ve dinlenmek için de vaktim oldu. Dinlenme ve iyileşme programlarından artakalan pek çok saatimi yazı yazmaya ayıracak fiziksel gücü topladım. Sade mantık bu işin olanaklarım dahilinde olduğunu gösteriyordu. Öte yandan sağlığımdan bahsederken umutların yeşermesini önlemek konusunda fazlasıyla dikkatliydim, çünkü bunun aksi bir son, savaşın ortasındaki halkımız için yaralayıcı olurdu. Bu nedenle ilk görevim halkımızı siyasal ve psikolojik olarak bunca yıllık mücadelenin ardından yokluğuma alıştırmaktı. "İyileşmemin risklerden azade olmadığını" tekrarlayıp durdum.

Dileğim görevlerimi son nefesime kadar sürdürebilmekti. Ancak elimden gelen bu kadar.

Devrimimizin kaderi üzerinde belirleyici önem taşıyan nice kararların alınacağı parlamentoya beni vekil seçerek onurlandıran çok sevgili yurttaşlarıma diyorum ki; Devlet Konseyi Başkanlığı ve Başkomutanlık görevlerine asla talip olmayacağım ve bu görevleri kabul etmeyeceğim, tekrarlıyorum, asla talip olmayacağım ve bu görevleri kabul etmeyeceğim.

Ulusal Televizyon'da yayımlanan Yuvarlak Masa programının yönetmeni Randy Alonso'ya yazdığım ve benim isteğim üzerine kamuoyuyla paylaşılan kısa mektuplarda, her ne kadar bu mektupların alıcısı bile amacımın farkında olmasa da, bugün yazdığım bu mesajın ipuçlarını belli etmeden verdim. Gazetecilik okulundaki öğrencilik yıllarından çok iyi tanıdığım Randy'ye güveniyordum. Vilayetlerdeki üniversite öğrencilerinin başlıca temsilcileriyle yaşadıkları Kohly'deki büyük evin kütüphanesinde her hafta görüşürdüm. Bugün tüm ülke dev bir üniversite oldu.

Aşağıda 17 Aralık 2007'de Randy'ye yazılmış mektuptan kimi paragraflar var:

"Ortalamada 12 yıllık eğitim seviyesine ve bir milyon üniversite mezununa sahip olan ve tüm vatandaşlarına hiçbir şekilde ayrımcılığa uğramadan eğitim alma olanağını gerçekten sunan Küba toplumunun güncel sorunlarına verilecek yanıtların, her somut soru için bir satranç oyunundakinden daha fazla değişken gerektirdiğini düşünüyorum. Tek bir ayrıntıyı bile görmezden gelemeyiz; eğer devrimci toplumdaki bir insanın aklı içgüdülerinin önüne geçecekse, bu kolay bir yol değil."

"Benim temel görevim, makamıma yapışmak ya da genç insanların önünü kesmek değil, mütevazı değeri içinde yaşama ayrıcalığına sahip olduğum özel dönemden gelen, kendi deneyimim ve fikirlerimle katkıda bulunmak."

"Niemeyer gibi, ben de kişinin sonuna kadar tutarlı olması gerektiğine inanıyorum."

8 Ocak 2008 tarihli mektuptan:

 "...Birleşik oyun sıkı bir destekçisiyim (bunun bilinmeyen erdemleri koruyan bir ilke olduğunu düşünüyorum), çünkü bu bize eski sosyalist blok ülkelerinden tek bir adayın portresini kopyalama eğiliminden kaçınma olanağı sağladı. Sosyalizmi kurmaya dönük bu ilk girişime derin saygı duyuyorum; biz de onun sayesinde seçtiğimiz yolda ilerleme şansını elde ettik."

Ve bu mektupta tekrarladım: "... Asla unutmayın ki, tüm dünyanın şanı bir mısır tanesine sığar."

Bu nedenle fiziksel olarak sunabileceğimden daha fazla hareket ve zaman gerektiren bir sorumluluğu kabul etmek vicdanıma ihanet olurdu.

Neyse ki, Devrimimiz hâlâ eski tüfek kadrolara ve sürecin ilk aşamalarında çok genç olanlara güvenebilir. Kimileri dağlardaki savaşa katıldıklarında ve daha sonra enternasyonalist görevlerdeki kahramanlıklarıyla ülkelerine zafer kazandırdıklarında çok gençti, neredeyse çocuktular. Onlar bu görev değişikliğini gerçekleştirecek yetkiye ve deneyime sahip. Ayrıca karmaşık ve neredeyse imkansız olan devrimi örgütleme ve yönetme sanatını bizimle beraber öğrenen ara kuşak da var.

Yol her zaman zor olacak ve herkesin akıllı çabalarını gerektirecek. Özür dilemenin, ya da bunun antitezi olan kendini suçlamanın sözde kolay yoluna güvenmiyorum. Her zaman olabileceğin en kötüsüne hazır olmalıyız. Başarılıyken mütevazı olduğumuz kadar, güç durumdayken de sağlam durma ilkemizi unutamayız. Yenmemiz gereken hasmımız fazlasıyla güçlü; ancak yarım yüzyıl boyunca kendimizden uzak tutmayı başardık.

Size veda etmiyorum. Tek dileğim fikirler savaşında bir asker olarak çarpışmak. "Fidel Yoldaşın Görüşleri" başlığı altında yazı yazmaya devam edeceğim. Elinizin altındaki silahlara bir yenisi daha eklenmiş olacak. Belki sesimi duyarlar. Dikkatli olmalıyım.

Teşekkür ederim.

Fidel Castro Ruz

18 Şubat 2008, 17:30

(Çeviri: Sinan Dinçer)

yazici   mail