www.soL.org.tr
“Özelleştirmelere karşı durmak başka bir dünya istemektir”
10 Ekim 2006, Salı
resim

HABER MERKEZİ TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, özelleştirme tartışmalarının son dönemde yerli-yabancı sermaye karşıtlığına sıkıştırıldığına dikkat çekerek, özelleştirmeye bu karşıtlığın ötesinde mülkiyet sorunu olarak bakıp kamusal mülkiyeti savunduklarını, yapılmış olan özelleştirmelerin yöntem ve zamanlamasına değil, özelleştirmenin kendisine karşı olduklarını vurguladı. Soğancı, bu nedenle 14 Ekim'de yapacakları mitingde mimar, mühendis ve şehir plancılarının, "özelleştirmelere karşı durmak başka bir dünya istemektir" diyeceklerini bildirdi.

Soğancı yaptığı açıklamada, Türkiye'de 1980 sonrasında uygulanmaya başlayan özelleştirme, kuralsızlaştırma politikalarının devamı olarak, siyasal iktidarın, hiçbir meşruluk arayışına dahi girmeden, tüm kamu kurumlarını haraç-mezat sattığını hatırlattı.

Özelleştirme basit bir mülkiyet devri değil
Bunun basit bir mülkiyet devrinin ötesinde "toplumsal sistemde yaşanan köklü bir dönüşümün işareti" olduğuna dikkat çeken Soğancı, "Bu dönüşümün merkezinde sermayenin etkinliği bulunuyor. Sermaye-toplum ilişkisinde toplumun güvenliğini sağlayan kamunun ortadan kaldırılması; toplumu sermaye karşısında korumasız, güvencesiz bırakıyor" dedi.

IMF ve DB'nin yetemediği yerde devreye bombalar giriyor
Sermayenin sınırsız hareketliliğinin sağlanmasının IMF ve Dünya Bankası buyruklarıyla gerçekleştiğini belirten Soğancı, bunların yetemediği yerlerde ise, Afganistan'da, Irak'ta olduğu gibi bombaların devreye girdiğinin altını çizdi.

Soğancı, özelleştirme sonrası yaşanacak olanları şöyle sıraladı:

"Kamusal yararın yerine, sermayenin çıkarları koyulmaktadır. Toplum daha çok yoksullaşacak, işsizlik artacaktır. İş güvenliği yerine esnek çalışma yöntemleri etkin kılınacak, emek sömürüsü daha çok artacaktır. Kamusal niteliği ortadan kalkan şirketler, çalışanların, çevre halkının, doğanın gözetilmesi yerine, yalnızca daha çok kârı hedefleyecek, bu da çalışanlar, bölgede yaşayanlar ve doğa açısından yıkım anlamına gelecektir. Yurttaş, müşteri olarak tanımlanarak, hizmet aldığı şirkete müdahale hakkı ortadan kaldırılacaktır. Toplum müdahalesi dışında bırakılan ekonomi ile anti-demokratik, toplumsal çıkarlardan uzak bir ekonomik sistem yaratılacaktır. Eğitim, sağlık gibi en temel insan haklarından yoksullar yararlanamayacak, güvencesiz ve korumasız kalacaktır."

Kamusal üretim, çalışanların katılımıyla düzenlenmeli
Kamusal üretimin, kamu yararına, demokratik bir üretim sürecinin işlemesi için yeterli olmadığının altını çizen Soğancı, bunun için kamusal üretimin, çalışanların etkin katılımı ve denetimiyle düzenlenmesi, bölge halkının ve hizmetten yararlananların planlama sürecine katılımının sağlanması gerektiğine işaret etti.

Soğancı, mühendis, mimar ve şehir plancılarının, neo-liberal politikaların yaşamlarında yarattığı tahribata, yoksullaşmaya, açlık sınırında yaşamaya mahkûm bırakılmaya karşı, "özelleştirmelere karşı durmak başka bir dünya istemektir" sloganıyla 14 Ekimde Ankara'da olacaklarını belirtti.

yazici   mail