www.soL.org.tr
Ercüment İçil’i uğurluyoruz
21 Kasım 2006, Salı
resim

 

Türkiye Komünist Partisi üyesi, işçi sınıfımızın onurlu militanı, sevgili yoldaşımız ve dostumuz Ercüment İçil'i uğurluyoruz. Kınalıada Mezarlığı'na gitmek üzere 22 Kasım Çarşamba günü saat 10:00'da Bostancı iskelesinde buluşuyoruz. Anısını ve mücadelesini yaşatacağız.

 

 

soL 4 Ağustos 2000, sayı: 97

Yüzelli yıl sonra....

Hayalet mi, gelecek mi?

Kölelik, feodalite, kapitalizm, sosyalizm, komünizm, vb birçok sözcük...Nedir bunlar? Ciltlerle kitap yazılmış, yığınla ansiklopedi sayfası.

Karşılaşılan her kavramın iki görüşe göre yorumu yapılabilir. Biri kapitalist diğeri Marksist açıdan. Aslında ikisi de sınıfsal bakış açısından olmalı. Ama kapitalizm, zorunlu olarak kullandığı bazı kavramların içini boşaltmakta, çarpıtmakta çok ustadır ve sınıfsallığı ağzına bile almaz, sınıflar yokmuş gibi davranır. Sanki kendisi bir sınıf değilmiş, evrenle birlikte var olmuş ve ancak evrenle birlikte yol olacakmış duygusunu yaratmaya, yaymaya, dayatmaya çalışır.

Pek iyi, pek güzel de, işçi sınıfı yok mudur? Kapitalizme göre yoktur. Kapitaliste göre SA'ların ağası Sakıp'ın soytarılıklarında (şovlarında) da görüldüğü gibi, patronun sermayesiyle, başka bir şeycikler yapmayıp fedakarlık ederek açtığı fabrikalarda, işyerlerinde çalışarak sayesinde "ekmek parası" kazanan "sevgili canları, işçileri" vardır. Sermaye sahibi patron olmazsa, kim, nasıl o fabrikaları, işyerlerini kuracak, "sevgili işçilerine" "ekmek teknesi" sağlayacaktır?

Biz komünistler diyoruz ki: SA'ların ve bütün kapitalistlerin sermayelerine, işçi sınıfının hiçbir gereksinimi yok. Sermaye toplumsal olmalıdır. Emek, işçi sınıfının kolektif, yani birlikte üretim yapmasına, eşitlikçi paylaşıma ve geniş emekçi yığınların mutlu olmasına yaramalıdır.

Bu gerçekleri anlatmak isteyen marksistler, komünistler, kapitalistlere göre, Nazım gibi vatan hainidirler. Bir zamanlar bağırırlardı; komünistler Moskova'ya! Yalnız ülkedeki yasaklarla, cezalarla yetinmezler, ülkeden dışarı atma özlemlerini de kusarlardı. Bir zamanlar uluslar arası işçi dayanışması da yasaktı. Kimlere? İşçi sınıfı ve örgütlerine, onlara kendi konumlarını, gerçekleri anlatmaya çalışan marksistlere, komünistlere. 1980 öncesinin, yanlışlarının yanında pek çok doğruyu, sınıf sendikacılığı ilkelerini yaşama geçiren DİSK ve bu konfedarasyona bağlı, özellikle Maden-İş, Bank-Sen gibi sendikalar, uluslararası devrimci işçi örgütlerine üyeydiler ve işçi sınıfının uluslar arası dayanışmasını sağlamaya çalışıyorlardı.

Burjuvazi bir zamanlar "izm" lerden nefret ediyor ve "bırakın bu izmleri" diye saldırıyordu.

Aslında burjuvazi kapitalizm sözcüğünü de hiç sevmez. Ama çaresiz. Yalnız Sovyetlerin çözülüşünden sonra globalizm sözcüğüne pek bir sarıldı. Sahi bu globalizm nereden çıktı? Nereden çıkacak? Uluslararası kapitalizm ve emperyalizmin çocuğu. Çünkü artık uluslararası sermayeye, ulusal çapta sömürü yetmiyor. Bütün dünyanın işçilerini sömürmek istiyor. Açıkca söylüyor; "dünyadaki çalışabilir nüfusun yüzde yirmisinin üretimi (yani yaratacağı artı değerin sömürülmesi E.T.İ.) yeterlidir."

Bu uluslararası sömürücü, yokedici, vahşi düzenin karşısına kimler çıkacak?

Tabii işçi sınıfı ve bizler, marksistler, komünistler çıkacak. Bizler emekçi yığınları uyarmak, aydınlatmak zorundayız. Bu durumda Marx'ın çağrısı her zamankinden daha çok güncellik kazanıyor. ‘Bütün ülkelerin işçileri birleşin!' Birleşin ki, sizlerin, çalışabilir nüfusun yüzde yirmisinin emeğini sömürerek, zenginliklerine zenginlik katan, geri kalan yüzde seksen kitleyi açlığa, yokluğa, ölüme terk eden uluslararası kapitalizm; bu paranın padişahlığı yıkılsın ve emekçi yığınların ortak üretim ve paylaşımla mutlu olacakları düzen kurulsun. Bunun için önce burjuvazinin koyduğu yasakları kırmalıyız.

Bugünkü yeni dünya düzeninin üzerinde dolaşan artık bir hayalet de değildir. Emekçi yığınların, öğrenmek, bilmek ve yaşama geçirmeleri gereken bir zorunluluktur sosyalizm. Her zamanki gibi gelecektir; zengin geleneği ve deneyimleriyle birlikte...

Ercüment Tahir İçil

yazici   mail