www.soL.org.tr
Kara tuzak...
Orhan Aydın 25 Eylül 2007, Salı

AKP, yüzde kırk altı onda yedi ile saltanat sürüyor.

Taslak metin, susturucu takılmış yeni bir silah sanki.

Başbakan ise, son Osmanlı Padişahı gibi.

Gelene gidene, uçana kaçana destursuz sallıyor.

Amerika’dan torun pışpışlamadan dönsün hele, siz o zaman görün kabadayılığı.

Önüne gelene bağırıp çağıracaktır.

Çünkü, oradan  bildik  talimatlar kuşanıp ta gelecektir.

Hem de ne talimatlar.

Bu Amerika zamanlaması çok iyi okunmalıdır.

Kimlerle neler görüştüğü iyi bilinmelidir.

Ülke pazarlamacıları gerçekten de gem’i azıya almışlardır.

AKP, emellerine kavuşmak için her duruma uygun bir kılıf hazırlamıştır.

“Anayasa meselesi” şimdiden bir oldu bittinin adıdır.

Yazılı taslak metin, aslında sonlandırılmış metindir.

Sapanca toplantısının hemen ardından yapılan bakanlar kurulu toplantısının ne anlama geldiği açıktır.

Hükümet sözcüsünün ağzından çıkanları birlikte işittik.

Nedense biz, her şeyi “yanlış” anlıyoruz.  Hiçbir şey “konuşulduğu,yazıldığı gibi” değilmiş,

Bu halk ve fikir yürütücüler “aptal” yani.

“Niyet” okuyormuşuz !

Ne yapacaktık?

Şu metin yazıcıların kimliklerine bakın lütfen.

O kafalardan, tüm toplumu kucaklayan eşitlik ve özgürlük içeren bir Anayasa çıkması mümkün müdür?

Biri kafatasçı bir ırkçı, bir diğeri ümmetçi bir gelenekçi.

Bunlar hangi ara “Anayasa yazıcısı” seçildiler bileniniz var mı?

Bu ülke bu kadar mı aciz?

Mesele, bile isteye getirilip türbanda kilitlenmiştir.

Ülke yine aynı kara tuzağın içine düşürülmüştür.

Bu aslında, yemlenen basın tekellerinin de işine gelen kurnaz bir oyundur.

Bakın günlük yazılı ve görsel basına, baş sayfa haberlerinin tamamı türban üstüne kuruludur.

Yakında, otuz iki kısım tekmili birden, dizi filmi çekilirse şaşırmayın.

Görülen köyün kılavuza ihtiyacı yoktur. Atı alan, Üsküdar yoluna koyulmuştur bile.

AKP, kendi siyasal geleceğini garanti altına almanın hazırlığını yapmaktadır. Biçilen kaftan, tam da beyefendinin istediği gibidir.

Oysa bu taslak, hak budayıcıdır.

Bu taslak, dinci ve ırkçı dayatmalar bütünüdür. Ümmetçi bir toplum oluşturma, geliştirme ve yaygınlaştırıp sistemin tepesine oturtma öngörüleri ile doludur. İslam ve Türklük merkeze konmuştur. Cemaat ve tarikatların önü açılmıştır.

Bu taslak özgürlük ve eşitlik karşıtıdır. Farklı düşüncelerin ifade edilmesine tahammülsüzdür.

Bu taslak, işçi ve emekçi düşmanıdır. Sendikal hak ve örgütlenmenin önüne yeni faşist engeller koymaktadır. Patronların ve çok uluslu tekellerin çıkarlarını koruyan düzenlemeler, “yasa” haline getirilmiştir.

Bu taslak, hukukun “ayaklar altına” alınma belgesidir. Yurttaşların “hukuk ve yasalar önünde eşitliği” ilkesi tırpanlanmıştır.

Bu taslak, kendinden olmayan her bireyin karşısındadır. İslam merkezlidir ve kendi inancından olmayan her yurttaşı ve toplumu açıkça dışlamıştır.

Bu taslak, devletin çok uluslu şirket gibi yönetileceğinin resmi ifadesidir. Pazarlamacıdır. Piyasacıdır.

Bu taslak, başta eğitim ve sağlıkta sonra yaşamın tüm alanlarında özelleştirmecidir. Sosyal devlet tanımlamasını öngören tek bir açılım yoktur.

Bu taslak, kültür ve sanat yaratıcılarının ise baş düşmanıdır. Bu yüzden bu alanlara yer bile verilmemiştir.

Bu satırların okurları bilirler. Bu meseleyi daha önce dillendirmiş ve olacakları sıralamıştık.

Savlarımızın hemen hepsi doğru çıkmıştır.

Sanat ve kültür alanları, AKP’nin program kitapçığında ne ise, hazırlatılan taslakta da odur.

Bunlar için kültür ve sanat; şıhlara, şeyhlere tapınmak, Necip Fazıl efendilerine methiyeler düzmek, küçücük çocuklara ilahiler okutup huu çekmektir. “Ceddin deden, neslin baban” aksak yürüyüşünde, Osmanlı hamam tası ile huşu içinde gusül aptesti almaktır.  

Bu anlamda, kimin Kültür Bakanı olduğunun önemi yoktur. Yapılacak işler bellidir. Yasada yer almasına filan da gerek yoktur. Memleketin ortak kültürel varlıklarını peşkeş çekersin olur biter. Sanat alanlarını boğmanın bir çok yolu vardır. Yasakçılığı yasa halinde yazmaya ne gerek var. Polis ve ona tanınan geniş yetkiler ne güne duruyor. Emir demir’i deler. Emredersin olur biter.

Sanatçı hakları da neymiş! Kim sanatçı bu memlekette, ne sanatı, hangi sanat?

Görüldüğü gibi mesele, kimilerimizin yakındığı gibi, birkaç maddenin bu taslakta yer bulmamasından çok daha ötededir.

Yasa tanımazlık uygulamaları ise başlamıştır. Kongre vadisi adına üleştirilen bölge için, koruma kurulu kararı ortadan kaldırılmıştır. Bu baskı ile gerçekleştirilmiştir. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Müdürlüğüne gelen talimat yazısı “en kısa sürede binanın boşaltılması” emridir. Böylelikle, Muhsin Ertuğrul Sahnesi de tarihe karışacaktır. Yerinde kongre merkezinin, tüm vadiye bakan yeni taş yığını yükselecektir. Ağaçlar kesilecek, doğa katledilecek, Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu görünümünü ve olanaklarını yitirecek, üstü kapatılacak, bölge izinsiz girilemeyen bir “kurtarılmış alan” olarak sermaye gruplarına güzellenecektir. Rant alanı, rantçıların iştahını kabartınca yasa masa tanınmaz olmuştur.

Bu arada, Şehir Tiyatrolarının yönetiminde bulunan zatların teslimiyetçi tutumları başka bir yazının konusudur ve gerçekten can sıkıcıdır. Çalışanlar tarafından “seçilmiş yönetici” olmanın ahlaki kurallarını sıralamanın anlamı yok ama, işbirlikçiliğin bir çok literatürde bir çok tanımlaması vardır.

Önümüzdeki günlerde AKM de aynı sonla tarihe karışacaktır. Koruma kurulunun direneceği nokta bellidir. Paranın padişahlığı ve sultanın saltanatı gereğini yapacaktır. Tüm sanat alanlarının başına  çorap örmenin ilk işareti olan bu taslak metin, ülkemiz için dar ve sığ yapısı ile, çözülmez sorunların kör düğümüdür.

Devlet Tiyatrolarının özelleştirileceğinin tüm işaretleri oluşmuştur.

Şehir Tiyatroların geleceği belirsizdir.

Alanlarımızdaki örgütlenmeler ise, hiçe sayılmaktadır.

Bunun açık adı, faşizm değil ise nedir?

Kültür bakanı zat ise, laf üstüne laf çevirecektir. Öyle de olmaktadır. Bakanın durumunu algılayanca bir oyun şarkısı düşüyor aklıma;

“Sağcı ile sağcı… Amanallah,
Solcu ile solcu… Oh,oh,oh,
Çevir kazı yanmasın, çevir de çevir,
Çevir kazı yanmasın devir bu devir.”

Son günlerde, hükümet sözcüsünden ilk dört maddenin “değiştirilmediği” gibi açıklamalar gelmektedir. Canım oldu olacak onları da yok sayın olsun bitsin. Cesur olun. Olmadı, Anayasayı halka onaylattıktan sonra  genelgeler ile, kararnameler ile delersiniz olur biter. Meydan sizin.

“İyi niyetli” kalemşorların gizlediklerini algılamakta zorlanmıyoruz.

Çürümenin ayak izlerinin yaydığı koku  ise, dayanılmazdır.

Hiçbir yurttaşımız, bu taslak  metnin arkasındaki buzdağını görmezlikten  gelemez.

AB’nin ve ABD’nin emperyalist emelleri ile birebir örtüşen bir Anayasa metni, bu toplumda kabul görmeyecektir.

[email protected]

yazici   mail
Laiklere bakın...
Aydemir Güler
Devrim olmuş haberimiz olmamış!
Kemal Okuyan
Kara tuzak...
Orhan Aydın