www.soL.org.tr
‘Kürt planı’nda gözler ABD’de
21 Kasım 2007, Çarşamba

AKP ve CHP Meclis Grup toplantıları, “kapsamlı Kürt planı” tartışmalarına sahne oldu. Erdoğan, Kürtleri “kardeş” olarak gördükleri için Doğu ve Güneydoğu’da birinci parti olduklarını vurgulayarak, terör sorununda diplomatik yolları da kullandıklarını, ABD’ye bu amaçla gittiklerini ifade etti. Baykal ise “silah bırakma” sözlerinin PKK ile müzakere iması barındırdığını söyleyerek bunun zafiyet olduğunu savundu.

resimHABER MERKEZİ Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan AKP Genel Bakanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Prag ziyareti öncesinde söylediği sözleri tekrarlayarak, “Biz, demokratik bir ortamda bu mücadelemizi sürdüreceksek o zaman bir tercih yapmak durumundayız. Ya silahı tercih edersiniz, ya demokrasiyi tercih edersiniz” şeklinde konuştu. Erdoğan, kendisine yönelik eleştirilerin “terör rantından” kaynaklandığını öne sürerek, “Tabii bu arada birçok sataşmalar olacak. Hele hele terörün bir karabasan gibi ülkemizde olduğu dönemde bunun üzerinden hâlâ rant sağlamaya gayret edenler var. Bunu benim açıklamama gerek var mı?” dedi.

AKP’yi “bir savaşçı gibi ortaya sürmek, bir savaşçı edasıyla bu ülkede dolaştırma gayreti içerisine giren sözde siyasetçiler” olduğunu söyleyen Erdoğan, “Biz affedersin eli silahlı kovboylardan değiliz. Yeri geldiği zaman onu kullanacak olan güvenlik güçlerimiz, yeri geldiğinde kullanmasını da bilir. Ama siyasetçiden bu beklenmez. Siyasetçiden yönetim, aklıselim beklenir” diyerek, sorunun diplomatik yollardan çözümü için de çaba harcadıklarını ve Türkiye’nin haklılığını dünyaya anlatmayı başardıklarını ifade etti. Erdoğan’ın “Niçin AB üyesi ülkelerinde arkadaşlarım niçin şu anda sürekli dolaşıyor? Amerikalara kadar niye gittik? İşte bunların bütün diplomatik çerçevesini de halletmek için... Yarın uluslararası hukuk karşısında güçlü olmak için bunları da yaptık, yapıyoruz” şeklindeki sözleri, “kapsamlı Kürt planı”nın ABD ve AB merkezlerinde oluşturulduğunu da ortaya koydu.

“Doğu’nun temsilcisiyiz”
Erdoğan, DTP’yi hedef alan konuşmasında ise “Ya silahı tercih edenlerle beraber olursunuz veya barışı, sevgiyi kendine şiar edinmiş olanlarla beraber olursunuz. Bu tercihi yapmak durumundasınız. Bizim söylediğimiz budur. Bir taraftan güvercin uçur, öbür taraftan gel bu ülkenin barış dinamiklerine fitili koy ve ateşle... Yok böyle bir şey. Bunu bir defa çok iyi bileceksin ve bunu da kimse yutmaz. Yutmuyor da... Benim Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Kürt kökenli vatandaşım, kardeşim de yutmaz, Doğudaki de yutmaz,  zaten yutmuyor da” diyerek, bölgedeki Kürt nüfusu AKP’nin temsil ettiğini öne sürdü.

Erdoğan, birilerinin kalkıp “Ama bunlar Kürtlere ‘kardeşim’ dedi” dediğini belirterek, “Ee ne diyeceğim? Kardeşim tabii... Kardeşim. Benim Kürt de kardeşim, Türk de kardeşim, Laz, Boşnak, Arnavut da hepsi kardeşim benim. Yani bu ülkenin kadim değerlerini benimsemiş herkes benim kardeşim. Ama siz bunu kavrayamadığınız içindir ki ülke bugünlere gelmiştir. Biz de bunu kavradığımız içindir ki Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, Doğunun açık ara önde bir numaralı partisi olduk” diye konuştu.

Muhalefet partilerinin sınır ötesi operasyon konusundaki eleştirilerini cevaplayan Erdoğan, “Şimdi kalkmış, ‘Ee biz tezkereyi verdik’... Verdin ne olmuş? ‘Ne duruyorsun?’ diyor. Bir dakika ya... Biz tezkereyi aldıysak, senden harekat emrini almadık ki... Sadece tezkere aldık. Bu tezkerenin içinde ne yazdığı da belli. Bunun zamanını, şümulünü bu Hükümet belirleyecek. Bu orada yazıyordu, okumadın mı? Okudun. Şimdi biz bunu ilgili kurumlarla istişaresini sürekli yapıyoruz. Askerimizle sürekli istişare ediyoruz. Ama ikide bir çıkarsan, dersen ‘ne bekliyorsun, ne duruyorsun?’ Kusura bakmayın, bu devlet adamlığına yakışmaz” şeklinde konuştu. Erdoğan, gerekli olduğunda güvenlik güçlerinin üzerine düşeni yapacağını kaydetti.

Baykal çözümü ABD’den bekliyor
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Prag’a giderken, “Bizim için önemli olan silahların bırakılmasıdır” dediğini belirterek, “Silahların bırakılması söylemi, PKK söylemidir. Bu söylem, terörü halletmeye yönelik değil, terörün pazarlıkla sonuç almasını sağlamaya yönelik bir stratejinin parçası olarak ortaya atılmaktadır” dedi.

Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, “ABD, Irak, Kuzey Irak’taki yöneticiler gereğini yapmalıdır. Bunu talep etmek hakkımızdır” sözleriyle, ABD’den beklentilerini ifade etti. Baykal, AB, ABD, Avrupa Parlamentosu’nun, Türkiye’nin, terör tehdidiyle karşı karşıya kaldığını kabul ettiğine değinerek, bunun önemli bir gelişme olduğunu söyledi. ABD Başkanı Bush’un, PKK’nın terör örgütü olduğunu ifade ettiğini kaydeden Baykal, “Türkiye’nin Irak’a yönelik müdahalesi karşısında en sert tepkiyi göstereceğini ilan eden Irak ve Kuzey Iraklı yöneticiler, Türkiye’nin müdahale hakkına sahip olduğunu kabul etmeye başladı” diye konuştu.

Baykal, sorunun uluslararası boyuta taşınmasında partisinin rolünü de vurgulamaktan geri durmadı. Beş ay önceki Sosyalist Enternasyonal toplantısında Barzani ve Talabani’ye yönelik eleştirilerde bulunduğunu hatırlatan Baykal, Barzani ve Talabani’ye, terör örgütünü himaye ettiklerini, bunun hiçbir şart altında kabul edilemez olduğunu söylediğini tekrarladı.

“Dünyaya anlattık, meyvesini alalım”
Şimdi bunun meyvesini, sonucunu almaları gerektiğini vurgulayan Baykal, “Nedir bunun meyvesi? Türkiye’nin gönlünü almaya yönelik birkaç güzel söz mü? ‘Haklısınız, biz de gerekeni yapıyoruz, karakolların sayısını arttırdık, lojistik desteği önlemeye çalışıyoruz, Kandil Dağına gidecek gazetecileri engelledik’ demek mi? Bu mu, bununla yetinmemiz mümkün mü?” diye sordu.

Irak sınırları içindeki PKK örgütlerinin dağıtılması gerektiğini dile getiren Baykal,  “ABD, Irak, Kuzey Irak’taki yöneticiler gereğini yapmalıdır. Bunu talep etmek hakkımızdır. Bu, henüz olmadı. ‘Merak etmeyin biz doğrudan bir operasyona gerek kalmadan bunu sağlayacağız’ vaatleriyle, Türkiye’nin diplomasi yöntemini kullanarak, bunu elde edebileceği umudunu vererek, konjonktürün değişmesi, tablonun değişmesi öngörülüyor olabilir. Buna karşı dikkatli ve hazırlıklı olma ihtiyacı vardır. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’nin terörü ortadan kaldırmaya yönelik müdahale hakkı kabul edilirken, öte yandan bize ‘sizin müdahalenize gerek kalmadan, uzlaşmayla halletme imkanı da vardır’ anlamında yaklaşımlar da geliştiriliyor olabilir” şeklinde konuştu.

Başbakan’ın “önce silah bırakılsın” şeklindeki sözlerini eleştiren Baykal, bunun PKK söylemi olduğunu öne sürdü. “Silahların bırakılması söylemi, terörü halletmeye yönelik olarak değil, terörün pazarlıkla sonuç almasını sağlamaya yönelik bir stratejinin parçası olarak ortaya atılmaktadır” diyen Baykal, şöyle konuştu: “Silahların bırakılması, elinde silahı bulunduran tarafın, kendi tek taraflı takdiriyle, kararıyla, elinde bulundurduğu ve her an eline alacağı silahı, belli bekleyiş içinde, şimdilik, bir süre için kullanmayacağını ilan etmesidir. Hangi bekleyiş içinde olduğu, zaman içinde ortaya çıkacaktır. Silahların bırakılmasını kabul etmek demek, karşınızdakinin silah bulundurma hakkına teslim olmak demektir. Tek taraflı olarak elinde silahı bulunduranın, o silahı kullanmayacağı vaadini, çok büyük gelişme olarak kabul etmek, bunun bedelini ödemeye razı olmak demektir. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez.”

"Anadil ve kültür talepleri bölücülüktür"
Türkiye’de anadil ve kültürel haklar konusunda kimsenin şikayetçi olamayacağını iddia eden Baykal, bu taleplerin Türkiye’yi etnik parçalanmaya götüreceğini söyledi. Baykal şöyle konuştu. “Geldiğimiz noktada talep, artık bireysel hak ve özgürlüklerin ötesinde, etnik temelde Türkiye’nin anayasal sistemine, egemenlik anlayışına, devletin yapısına yönelik talepleri kabul ettirmektir. Bu bildiğimiz, klasik parçalanma sürecidir. Bu filmi biz çok gördük. Hala film oynuyor, Bağdat’ta, Irak’ta oynuyor bu film. Iraklıların canına mal oldu, Irak’ın tarihi birikiminin kaybolmasına, perişan olmasına yol açtı. Buradan güzellik çıkmaz, çıksa çıksa bir takım süper güçlerin, Irak’ın zenginliğini daha rahatça paylaşması sonucu çıkar.”

 

yazici   mail