www.soL.org.tr
TÜSİAD: Emekçiye saldırın, AB’ye koşun
6 Mart 2008, Perşembe

TÜSİAD tarafından hazırlanan “Avrupa Birliği Yolunda Türkiye'nin Tanıtımı: TÜSİAD Örneği” başlıklı raporun tanıtım toplatısı, patronların ekonomi ve AB başlığındaki taleplerini güçlendirmelerine sahne oldu. Hükümetten gelen açıklamalar ise AKP’nin her iki başlıkta da TÜSİAD’ın mesajlarını aldığını gösterdi.

resim

soL Başta ABD olmak üzere dünya ekonomisinde giderek belirginleşen yavaşlama işaretlerinin yanı sıra, Şubat ayı enflasyon rakamlarının da hedeflenenin hayli üstünde çıkması, patronlar cephesinden hükümete yönelik bir dizi talep ile karşılandı. TÜSİAD’dan yapılan açıklamalarda iki talep öne çıkıyor: AB sürecinin ve emekçilerin ekonomik haklarına yönelik saldırıların hızlandırılması.

TÜSİAD’ın ekonomi tahlilleri ve talepleri
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Şubat ayı enflasyon verileriyle ilgili yazılı bir açıklama yapan TÜSİAD, enflasyonla mücadelenin, “gündemin en başında yer almaya devam etmesi gerektiğini” vurguladı. 2007 yılının ortasından itibaren tüketici fiyatlarının yükselişe geçtiği belirtilen açıklamada, bu yükselişin nedenleri olarak gıda ve enerji fiyatlarındaki artışın yanı sıra 2007’nin seçim yılı olması nedeniyle maliye politikalarında “gevşek” davranılması gösterildi.

Açıklamada Merkez Bankası (MB) tarafından uygulanan sıkı para politikasının iç talebi daraltıcı bir etki yarattığı, ancak hükümetin maliye politikalarının aynı sıkılıkta olmaması nedeniyle enflasyonun yükselmeye devam ettiği belirtildi.

Yapılan yazılı açıklamanın yanı sıra, dün TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ bir basın toplantısı düzenledi. “Avrupa Birliği Yolunda Türkiye'nin Tanıtımı: TÜSİAD Örneği” başlıklı raporun tanıtım toplatısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yalçındağ, “bugün itibariyle kaygıyla izliyoruz, iç pazarda daralma var, işsizliğe çare bulunamıyor, enflasyondaki bu gidişat bizi ürkütüyor, büyüme daralıyor” gibi kritik sayılabilecek açıklamalarda bulundu.

Açıklamasında 2007’nin iki seçim içeren “zor bir yıl” olduğunu teslim ettiklerini, ancak 2008’in de dünya ekonomisinde şiddetli bir dalgalanmayla başladığını ifade eden Yalçındağ, “Ekonomiyi mutlaka gündemin birinci maddesi yapmalıyız. Türkiye bir kaç gündemi paralelinde yönetebilecek bir ülke ama eğer burada çok başarılı olamıyorsak o zaman önceliklerimizi belirlemek durumundayız” sözleriyle ekonomi-dışı siyasi gündemlerden uzaklaşılması gerektiğini vurguladı. Yalçındağ’ın bu sözleri, TÜSİAD’ın daha önce türban başlığında aldığı pozisyonun tekrarlanması niteliği taşıyor.

Hükümetin ekonomi başlığında daha hızlı davranması gerektiğini tekrarlayan Yalçındağ, hükümetin “acil eylem planı yapıyoruz” şeklindeki açıklamalarına da fazla itibar etmediğini, “önemli olan somut tarihlerin olmasıdır. Uzun süredir beklenen yapısal reformların bir an önce bitmesi lazım. Bunlar ay meselesidir 3 ayda, 6 ayda bitebilecek” sözleriyle ifade etti.

Yalçındağ, hızla bekledikleri yapısal reformların başında enerji özelleştirmeleri ve istihdamı kolaylaştıracak önlemler olduğunu kaydetti.

TÜSİAD ne istiyor?
TÜSİAD’ın tahlil ve talepleri tam anlamıyla patronların çıkarlarını yansıtıyor. Bir yandan işsizlikten şikayet eden TÜSİAD, diğer yandan sıkı para ve maliye politikaları ile iç talebin baskı altında tutulması ve enflasyon hedefinden sapılmaması gerektiğini söylüyor. Emekçilerin mevcut alım gücü seviyesinde yeni yaratılacak istihdam daha fazla talep ve dolayısıyla daha fazla enflasyon demek olacağına göre, TÜSİAD’ın hükümetten beklentisi, emekçilerin mevcut alım gücünün daha fazla istihdam edilmiş emekçiye paylaştırılması yönünde oluyor.

Yani hükümet, kıdem tazminatı ve emeklilik yaşı gibi kazanılmış haklara saldırılarak; bölgesel asgari ücret gibi benzeri görülmemiş bir emek düşmanı ücret politikası oluşturarak, genel olarak işçi çalıştırmanın “maliyetini” düşürecek; bu sayede patronlar da daha fazla işçiyi daha ucuza çalıştırmanın yolunu bulmuş olacak. Böylece belki işsizlik biraz düşecek, ancak işi olanların yaşam standardı da düşecek.

Tabii tüm bunlar olurken ABD’de başlayan durgunluk hızla dünyaya yayılır ve Türkiye gerçekten şiddetli bir kriz yaşarsa, iflaslar küçük patronlardan başlayacak ve TÜSİAD kendisini kurtarmanın bir yolunu nasılsa bulacak. Ancak, emekçilerin gasp edilen hakları patronların “kâr” hanesine yazılmış olacak.

Hükümetin sınıfsal pozisyonu net
Ankara Sanayi Odası tarafından yapılan bir açılış töreninde konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ise, bir yanda patronlara nasıl faydalı olacaklarını anlatırken, diğer yandan MB’yi günah keçisi ilan etti.

TÜSİAD’ın açıklamasına karşı bir pozisyon alarak MB’nin politikalarını eleştiren Çağlayan, enflasyon rakamları konusunda “MB’nin bir öz eleştiride bulunması gerektiğini” söyledi. Enflasyon konusunda eleştirilerin MB’ye değil de hükümete yöneltiliyor olmasını “haksızlık” olarak niteleyen Çağlayan, hükümetin “enflasyon politikalarından en ufak şekilde taviz vermeyeceğini” söyledi. Çağlayan’ın bu sözlerin, ciddi bir ekonomik sarsıntı durumunda, hükümetin MB’yi günah keçisi ilan etmeye hazırlandığını gösterir nitelikteydi. 

Çağlayan’ın konuşmasının kıdem tazminatı ile ilgili bölümü ise, AKP’nin kimin çıkarlarını savunduğunu göstermesi açısından hayli netti. Kıdem tazminatı konusunun bir “tabu” olduğunu söyleyen Çağlayan, “Türkiye sanayi ve üretimin önünde engel teşkil eden kıdem tazminatı meselesini bu dönemde çözmek zorundadır ve çözecektir” dedi.

Bu sözlerin hemen ardından sanayicilerin kimi eleştirilerini yanıtlayan Çağlayan, “sizin üzerinize ilave gelecek hiçbir yükün altına imza atmam” diyerek sanayicilere rahat olmalarını telkin etti.

Bu açıklamalar, AKP’nin ekonomide yaklaşmakta olan sıkıntıları emekçilerin kazanılmış haklarına daha fazla saldırarak, ancak patronların çıkarlarına dokunmayarak atlatmaya çalışacağını açık biçimde gösteriyor.

AB konusunda Türkiye emekçilerinin fikrini merak eden yok
“Avrupa Birliği Yolunda Türkiye'nin Tanıtımı: TÜSİAD Örneği” başlıklı raporun tanıtım toplatısı ise, TÜSİAD’ın AB süreci konusuna görüşlerini bildirmesine fırsat oldu.

Bu toplantıda da bir konuşma yapan Arzuhan Doğan Yalçındağ, Avrupa kamuoyuna yönelik çalışacak TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ümit Boyner başkanlığında bir yurt dışı iletişim komisyonu ve bu faaliyetler için gerekli mali kaynağı sağlamak amacıyla yurt dışı iletişim fonu oluşturduklarını söyledi. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde AB gözünde “kendisini kanıtlaması gerektiğini” ifade eden Yalçındağ, öte yandan “AB üyeliğinin gerektirdiği siyasal ve yasal reformları yerine getirmezsek, ne kadar profesyonelce yürütülürse yürütülsün, halkla ilişkiler faaliyetlerinin bu eksiği telafi etmesini bekleyemeyiz” sözleriyle AB sürecinde esas sorumlunun hükümet olduğunu hatırlattı.

Toplantıda söz alan Ümit Boyner, TÜSİAD’ın AB’ye yönelik çalışmalarını aktardı. Bu çalışmalarının temel başarı kriterini "Avrupa medyasında görünürlük" olarak belirlediklerini ifade eden Boyner, “Avrupalı seçmene en etkili ve kısa yoldan iletmenin yolunun Avrupa basınına ulaşmak olduğu fikrinden hareket ettiklerini” söyledi.

Toplantıya katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı ise, AB’ye yönelik çalışmaların temel hedefinde AB'nin karar vericileri, kanaat önderleri ve basın olduğunu, ancak gelecekte bu çalışmaların esas hedef kitlesinin AB ülkelerinin kamuoyu olması gerektiğini söyledi.

Toplantı boyunca, AB ülkelerinin liderlerinin, basın organlarının ve halklarının nasıl Türkiye’nin üyeliğine ikna edilebileceği ve bu kesimlerin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine nasıl baktıkları uzun uzun tartışılırken; Türkiye vatandaşlarının, Türkiye emekçilerinin AB üyeliğine destek verip vermediklerine dair tek bir söz söylenmedi.

Görünüşe göre patronlar ve hükümet, her geçen gün işsizlikle, yoksullukla, kazanılmış haklarını gasp ederek çaresizleştirdikleri emekçilerin, tek kurtuluş olarak AB’yi göreceğinden emin.

yazici   mail