www.soL.org.tr
Tohuma para sayacağız
19 Eylül 2006, Salı

Nevzat Evrim Önal (soL) Bugün TBMM'de 9. AB uyum paketi çerçevesinde Tohumculuk Kanunu Tasarısı görüşülecek. Tasarının yasalaşması halinde, uluslararası tohum tekelleri, Türkiye tarımının kontrolünü ele geçirmeye başlayacak.

Tasarı, genetik bazlı patentlemenin yasal zeminini oluşturarak, her türlü tarımsal ürünü üretme hakkının sermayenin kontrolu altına alınmasının önünü açıyor. Ayrıca tasarı, tarımsal üretimde denetime tabi tutulmuş tohumluk kullanılmasını zorunlu kılarak köylünün kayıtsız şartsız tohum üreticilerine bağımlı kılınmasını öngörüyor.

Genetik bazlı kayıt ve patentleme
Tasarının "Kayıt altına alma" başlıklı 4.maddesinin 1. fıkrasında "Bitki çeşitlerinin tescili, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile genetik kaynakların Bakanlık tarafından bir kütüğe kaydedilmesi işlemini kapsar" ifadesi yer alıyor. Bu tanımın ardından sıra, genetik kaynakların nasıl tanımlanacağını anlatan ikinci fıkraya geliyor. Burada "tohumluk" kelimesinden anlaşılan ise, tasarının 3. maddesinde de açıklandığı üzere "Bitkilerin çoğaltımı için kullanılan tohum, yumru, fide, fidan çelik gibi jeneratif ve vejetatif bitki kısımları" olarak tanımlanıyor.

Diğer bir deyişle, tasarının yasalaşmasıyla birlikte artık tarımsal üretimin her alanında, her türlü ürün çeşidinin artık genetik bazda tanımlanması ve bu zeminde çeşit kaydı yapılması öngörülüyor.

4 Kasım 2002 tarihinde Türkiye tarafından imzalanan ve AKP'nin iktidar olarak imza koyduğu ilk uluslararası anlaşma olma özelliğini taşıyan "Gıda ve Tarım için Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Antlaşması" hükümleri dikkate alındığında, tasarı ile birlike, sürecin varmakta olduğu yer daha net bir hale geliyor. Nitekim, 13 Temmuz 2004 tarihinde kanunlaşan bu metnin 12. maddesinin 3. fıkrası (f) bendinde "Fikri mülkiyet ya da diğer telif hakları ile koruma altına alınmış olan gıda ve tarım için bitki genetik kaynaklarına erişim, uluslararası anlaşmalara ve diğer ulusal kanunlara uygun olacaktır" hükmü bulunuyor.

Dolayısıyla, Tohumculuk Kanunu Tasarısı'nın yasalaşması, yalnızca tohumlukların genetik bazda kayıt altına alınma sürecini başlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bitki türlerinin üretim haklarının, genetik bazda mülk edinilmesinin önünü açıyor. Uzmanlar böylelikle, Türkiye'nin en büyük güzelliklerinden biri olan paha biçilmez sebze ve meyve çeşitleri başta olmak üzere, fındıktan çaya, tütünden zeytine her çeşit tarımsal bitkinin üretim hakkının mülkiyet altına alınmasının mümkün hale geldiğine işaret ediyorlar..

Tohumluk üretimi ve ticareti
Tasarının 5. maddesinin 1. fıkrasında çok açık bir ifadenin yer aldığı görülüyor: "Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumluk üretimine izin verilir." Bunu takiben 3. fıkrada "Özel üretim alanlarının sınırları içerisinde, Bakanlıkça izin verilmeyen tohumluk veya bitkisel ürün yetiştirilemez" ifadesi yer alıyor. Yani yasa, açık bir biçimde tüm tarımsal üretimin kayıt altına alınacağını belirtiyor.

Ancak, kanunda tohumlukların kim tarafından üretilebileceği konusunda aynı derecede açık bir ifade bulunmuyor. 6. maddede de bu konu ele alınıyor ve 1. fkrasında "Yurt içinde üretilen (...) tohumluklar sertifikasyon işlemine tabi tutulur" ifadesi kullanılıyor, 3. fıkrada ise "Tohumluk sertifikasyon esasları ile ambalajlama ve etiketlemede uyulacak hususlar bitki gruplarına göre yönetmelikle belirlenir" deniliyor.

Yasanın standartlaşma adı altında tarımsal ürünlerde hızla tektipleşmenin yolunu açması bu denli güçlü bir ihtimalken, yasa tasarısında, üretilen tohumluklara hangi kriterlere göre sertifikasyon verileceğine dair tek bir kelime olmaması dikkat çekiyor. Öyle ki, tarımsal üretimi kökünden değiştirecek hükümler içeren yasada tohumluk üretiminde aranacak şartlar söz konusu olduğunda halk sağlığına bile değinilmiyor.

Türkiye’de tohumluk geliştirme kapasitesine sahip devlet enstitüleri ya kapatılmış ya da kapatılmakta. Dolayısıyla tohumluk sertifikasyonuna Cargill, Monsanto gibi yabancı şirketler başvurabilecek.  Böylelikle, üretimde kullanılan tohumların sertifikalı olması zorunlu olduğu için, köylü ve çiftçinin de aynı şirketlere bağımlı kalmasının kaçınılmaz olacağı düşünülüyor.

Böylelikle halkın besin sağlığının sadece ithal gıdalarda değil, yurt içinde üretilecek tarımsal ürünlerde de uluslararası şirketlerin eline bırakıldığını ifade eden uzmanlar; bunun gıda güvenliği konusunda bir yetki devri anlamına geldiğinin altını çiziyor ve uluslararası gıda şirketlerinin sicilinde deli dana başta olmak üzere pek çok sağlık felaketinin bulunduğunu hatırlatıyorlar.

Bir "istisna"
Madde 14'te "İthal edilip ihracat amacıyla üretilen tohumluklarda kayıt altına alınma şartı aranmaz." hükmü veriliyor. Bu madde ile, ihraç amacıyla ithal edilen ve işlenen tohumlukların devlet tarafından denetlenemeyeceği belirtilmiş oluyor. Böylelikle, ülke topraklarının, tohum tekelleri tarafından arzu edilen biçimde üretim ve araştırma sahası olarak kullanılabilmesinin önü açılarak bu konuda devletin elinden tüm kontrol yetkisi alınıyor.

 Dolayısıyla GAP bölgesinde İsrail şirketleri tarafından satın alınan tarıma uygun araziler ve Cargill'i de kapsayan serbest ticaret alanlarının, sadece tohum ticaretinde değil, sonu belli olmayan ve hiçbir denetime tabi olmayacak biçimde biyoteknolojik araştırmalarda kullanılması yasa ile olanaklı kılınıyor.

yazici   mail