www.soL.org.tr
‘Üniversiteler teslim olmuyor’
24 Şubat 2007, Cumartesi

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okuyan Yurtsever Cephe Öğrenci insiyatifinden Çağlar Tekin ile görüştük.

soL: Mehmet Ali Birand AB yanlısı bir konferans için okulunuza geldiğinde onunla tartışan ve cahllikle suçlanan kişilerden biri de sizsiniz? Oradaki tartışmayı değerlendirir misiniz?

Çağlar Tekin: Öncelikle şuradan başlamalı: Panel neydi ve neyi anlatıyordu? Birand insanlara neyin üzerine “cahil” dedi? Panelin başlangıcında Birand’ın sunduğu veriler Avrupa Birliği projesinin Türkiye’de sorgulanır bir boyut aldığı bir dönemde bu projeyi üniversite öğrencilerine tekrar kabul ettirme yönündeydi. Bizimse sorularımızın ilk başlangıç noktası bu verilerin gerçekliğini sorgulayan bir boyuttaydı.

Birand sorulara cevap veremediği noktada, amfide panele katılan insanların AB hakkındaki düşüncelerinin belirlenmesi üzerinden hakimiyet sağlama amacıyla hakaret etme noktasına varan boyutlarda bir saldırganlık sergiledi. Ama bunu Basın Konseyi üzerinden dahi değerlendirirken şöyle bakmamak gerekiyor. Bu hakaretler bir etik sorunsal değildir. Etiğin dışına çıkan, yani siyasal bir boyutu olan suçlamalardır. Çünkü AB meselesi olsun, diğer meseleler olsun oradaki öğrencileri cehaletle suçlamak, kendi tezlerinin karşıtını sunan öğrencileri cahillikle suçlamak, daha çok AB projesinin bu ülkede ham verilerle kabul edilmemiş şeklini belli bir noktaya evriltmeye çalışan öğrencilere yöneliktir aslında ve dolayısıyla siyasi bir cevaba siyasi bir hakarette bulundu. Yani, yapmaya çalıştığı şey orada kendi gazetecilik kimliği üzerinden, oradaki öğrencileri öğrenci olmalarından kaynaklı olarak ve siyasi bir şekilde aşağılayarak genel bir hegemonya kurabilmek isteğiydi aslında.

Bu salonda sağlanamadı. Zaten panelin ilk başlangıç noktasından sonuna kadar, kafası belli noktalarda karışık olan öğrencilerin panelin sonunda Birand’ı yuhalayarak salondan çıkmaları öyle ya da böyle panelin nereye oturduğunu net bir şekilde gösterdi. Yani, paneldeki 300 öğrencinin kafalarındaki soru işaretleri panel sürecinde sonuçlanmıştı, ama bu cevaplar Birand’ın istediği şekilde olmadı. Sanıyorum bu daha sonra aynı şekilde İstanbul Üniversitesi’nde de gerçekleşti.

Bunun üzerine Birand konuyla ilgili bir yazı yazdı ve öğrencileri cehaletle suçladı. Çünkü onun istediği tablo çıkmamıştı üniversitelerde. Panel sonunda bizim kendisine söylediğimiz şey buydu. Yani, üniversiteler emperyalistlere ve işbirlikçilerine öyle ya da böyle teslim olmuyorlar; bir gelenekleri var ve buna sahip çıkıyorlar.

Bundan sonraki süreç için şunu tasarlıyoruz. Öncelikle Birand’a vereceğimiz kimi cevaplar olacak. Bu cevapları bire bir Birand üzerinden değil, daha uzun vadeli bir projeye de yansıttığımız takdirde bu ülkenin gençlerinin emekçi halka karşı taşıdığı sorumluluğu sokağa taşımak olacak aslında. Zaten o süreçten sonra Yurtsever Cephe’nin yaptığı çalışmalar, inisiyatiflerin kurulması ve genişlemesi, okulda bir başka AB projesi olarak gerçekleşen bütünlemelerin kaldırılıp daha fazla özelleştirmelere olanak açılması ilgili yapılan eylem, uzun yıllardan beri üniversitelerdeki dinginlik diyebileceğimiz durumun, en azından belli noktalarda İletişim Fakültemizde kırılabildiğini gösterdi ve bu belli noktalarda AB’cilerin yaptığı saldırıların cevabının üretilebildiğini de göstermiş oldu. Bu anlamda değerli diyebilirim.

 

soL: Basın Konseyi’nin aldığı bu kararı nasıl karşladınız?

Çağlar Tekin: Gazetecilik sürekli söylenen şekliyle bir tarafsızlık değildir aslında. Gazetecilik bir taraf olmaktır. Ve insanların taraf olmama gibi bir şansı yoktur. Sorun, kimin ne tarafı seçtiğidir. Böyle bir başlıkta, öğrencileri cehaletle suçlayan bir insanın yanında yer alan Basın Konseyi tarafını göstermiştir. Basın Konseyi zaten sadece bu başlıkta değil, Mehmet Ali Birandlar diyebileceğimiz daha geniş bir toplamın, Doğan Medya Grubunun, Cinerlerin yalanlarında da benzer bir tutum içerisindedir.

yazici   mail