www.soL.org.tr
Bütün toplar sermayede
7 Eylül 2007, Cuma

Bir endüstri haline gelip gelmediği tartışıladursun, Türkiye’deki tüm büyük sermaye grupları gözlerini futbol “sektörüne” dikmiş durumdalar.

soL Bilet gelirleri, yayın hakları, oyuncu ücretleri, reklam gelirleri, takım aksesuarları derken her yıl milyarlarca doların el değiştirmesine vesile olan futbol bu özelliğiyle tüm diğer spor dallarından ayrılıyor. Paranın kiri altında spor olmaktan çıkan futbol, sermayenin hiçbir değer üretmeden beslendiği bir alan haline geliyor.

Yayın hakları
Lig maçlarının şifreli kanallarda yayınlanmaya başlaması ilk olarak Türkiye’nin ilk şifreli kanalı olan Cine 5 zamanında olmuştu. Uygulama başlangıçta taraftarlardan büyük tepki görmüş, maçlarda Cine 5 ve kurucusu Erol Aksoy’a yönelik hayli küfürlü tezahüratlar yapılmıştı.

Ancak hemen kahve ve birahaneler için özel abonelik paketleri icat edildi. Taraftarlar da eskiden evde bedavaya izledikleri maçları kahvelerde izlemeye başladılar. Maçların yayın hakkı Cem Uzan’ın Tele On’una, sonra Mehmet Emin Karamehmet’in Digitürk’üne geçti. Bu arada futbolseverler de “dev ekranda maç keyfi”ne alıştırıldılar.

Şu anda Digitürk yıllık 120 milyon dolar ücretle Süper Lig maçlarının 2010 yılına kadar yayınlanma hakkını elinde bulunduruyor. D-Smart aynı hak için yıllık 180 milyon dolar öneriyor. Bir yanda bu kadar büyük paralar dönerken, diğer yanda sıradan kullanıcıların bilgisayara kaydedip Youtube’a yüklediği gol görüntülerinin hepsi tek tek ve özenle Digitürk tarafından Youtube’dan kaldırtılıyor.

Kulüp sahibi sermayedarlar ve sponsorlar
Büyük patronlar yalnızca maçların yayın haklarından para kazanmıyorlar. Pek çok patron aynı zamanda bir spor kulübü sahibi veya sponsoru olmanın hesabını yapıyor. Böylelikle hem reklamlarını yapmış oluyor, hem de futbol pastasından kendilerine yeni dilimler kesiyorlar.

Bu konuda en bilinen örneklerden biri Cem Uzan’ın İstanbulspor’u satın alması olmuştu. Futbol maçlarının yayıncılığından para kazanmaya başladığı yıllarda İstanbulspor’u üçüncü ligdeyken satın alan Uzan, takımı birinci lige çıkartacak transferler için de gerekli harcamayı yapmıştı. Sonrasında Uzan grubu TMSF yoluyla tasfiye edildiğinde İstanbulspor da tasfiye oldu. Grubun borçlarının tahsil edilmesi için yürütülen sıvılaştırma sürecinde pahalı futbolcuları satılan kulüp çürümeye terk edildi ve tekrar 2. lige düştü.

Zorlu grubunun yedi yıldır verdiği sponsorluk desteğini Pazar günü itibariyle çektiği Vestel Manisaspor’un da benzer bir örnek oluşturması bekleniyor. Zorlu’nun Manisaspor’u bırakmasından bir gün sonra KC Group da Etimesgut Şekerspor’un ana sponsorluğunu bıraktı.

Bu ve benzeri örnekler, büyük kulüpler dışındaki hemen her futbol takımının sermaye grupları tarafından çıkarlar doğrultusunda yatırım yapılabilecek ve bu çıkarlar sağlanmadığı takdirde kaderine terk edilecek yerler olarak kullanıldığını gösteriyor. Büyük kulüplerin her biri de mafyatik ilişkilere bulanmış birer şirket olarak pekala tanımlanabileceğine göre, futbolda sermayenin kirinin bulaşmadığı hiçbir alan kalmamış oluyor.

Üstelik, yalnızca takımlar değil, ligler de sponsorluk konusu. Türkiye’nin iki büyük liginin ismi “Turkcell” Süper Lig ve “Fortis” Kupası.

yazici   mail