www.soL.org.tr
AKP alan bırakmıyor
10 Ekim 2006, Salı

AKP, gerek ABD ve AB ile kurduğu ilişkilerle, gerek dinci ve milliyetçi tabana hitap etme gücüyle, düzen sağında alternatif bir oluşuma hareket alanı bırakmıyor.

soL Sağının temel siyasi başlıklarının hiçbirisinde alan boşaltmayan AKP, ABD ve AB'cilik, dinci gericilik ve milliyetçilik başlıklarının hiçbirisinde iddiasını yitirmedi. Bu durum yeni oluşum girişimlerinin neredeyse tümünün sosyal-demokrat tabanı hedef seçmelerine neden oldu. Mesut Yılmaz'ın öncülüğünde süren sağda yeni oluşum çabalarının "sol" seçmen tabanına hitap edeceği ve bu nedenle Seyfi Oktay, Ercan Karakaş, Onur Kumbaracıbaşı, Hikmet Uluğbay ve Tahir Köse gibi isimlerin geçtiği belirtiliyor

Özelleştirme ve yabancı sermaye girişinde rekortmen
Türkiye düzen partilerinin seksenli yıllardan bu yana en çok vurguladığı özelleştirme ve yabancı sermaye girişi konularında AKP hükümeti tarihsel rekor kırdı. Başta TÜPRAŞ ve Türk Telekom olmak üzere ülkenin en kritik kamu işletmelerinin özelleştirilmesiyle birlikte geçtiğimiz birkaç yılda ülke tarihinde en büyük hacimli özelleştirmeler gerçekleştirilmiş oldu. Aynı dönemde ve büyük ölçüde özelleştirmeler için yabancı sermaye girişi yaşanması, AKP hükümetinin özellikle Arap ülkeleri sermayesiyle bu konuda yoğun bir diplomasi yürütmesi, bu alanda da rekor kırılmasını sağladı. Şu anda bu iki başlıkta AKP'ye sağdan eleştiri yapılması olanağını bütünüyle ortadan kaldırmış bulunuyor.

Dinci gericiliğin yılmaz bekçisi
Hükümetin ilk yıllarında gündeme damgasını vuran "değişti-değişmedi" tartışmalarına karşın, AKP dinci gerici politikalarını yumuşatmamaya büyük özen gösterdi. Türban gündemini hep güncel tutan parti, bu konuda Saadet Partisi'nden gelen basınç karşısında sağlam durmayı başardı. Özellikle eğitim sistemi ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde ortaya çıkan skandallar, dinci gericilik konusunda AKP ile boy ölçüşmenin hiç de kolay olmadığını kanıtladı.

AB'cilikte rakipsiz
Türkiye'nin on yıllara uzanan AB üyeliği sevdasında en büyük adımların AKP hükümeti döneminde alınmış olması, partiyi AB'cilik alanda rakipsiz hale getirdi. Meclisten geçirilen AB reformları ve aday üyelik statüsünün alınması için başta özelleştirmeler olmak üzere, uyum konusunda atılan adımlar AKP'nin dört yıllık hükümet dönemine damgasını vuran gelişmeler oldu. Bu durum AB üyeliğinin bütün düzenin ortak hedef olduğu ve "ulusal hedef" olarak gösterildiği ülkede, AKP'nin sağda adeta tekleşmesine neden oldu.

Milliyetçilikte Kıbrıs şahini
AKP, sağdan gelen basınç karşısında en çok ABD ve milliyetçilik başlıklarında zorlandı. Bir yandan verilen her türlü tavize rağmen ABD'den gelen sert eleştiriler, diğer yandan MHP'nin Kıbrıs ve Kürt sorunu başlıklarında gösterdiği muhalefet, belirli dönemlerde ciddi sıkıntılara neden olmuştu.

Milliyetçilik konusunda MHP muhalefetine karşı AKP'yi kurtaran en önemli faktör, Kıbrıs başlığında büyük güçlerin ağırlığını giderek daha fazla Türkiye lehine koymaya başlaması oldu. Bu eğilimin ABD ve İngiltere ile sınırlı kalmayıp, Almanya tarafından da hayata geçirilmesi, Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda çok daha fazla "taviz vermeyen" bir söylem kullanmasını sağlamıştı. Erdoğan'ın Mayıs ayındaki Almanya ziyaretinde, Merkel'in Kıbrıs konusunun Türkiye aleyhine bir süre kullanmama güvencesi vermesi, hükümetin elini bu başlıkta büyük ölçüde rahatlattı.

ABD'cilikte ip cambazı
Yaşanan bütün gerilimlere karşın, AKP hükümeti döneminde ABD ile ilişkilerde daha önce eşi görülmemiş adımlar atıldı. ABD'ye en çok ziyarette bulunan başbakanlardan biri olan Erdoğan, Bush ile her görüşmesinde ABD'nin Türkiye üzerindeki gücünü artırmasına neden oldu. Daha önceki görüşmelerinden "Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı" sıfatıyla ayrılan Erdoğan, son ziyaretinde de Bush'a "küresel terörle mücadele"ye katkı sözü verdi. Daha önceki hiçbir hükümete nasip olmayan Stratejik Ortaklık Belgesi metnini imzalanması da, geçtiğimiz yaz imzalanarak, Türkiye'nin dış politikası üzerine bir ipotek daha koyulmuş oldu.

İstikrar saplantısının güvencesi
Türkiye'deki bütün hükümetlerin birinci önceliğinin sermayenin karını garantiye almak olduğu düşünülürse, 2001 krizinin hemen ertesinde çıkış yapan AKP ülkede sosyal ve ekonomik istikrarın adeta bir saplantı düzeyine geldiği bir dönemde hükümet oldu. Sermayenin istikrar talebi için gerekli programı yürütmeye talip olan AKP, bunu gerçekleştirmek için ilk olarak kayıtsız şartsız yabancı sermayeye davetiye çıkardı. Önceki hükümetlerden farklı olarak, tek parti hükümeti olmanın avantajlarını kullanan AKP, yabancı sermayenin taleplerini oy kaygısı nedeniyle riske atmayacağı güvencesini verdi. Dolayısıyla, istikrarı sürdürmek, krizsiz yaşamak için sürekli yüksek sermaye girişine bağlı olan bugünkü yapı AKP öncülüğünde oluşturuldu. Günümüzde, gerek orta sınıfların, gerek büyük sermayedarların muhafazakâr istikrar saplantısına AKP'den daha iyi yanıt verebilecek bir parti bulunmuyor.

yazici   mail