www.soL.org.tr
Postmodernizm biterken
Tevfik Fikret Yılmaz 5 Aralık 2006, Salı

Düşüncenin eninde sonunda maddi-pratik dünyaya bağlı olduğunu bir kere daha görüyoruz. 1991-2001 döneminde dünyada neredeyse bir salgın halini alan postmodernizm-liberalizm-globalizm retoriğinin 11 Eylül 2001 ve sonrasındaki olanlardan sonra hızla geçersiz hale geldiğini artık net olarak söyleyebiliriz.

Postmodernizm mimari ve edebiyatta bir estetik akım olarak doğdu. Fakat sanatın diğer alanlarına, felsefeye ve bilimin neredeyse bütün disiplinlerine yayılışı ve egemen oluşu esas olarak 1980 döneminde dünya gericiliğinin 2. soğuk savaş biçimindeki atağından sonradır. Solun 1968'den beri dünya çapındaki gerileyişi ve yenilgilerini başlangıç noktası olarak alabiliriz. Ancak, postmodernizmin istilasını 1991'deki SSCB'nin dağılmasıyla başlatmalıyız. Kısaca 1968 hareketi ile 1991'de sosyalizmin yenilgisi, dünya aydınını postmodernize etmiştir de diyebiliriz. Yenilen sol nedeniyle depresyona giren aydın, postmodernizmin akla ve ilerleme fikrine düşman retoriğine kapıldı. Ve sonra da bunu "ekmek kapısı" haline getirdi. Sınıflı bir toplumda ve işçi sınıfının yenilgi dönemlerinde, hiçbir fikrin veya inancın egemen sınıfın mutlak desteği olmaksızın bu ölçüde ve bu kapsamda üniversite, araştırma kurumları ve basın yayın kuruluşlarında yer bulabileceğine inanamayız. Bu, fikrin "doğru" olup olmaması ile ilgili değildir. Burjuvazinin desteği olmaksızın bu kadar yoz bir "felsefenin" bu kadar etki ve yaygınlık kazanmasını düşünemeyiz. Burjuvazinin, "doğru" olanla olan bağı kopalı 150 yılı buluyor. Yenilen sol ve işçi sınıfı, aydınının önce depresyon sonra da ekmek kapısı haline gelmesiyle bütün kültürü istila ve işgal eden postmodernizmin kucağına düşmesini engelleyememiştir.

1991-2001 dönemi, sosyalizmin çözülüşü sonrasındaki emperyalizmin fetret dönemidir. Bir hazırlık dönemidir. Postmodernizm bu dönemin "felsefesidir." Ancak, artık fetret dönemi 11 Eylül 2001'den itibaren sonra sona ermiştir. Postmodernizmin de artık bittiğine hükmedebiliriz. Artık, yeniden "emperyalizm teorilerinin" gündemde olduğunu görüyoruz. Artık, yeniden emperyalizmin en stilize tasvirini yapan Lenin'in revaçta olduğunu izliyoruz. 11 Eylül sonrasında Afganistan ve Irak'ın işgali, Türkiye, İspanya ve İngiltere'de bombaların patlaması, Lübnan-Filistin savaşları ve yeniden gündeme gelen emperyalistler arası savaş ihtimali, "anything goes" diyen postmodernizmi bitirmiştir. Savaşlar varsa, işgaller varsa, katliamlar varsa, çok çıplak ve zalim bir sömürü varsa, artık "anything goes" diyen postmodernizm bitecektir. Üstelik bunlara rağmen böyle diyenleri emekçi halkın sopayla kovalaması da kuvvetle muhtemeldir. A. Negri'nin postmodernist retorik ve mantıkla yazdığı "İmparatorluk" kitabının bu kadar çabuk ve şiddetli reddi de bununla ilgilidir. Bu kitap çıkar çıkmaz hükümsüz kalmıştır.

Akla ve ilerleme fikrine düşman postmodernizmin büyük bir tahribat yaratmış olduğunu da kabul etmek zorundayız. Bu dönemde, aydın ve üniversiteler zehirlendi ve paralize oldu. Daha da kötüsü, postmodernizmin zehirlediği topraktan şimdi dincilik ve ırkçılık fışkırıyor; bir de bunlarla bağlantılı kimlik siyasetleri. Dünyamızın ve ülkemizin düşünce düzeyinde postmodernizm tarafından zehirlemesinden sonra sıra bunlara gelmiştir. Burjuvazinin ideolojik cephanesinden emekçi halklara karşı çıkardığı "yeni" silahlar bunlardır. 

Aydınlanmanın beşiği Avrupa'da bile, dinselliğin ve ırkçılığın hızla yükseldiğini görüyoruz. Dünya burjuvazisi, 1917'yi tasfiye ettikten sonra 1789'u da tasfiye etmeye kararlı görünmektedir.

I. Kant, aydınlanma çağının zirvesinde aklı eleştirerek sınırlarını ortaya koymaya çalışmıştı. Ama aklı, akıl ile eleştirmişti; postmodernistlerin yaptığı gibi depresif sayıklamalarla değil. Sosyalizm aydınlanmanın çocuğudur, onu reddederek ve içererek aşmaya kalkıştı. Bunu yeniden denemek durumundayız. Bir yeni aydınlanma yaratmalıyız. Bu ise eninde sonunda, düşünsel olduğundan da fazla pratik bir iştir. Başarı, güven ve toplumsallığa ihtiyacımız var.

yazici   mail
Postmodernizm biterken
Tevfik Fikret Yılmaz